RAST GELE YAŞAMANIN BELİRSİZLİĞİ
Yanlışların Belirsizliğe Katkısı
Rast gele yaşamak planlı yaşamaktan umut kesilmesi halinde ortaya çıkan bir durumdur, planlı yaşamak ise amaç, ideal, ülkü hayallerle mümkündür… Ulaşmak istediğiniz hedef, menzil, yoksa rast gele gezinirsiniz, toplumda böyle insan sayıları arttıkça, rast gele de yaşam oranı artar… Rast gele yaşam demek belirsizlikler demektir, belirsizlik ise insanı, en çok ruhen yoran, zihnen dumura uğratan bedenen halsiz bırakan bir durumdur…
Aynı şey ekonomik belirsizlikler için de geçerlidir, gelirin yok, gelir konusunda belirsizlik var, ama ihtiyaçlar devam ediyor, ne olacağını hepimiz tahmin edebiliyoruz..
Örnegin biri size yanlış yaptı siz de ona yanlış yaptınız, sonuçta iki kişi de zarar gördü, bir toplumda herkes bunu yaparsa zarar görenler sayısı artmaz mı? İşte bu da zarar göreceğimizin veya görmeyeceğimizin belirsizliği demektir ki, zarar sadece ekonomik zarar değildir, liyakatine, ehliyetine, diplomana göre, hakkın olan makam verilmemiştir.. Bu da ciddi bir zarardır, bu gibi işleri belirsizliğe bırakırsak toplum yorulur, üstelikte çalışmadan, üretmeden yorulur ki… Şuanda bunu en yoğun K. Kore yaşamaktadır… Belki liyakatsiz toplumlar sıralaması olursa, muhtemeldir ki biz ilk onda oluruz… Bu gibi toplumlarda her şey belirsizdir, kim, hangi diplomaya, hangi yeteneğe, niteliğe, tecrübeye sahip te makamlara geliyor… Bu tipler geldikleri makamlarda hangi keyfilikleri yapıyor, bu keyfiliklerin işletmelere, kurumlara, topluma maliyeti nedir? Dünyada bizle kıyaslanacak ülkelerde işletme iflas oranı nedir, ayakta kalma oranı nedir gibi soruların cevabı olumsuzsa, o ülke ekonomik belirsizlikler artar, işletmelerinde verimsizlikler, iflaslar, kapanmalar, zararlar… Bu gibi işletmelerde tüm çalışanlar yarınlarından emin değildir, bu sadece ekonomik belirsizlikler doğurmaz, kişiler yarınlarından emin değilse, bu gelecek belirsizliğine neden olur… Bunlar nasıl aşılabilir?
İsteklerle ihtiyaçlar, amaçlarla, hırslar karıştırılmayarak, öfke, nefret, aşırılıklarla sevgi, saygı, hoş görü karıştırılmayacak karışırsa belirsizlikleri artıracaktır, bu ne demektir?
Bir yerde keyfilik varsa bencillik vardır, ben yaptım oldu deniyorsa, açıklama, hesap verirlik, denetim yoksa orada istekler ihtiyaçları, hırslar amaçları boğar, bu duruma tepki gösterenler isyancı sayılır… Tepki gösteren haksızlığa adaletsizliğe tepki gösterdiğini düşünürken öfkelenir, tepki gösterilen keyfilik içinde ki otorite, makam, yönetici ise bunları isyan kabul eder, otoritesine saldırı kabul eder… Öfkelenir ve karşılıklı öfke yine belirsizliği besler, kişilere ve toplam da topluma zarar verir… İşte tam bu noktada karşıtlıklardan beslenmeyen makul insanları dinlemek gerek ki, bu belirsizlik tuzağından çıkabilelim… Bu karşıtlıklardan beslenmeyenleri nasıl tanıyacağız da, bu belirsizlikleri aşabilecegiz?
Bu insanlar, hayatın gerçekleriyle yaşarlar, dini abartılardan, milli abartılardan, liderlere bağımlılıklardan mümkün olduğunca uzak durular… Buna yaşayan bir örnekler vermek gerekirse, Ahmet İnam, Ali Bardakoğlu, Ayşe Sucu, Ş.Ali Düzgün, Ali İhsan Eli Acık, Ertuğrul Rufai, İbrahim Kahvesi, Mafi Egilmez,Gibi.. Daha öncekilerden örnek vermek gerekirse, M.Akif Ersoy, Nurettin Topcu, Nazım Hikmet, Ugur Mumcu,, Çemil Meriç, Dogan Cüceloğlu gibi… Örnegin otorite yanlış yapıyor bunu kim uyaracakta bu yanlışlığın belirsizliğinden toplumu kurtaracak? Bu tür aydınlar/alimler…
Yukarda ismini saydığımız, yüzlerce sayamadığımız aydın/alim vardır, bunların uyarılarına, önerilerine göre davranışlar içinde olmalıyız, olumsuzluk uyarıları varsa tepkiler vermeliyiz.. Bunu sadece protesto olarak değil desteklemeyerek oy vermeyerek, alkışlamamak gibi bu aydınların/alimlerin felsefecilerin önerilerini dikkate alarak davranarak… Bu belirsizlik tuzağından kurtulabiliriz… Kurtulmak Dilegiyle, selam ve sevgilerimle..
Hüseyin Benek – vatandasfikri.com – 23.2.21
|