GÜNDEM AYARINA UYMAK
(Gündemimizi Belirleyecek, Bilgi ve Düşünceye Sahip Olmak)
Toplumlar bir şeylerle ilgilenir, bu hayatın gerçeklerine dayandığı kadar, efsaneye, dedikoduya, modaya, magazine de dayanır, doğal olaylarla da, ekonomik olaylarla da, spor müsabakalarıyla, sanatçıların yaşam tarzlarıyla da ilgilenilir… Bu doğal bir kamuoyu içinde cereyan eder… Günümüzde ise ne moda olacak, ne konuşulacak, ne gündeme alınacak, ne okunacak, ne izlenecek, reklamla, yönlendirmeyle, toplum neyle fiziksel ve zihinsel meşgul edilecek, vatandaş ne konuşacak bunların bir üst el ile medyayı ve ekonomik gücü, devletin iktidarını kullananların ayarlanıyor diye düşünenlerin sayısı her gecen gün artmaktadır… Neden acaba? Bu sorunun üzerinde bir soru daha sormak lazım, bu soru, gündem neye dayanmalıdır? Gündem de neyi tartışmalıyız?
Bir sorunumuzu tartışmalıyız, bu sorun neden yaşanıyor sonucu buda nedeni, sorumlusu nedir? Tartışmalarımız neye dayanmalı, soruna dayalı bilgiye ve düşünceye, bunların farklı çözüm önerilerine dayanmalı değil mi? Örneğin, ülkemizde 6 milyona yakın, belki de fazla yabancı var, bunlara ilaveten mülk edinerek vatandaş olanlar var, bunların ülkemizde ne gibi sosyolojik ve ekonomik sorunlara neden olduğu tartışılmalıdır… Tartışılıyor mu? Aşıklar atışmayı başlatmak için ayak veriyor ya, bu iki olayı tartışmak için iki konu veriyorum, bunları siz düşünseydiniz ve tartışsaydınız, gündeminizi kendiniz belirlemiş olacaktınız, ben belirliyorum ama yönlendirme niyetim olmadığı için, içinde yaşadığımız bir sorun olduğu için tartışılmasının sonun da kişisel bir menfaat sağlamayacağım için, gündem ayarlaması değil sorun tartışılması yapmış olacağız.
Konumuz neydi 6 milyon sığınmacının toplumumuza etkileri… Ekonomik etkileri işsizliği körüklemesi, toplumumuzun kaynaklarına başka ülke vatandaşlarının, vatandaşlarımızın refah seviyesine ortak olması… Bu normal mi, bu anormal mi, bir hükümet buna karar verebilmeli mi, karar verirken vatandaşlarımıza referandum vasıtasıyla danışılmalı mı? İkinci etkisi de mülk satışları, bu satışlarla alanlar, ülke vatandaşı olmaktadırlar, bu aslında şu demektir, ülkemize vatandaş olduğuna göre 80 milyon da bir ortak olmaktadır… Yani bizim atalarımızın bize bıraktığı miras olan Türkiye’ye sırf üç beş dolar getirecek diye ortaklar almaktayız… Bunu neden yapıyoruz, ülkemiz vatandaşları için yapılan evlerin ülke vatandaşlarının alım gücünü dikkate alamayarak, gereğinden fazla ev yaptığımız için yabacılara satma gereği duymuşuz… Biz şuanda 250 bin dolar getirerek bir ev alana yanında özendirme olarak da T.C vatandaşlığı veriyoruz… Bunları neden tartışmıyoruz? Ev sat, bunu satarken vatandaşlık verme diye neden bizi yönetenlere demiyoruz?
Tartışmalarda yaptığımız yanlışlardan biri de nedir biliyormusunuz, bir günah keçisi bulmak, bütün yanlışların, yanlış kararların tek sorumlusu olarak onu ilan etmek… Oysa yaşanılan sorunların, yanlış karar alan karar alıcılar değil de, başkalarının olduğu büyük bir yanılgıdır… Sorunları, yanlış kararları bulduğumuz günah keçisine, bir kişiye yüklememiz başka sorumluları, bizim sorumluluklarımızı yok saymamıza neden olur… Olur ama gerçek de sorumlu sorumludur…
Başka bir örnek de ihracat patlamaları yaptığımız eksik bilgisinin sürekli haber ve yorum yapılması, bir yanlış algı yaratılmasına neden oluyor… Bilginin tam olması, yönlendirmeye acık olmaması için, ihracat rakamının yanında, ithalat rakamının da verilmesi gerekir degil mi? Bunu nereden çıkarıyorum, çok hem de çok basit bir sorgulama ve düşünmeyle, ama gündem ayarlayıcılar aklınızı, düşüncemizi neyi tartışacağımızı bize vermemişlerse, yada biz sahte gündemin peşine düşüp, gerçek gündemi es geçmemişsek… Bu yönlendirmeye karşı sorum şu olacak, madem bu kadar ihracat patlaması yapıyoruz, neden bu kadar dış ticaret açığı veriyoruz?
Şimdi kendi gündemimizi yaratmak üzere toplumuzun bazılarını gündeme alarak tartışılması gereken sorunların bazılarını buraya yazalım ve yazıyı bitirelim ki, tartışacağımız gündem gerçek sorunlarımızın çözümü konusun da olması için kendimiz gündemimizi belirleyelim…
Çevre kirliğine dayalı olarak kaç tane akarsuyumuz, gölümüz artık kullanılamayacak kadar kirletildi, balıklar öldü, bunlar nasıl yeniden kazanılabilir?
Sanayi, üstelikle de bilişim, yapay zeka, yazılım sitemlerine dayalı teknolojimizle uyumlu sanayimizi ne zaman gelişmiş ülkeler seviyesine çıkarabiliriz? Örneğin bunun için de elektrikli arabamızı ne zaman yapacağız?
Eğitime bunca para vermemize rağmen nerede hata yapıyoruz da, uluslararası yarışmalarda gençlerimiz sondan 5-6’cı oluyor? Acaba dini eğitimin gerisinde mi aklıyor fen ve bilim eğitimimiz?
Acaba toplum da ahlak sorununun bu kadar çok yaşanmasının nedeni, dinden ve felsefen anlayarak, özümseyerek bir ahlak sistemi inşa ederek topluma yaygınlaştıramamak olabilir mi?
Gerçek sorunların tartışılmaması demek, sorunların çözülmemesi demektir, çözülmeyen sorunlarda da sorumlu olarak dış güçler, kader anlayışına dayalı olarak başımıza geldi ne yapalım diye düşünerek es geçersek… Allah sabır versin, sabretmek dinin gereklerindendir gibi sonuç odaklı yaşayışımız devam ederse… Bu vasatlığımız da devam eder… Gündemimizi biz, bizde gündemimizi sorunları öngörmek ve çözüm bulmak için gündem yapalım, tartışalım önerisiyle… Selam ve Sevgilerimle…
Hüseyin Benek – 4.11.18 – vatandasfikri.com
Kaynak: Dogan Kuban HBT Sayı 135
|