AŞK YAŞAMAK AŞKI YAZMAK
Genelde yazacağım konuyu akşamdan belirlerim, yada not defterime bakar ona göre konu seçerim, bu sabah ikisini de yapmadım… Ne yapayım, Ne yazayım diye düşünürken, çok uzun zamandır aşk yazmadığımı anladım, ne büyük ihmal Allahım, aşkı hayatımızdan mı çıkardık ne, çıkardıksak ne büyük yanlış yapmışız, bence aşksız yaşanmaz ki, yaşansa da insanca bir yaşam olmaz ki, sizce yaşanır mı?
Aşk en söz edileniyle karşı cinse aşık olmak ve böylece aşkı yaşamak olarak bilinir ve daha çok, romancılar, çizerler, şairler, şaireler aşkın bu alanını yazılarında şiirlerinde işlerler… Ben bunun aşkı daraltmak olduğunu düşünenlerdenim, aşk bir derya, sen, ben, o bu deryadan kabımız kadar doldurabiliriz, gönül kabımız ne kadar genişse bu deryadan bize düşen de o olur… Bana sorarsanız, yaşamak nedir diye, bende size derim ki “aşk deryasından gönül kabını, yine aşkla, şevkle gönül kabımızı, kaplarını doldurma yarışıdır” bana göre en güzel yarış budur… Lütfen saçma sapan yarışları bırakın bu yarışın yarışçısı olarak yarışın, lütfen aşk menziline ulaşmak için çaba sarf edin, mücadele edin, en azından bir makama, bir paraya ulaşma cabanızın iki katı kadar aşk menzilin ulaşma cabası gösterin, gösterelim ki aşka ihanet etmiş olmayalım… Aşka ihanet insana ihanettir, yaratana ihanettir, biz sadece ve sadece aşka ihanet eden hainleri sevmeyiz… Olmadı, aşkı düşünürken yazarken sevgisizlikten bahsetmek yakışmadı, her şeyi sev ihanet edeni sevme, belki onlarda sevgisizlikten, aşksızlıktan ihanet ediyorlarsa? Onları da Yaradan aşkına sev, onlara dua et, Allah aşk deryasından nasiplenmelerini nasip etsin, de… Vicdanım bana bunları dedi, bende boynumu büktüm ona uydum, Allahım kimseyi aşksız bırak ma.. Aşksız kalanlar başka şeyleri büyütürler ve Allah korusun aşk, o büyüttükleri şeylerin gölgesin de kalır. Aşksızlık işte tam da bu nedendendir, sakın ha, aşk deryasından gönül kabımızı doldurmayı ihmal etmeyelim der…
Öyle gönüller vardır ki, bir nesneyi ancak alır, öyle gönüller vardır ki, aşk deryasını gönül ırmağına çevirir, öyle gönüller vardır ki aşk deryasından almak yerine aşk deryasına dalarlar, aşk için, sevdaları için kendilerinden vaz geçerler sevdikleriyle hem hal olurlar, onların aşkıyla on da erirler, kısacası aşık oldukları şeye dönüşürler… Biz neye aşıksak ona dönüşürüz, makama mı aşığız, paraya, pula mı aşığız, kadına kıza mı aşığız, adama, oğlana mı aşığız, Allaha kulamı aşığız, doğaya cana mı aşığız işte biz oyuz… Aşkını söyle, ben senin kim olduğunu söyleyeyim, günde kaç defa kimi, neyi zikrediyorsan, zikrediyorsak sen, ben, o işte ona aşığız… Kimi zikrediyoruz, kime özlem duyuyoruz, kimi, neyi arıyoruz? Ya da kime, neye aşıkız, yoksa aşk deryasının içinde yaşayıp da aşktan bihabermiyiz, habersizmiyiz, veya bindiğimiz dalı keser gibi, bilinçli bir şekilde aşksızlığımı tercih ediyoruz? Gönül bahçemizi, bilinçli bir şekil de o zaman çöle çeviriyoruz demektir ki! En çok buna dikkat etmeliyiz…
Aşkı sınırlandırmak, biraz daha ilerisi Aşksızlık, insanın, insanlığın intihar etmesi demektir… İntihardan vaz geçerek hayata dönüş olmalı amacımız… Bunun içinde aşk deryasından gönül bahçesine ister tasla, ister kovayla, ister damacanayla, isterseniz tankerlerle, aşk suyu taşımak ve gönül bahçemizi aşk baharına çevirmek, aşk cennetine çevirmek olmalıdır. Dilerim gönüllerimiz aşk deryasıyla dolar, dünyamızı aşk cennetine çeviririz kimse aşksız kalmaz… Aşkla, sevgiyle yaşamak gerçek yaşamaktır… Nasip olsun dilerim…
25.4.17 – Hüseyin Benek – vatandasfikri.com
|