|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
BİLGİ EDİNME- Bilginin Dört Ayağı |
BİLGİ EDİNME
Bilginin Dört Ayağı
Bazı tarihciler içinde yaşadığımız çağa yeni eksen çağ demektedirler. Nedeni ise insanlık acısından gelecege doğru büyük ivmeler kazandıracak temellerin bilgisel, bilinçsel ve bilimsel temellerinin atıldığı çağ olmasıdır. Eski eksen cağ insanlığı bugüne taşıdı ve bu yeni eksen çağ ise insanlığı umut edelim ve bu umudumuzun gercekleşmesi için çalışarak daha iyiye taşır, dileyelim.
Bu eksen cağda da bilgi önemli olacak bilim yapabilen bilgi bizi gelecege hazırlayacaktır. Eski dönemler de insanların insanlıkla diyalogu son derece azdı. Daha iyi ifade edecek olursak bir birleri ile bilgi paylaşmaları son derece zordu, ama görüldüğü gibi bahceme çıksam ve iki capa vursam İsteseler başka kıtalardan görebilirler. İşte bilgi paylaşımı da işte bu boyutta, bilgi paylaşımı degil depolamakta artık sorun degil 2 GB alan ne kaç kitap alır ben deyim 50 siz deyin 100 dolayısıyla artık ulaşmak, edinmek, aktarmak, depolamak çok kolaylaşmıştır.
Buna rağmen işimize yarayacak bilgiyi kendimiz üretmek zorundayız, nedeni herkes bilginin, bilimsel gelişmeye neden olduğunu, bilimsel gelişmeninde teknik, teknolojik gelişmeye neden olduğunu biliyor. Yani bilim bizim yaşam şartlarımızı daha iyi, daha güzel, daha mutlu hale gelmesi demek olduğunu artık hepimiz anlamış bulunuyoruz. Bilginin önemini anladıksa, bilgiye dayalı yeni düşünce ve bilgiler üretmenin önemini de anlamışız demektir. Bunun için hala egitimin öneminli olduğunu bunun da okulların ( İlköğretimden Fakülteye kadar) önemli olduğunu buraların iki temel egitim alanı olduğunu unutmayalım. 1- Fen bilimleri 2- Kültürel degerlerin aktarımının önemini bilerek öncelikle bizi güçlendirecek Fen bilimnlerine ağırlık vererek, ardından da bizi biz olarak muhafaza edecek degerler egitimini (dil, din, ahlak, adalet bilgisi) almamışsak hem kendimiz almalıyız, hem de çocuklarımıza vermeliyiz ki kendimiz kalarak insanlığın bilgi mirasına bizde bir şeyler ekleyebilelim. Bu bir insani sorumluluktur bundan millet olarak kacamayız…
Bilginin ilk yolu okuldur, egitimdir demiştik evet, iyi egitim de bizi iki alan da bilgilendiren Fen bilimleri ve Kültürel degerleri vermesi gerektiğinin altını çizmiştik… Diyelim ki egitim fırsattını kacırdık, Allah bilgisizlikten bizi korusun bilgilenmiyecekmiyiz… Bilgilenecegiz bunun için de insanlığın bilgi mirasından yararlanarak insanlığın gelecegi için, gelecekte yaşayanlara yeni bilgiler miras bırakarak bilgi mirasına katkı sunmak amacımız üzerinde de ciddi ciddi durmalıyız…
Şimdi bilginin en önemli ayagı olan egitimin, Ar-Ge nin ve İçat, buluş, yeniliğe neden olan ayakları üzerinde de durarak yazımıza son verelim… Ne dersiniz, uzatma dediğinizi duyar gibiyim, uzatmayalım da ama şunu toplum olarak iyi anlayamadık ki neredeyse 500-600 yıldır insanlığın bilgi mirasına katkımız olamadı, buda bu alnada eksiklikleirmizin olduğunu gösteriyor.. Türkler şöyle cevval millet, böyle cesaretli millet, öyle bir misafirperver kilerin yanına örnegin Japonlar da olduğu gibi bilim de öyle gelişmiş toplumu da artık daha da gecikmeden eklememiz gerekir. Bunun için bilginin dört ayağı da diyebilecegimiz alan olan 1- Egitim, akademik çalışmalar, 2- Ar-Ge Aratışma geliştirme çalışmaları 3- İcat, buluş yenilikcilik alanları, 4- Bilimsel gelişmenin önemine inanmış girişimci ve politikacıların birlikte harekete gecirilmesi bizi bilimsel çalışmalar da olmamız gereken yer de olmamıza, Dünya milleri arasında hak ettiğimiz yeri almamıza da yardımcı olacaktır. Eğitim ve akademik çalışmaların bilime katkısını görüyoruz ve biliyoruz, yalnız bizim elimizi kolumuzu tutan bir görünmez el var… Bunun ben, üç-dört şeye bağlıyorum bir egitim de ezbercilik, iki, düşüncelerin önemsenmesi ve düşünce hadımlığı, üç, bizden çok ileride teknoloji üreten ülkelerin bize ket vurması, dört kayırmacılığa dayalı atama, adamımın ilerlemeini sağlayan ilerleme sistemi olduğu için nitekliklilerin bu aşama da atalete düşürülmesidir ki bence hepsinden önemlisi de budur. İşin ehline verin ilkesini, bilenle bilmeyenler bir olurmu emrini, yok sayarak kendi adımımızı görev başına birilerini getirirsek bilimsel çalışmalarımızda vasatlığa düşeriz diye düşünüyorum… Asırlardır düştük bile bilim ve teknoloji üretme kapasitemiz bize bunu gösteriyor…
Ar-Ge ye geldiğimiz de ise iki eksiklik bariz bir şekil de görünüyor birisi yeteri kadar kaynak ayırmayışımız digeri ise bu alanda yeterli uzman elemanımızın olmamasıdır. Digeri ise bu iki alan da eldeki mevcutlarında iyi kullanılmadığını varsayarsak durum hiç, iç acıcı degildir. Egitimden öğrendiklerimizi akademik çalışmalarla bilimsel düşünceye ve bu düşünceleri de Ar-Ge faaliyetleriyle teknolojik çıktıya dönüştümedikce bu alanda istenilen, beklenilen seviyelere ulaşamayacagızı üzülerek ifade etmek zorundayım…
Bu alanda gelişmiş ve bu gelişmiş ülkelere yeni katılan G.Kore gibi ülkeleri görüyoruz, bunların nasıl geliştiğini bilimsel bilgi ürettiğini de aşagı yukarı biliyoruz. Bunu başaran ülkeler de ise İyi bir egitim, iyi bir araştırma ve geliştirme bunların yanın da bilimi önemseyen politikacılar ve girişimcilerin oluşturcagı bilimsel çalışma takımları ile bu alanda ki eksiklikleri aşabiliriz umudundayım..
Yarından tezi yok bu dört ayagın (Egitim- Akademik alanlar, Ar-Ge- Uzman Aratırmacılar, İçat-buluş, Politicacı- Girişimci) sentezini yaparak bilimsel ataletden kurtulabiliriz, düşünceler ve dilekleriyle hepinize selam ve sevgilerimle…
Hüseyin Benek – Kasım 14 --- www.vatandasfikri.com
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|