|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
DİLİMİZİN GÜCÜ KELİME SAYISI |
DİLİMİZİN DİGER DİLLERLE KIYASLANMASI, KORUNMASI
Dünyada belli başlı diller arasında bulunan dilimiz, diğer dillerle kıyaslandığın da hem kelime acısından hem de konuşulan nufus acısından hatırı sayılır bir ölçektedir.
Dilimizdeki sözcük sayısının 75.000 olduğu (TDK 1998) düşünüldüğünde; dil hazinesi olarak ne kadar bir zenginliğe sahip olduğumuz açıkça ortadadır. Üstad Cemil Meriç; “Her eser, kendi dili ile doğar.” demektedir. Dil, kültürümüzü ve mazimizi dünden bugünlere taşıyan, bugünü de yarınlara aktaracak olan en etkili unsurdur. Çünkü kültürün taşıyıcısı, aktarıcısı dildir. Dilin yozlaşmaya başladığı ve kültürümüzün yok edilmeye çalışıldığı zamanlarda; Tapduk Emre, Yunus Emre, Hacı Bektaşı Veli, Karacaoğlan, Sarı Saltuk ve Karamanoğlu Mehmet Bey gibi büyük isimleri, yaşadıkları dönemin aydınları olarak görev başında görmekteyiz. İlim, irfan ve kültür tarihimizin bu büyük simaları, bizlere Türk kültür ve medeniyetinin tahrip edilmesine karşı, ürettikleri önemli çalışmaları ve eserleri ile dilimize nasıl sahip çıkıldığının en güzel örneğini göstermişlerdir. İçinden geçtiğimiz şu zaman diliminde de bir yozlaşma ve cümle içinden kelime seçilerek aydın bir kişi olunduğunun zannedildiği bir dönemi yaşıyor ana dilimiz! Öyleyse, oluşan bu dil kirlenmesi ve yozlaşma karşısında dilimize sahip çıkma görevi acaba kimin üzerinde..?
Yabancı dilde söylemler ve kelimeler kullanmak suretiyle modern bir kişiyim görüntüsü sunulmaya çalışılmakla, aslında bilinçaltı komplekslerin gizlenmeye çalışıldığı aşikârdır. Ben ne kadar kültürlü kişiyim, bu aracın ya da konunun yabancı dilde ifade edilişini de biliyorum gibi bir yaklaşım ile neyin imajı verilmektedir. Böyle yapılınca kişi ve kişilikler daha ayrı bir hava ve özellik mi kazanmış olmaktadır? İşte, toplumumuz ve kullandığı ana dili olan Türkçemiz son yıllarda ne yazık ki böyle anlayışlar tarafından bilinçsizce erezyona uğratılmaktadır.
Karşılığı olmasına rağmen dilimize giren sözcüklere baktığımız da bu erezyonu bariz bir şekilde görmektedyiz. Bazı kelimelere bakalım, cosmetics, chatleşmek, leasing, insert, center, terörizm, stilist, desinatör, konsensüs, prefabrike, global, konsept, laptop, dizayn, class, clasic, international, dijital, trend bu kelimelerin yanı sıra, deyim yada fiilerle de dilimiz adeta işgal edilmektedir, bunlara baktığımız da ise şunları görmekteyiz: cool takılmak, takıl bana, ayıpsın, koptum, yok ölee, fulüm, herıld yani, daral geldi, trip yapma, vaav, yuhii, morcivet vs… gibi yabancı ve uydurma sözcükleri kullanmanın haklı gerekçesi ne olabilir? Hem de bu kelimelerin Türkçe karşılıkları kendi dilimizde mevcut olduğu halde… Bu yabancı sözcükleri kullananlar acaba Türkçe karşılıklarını bilmediklerinden mi yoksa bir takım kompleksleri nedeniyle mi böyle konuşup yazmaktadırlar? Birçok iş yerinin isimleri ve tanıtım tabelalarının da yabancı içerikli olduğunu hep birlikte gözlemlemekteyiz. Ticari işletmelere yabancı isimler verildiğinde, kazançlarında daha büyük artışlar mı olmakta veya kar oranları mı yükselmektedir. Yoksa o gördüğümüz yabancı isimli tabelalar, yabancı uyruklu iş adamlarına mı aittir? Ya da İnternet ortamında çeşitli programlar aracılığı ile kafası kopartılmış kuşa benzetilebilecek haliyle yan yana getirildiğinde dahi bir kelime olma görevini yerine getirmeyecek şekilde yazışan gençler, bizim çocuklarımız değil mi? Çeşitli kısaltma, şekil ifadeli ve yazı dilinden başka her şeye benzeyen harf yığınlarından oluşmuş hitap ve onaylama tarzındaki üslup Türkçemize mi aittir. Yada bizim bilmediğimiz yeni bir Türkce mi piyasa sürülmektedir. Bütün bunların yanı sıra bazı okulların öğretim dili olarak dilimizi terk ederek başka dillerde egiyim yaptığıa gelince ise şaşkınlığımız birkaç kat daha artmaktadır.
Öğretim dili olarak dilimizin kenara itilmesi ve yabancı dille eğitimin Türkiye’de yaygın hale gelmesi hatta daha Türkceyi örenmek üzere olan çocukların bile anaokulların da yabancı dille öğretim veriliyor olması gibi bir sorunla karşı karşıya olduğumuzdan sanırım bütün yetkililerin haberi vardır. Eğer başka dillerde eğitim ana dilde eğitimin önüne geçerse, Türkçemiz tabi ki ortadan kalkmaz..! ama büyük bir yara alır, kelime kayıpları hızlanır, yeni kelimeler yabancı dilde kazanılır ve dilimizin kelime sayısı azalmış olur. Devamın da ise ulusal dil olma konusunda ciddi sıkıntılar yaşanılması kaçınılmaz olur. Halbuki Anayasamızda ulusal dilimizin “Türkçe” olduğu yazılı iken bu bilinçsizlik ve özenti neyin nesidir? Ulusal hedefleri olmayan bir ülkenin bireyleri olursak, ulusal bir dil kullanımından da yoksun kalmak yolunda hızlı mesafeler katetmemizi maalesef kimse önleyemez..!
Bütün bunları anlatırken yaklaşımımız, yabancı kelimelere veya başka dillere karşıtlık olarak değerlendirilmemelidir. Büyük insan İmamı Gazali; “Her lisan, hakikatte bir insandır.” buyurarak dil öğrenmenin önemini açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Bunun karşısında olmak mümkün değildir. Bizim burada eleştirimiz sitemimiz, kendi dilimizin yerine başka dilleri ön plana çıkartmak suretiyle dilimizin anlaşılmaz hale getirilmesi ve dilsiz kalan toplum eliyle de kültürümüzün yok edilmesine yönelik kayıtsız kalışlara’dır.
Öyleyse; Her konuda olduğu gibi dil konusunda da bir alt yapı çalışması yapılarak bu geçişler sağlanmalı ki olumsuz etkilenmelerinin önüne geçilebilsin. Dil bilgisi kurallarına ve anlam uyumsuzluklarına meydan vermemek için dil uzmanlarınca çalışmalar yapılmalı, dilimize giren yabancı kelimeler, günümüze uygun olarak ele alınıp, gerekli düzenlemeler yapıldıktan sonra kullanıma girmelidir düşüncesindeyim. Aksi takdirde dilimize giren 2000 (ikibin) kelime sayısının daha da artacağından ve buna bağlı olarak dildeki yozlaşmanın tüm hızı ile devam edeceğinden kimsenin kuşkusu olmasın!
Görsel, işitsel ve yazılı her ortamda dilin önemi, yazılı ve sözel olan tüm kullanıcılara anlatılmalı ve bu konu da ciddi bir kamuoyu oluşturulmalıdır. Çeşitli birlik ve sanayi odaları ile sivil toplum kuruluşlarının yöneticilerince, iş yerlerine verilen isimlerde yeni düzenlemeler yapılmalı ve önlem alınmalıdır. Güzel Türkçemiz’in geliştirilmesi, zenginleştirilmesi ve öğretimde birliğin sağlanması, çeşitli bilimsel ve sanatsal alanlarda Türkçe’nin kullanılmasının bir zorunluluk haline getirilmesi ile dilimizin korunabilecegi unutulmamalıdır. Aksi takdirde çevremizde, Türk olduğu halde Türkçe’yi sonradan öğrenmiş yabancı uyruklu gibi konuşan insan sayısının hızla arttığını görmek kaçınılmaz olacaktır.
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|