AYDIN SORUMLULUĞU
DÜŞÜNÜR SORUMLULUĞU
ALİM SORUMLULUĞU
Ülkeler halklardan/vatandaşlardan, siyasetcilerden, yöneticilerden, sermayedarlardan ve aydınlardan oluşurlar ve bunların hepsinin ayrı ayrı sorumlulukları vardır, en çok sorumluluğu olan ise aydınlardır. Neden, Onlar her tarafa yön verirler, aydınlara neden çok sorumluluk yükleriz dersek bence şundan, onlar gidecegimiz yolu belirlemekle beraber bize o yolda ışık tutarlar. İşte aydın bu nedenle önemlidir, onun her şartta ve ortamda bulunduğu mekanları aydınlatmak gibi görevi vardır. Her şey düşünceyle başladığıdan yani aydınlar toplumun hafızasıdır, bu hafızayı ve bu hafızaya ait düşünceleri dinlememek ve gurur kibir gibi yanıltıcı nefsi kaynaklara kanarak aydınların düşüncelerini önemsemezsek bir yol bulunmaz, bir yol olunmaz karanlıkta kalırız diyenbiliriz.
Aydın toplumun her kesiminin düşünsel olarak hafızasıdır, düşünceye dayalı davranışlar geliştirmek için çalışan, düşünce işçileridir. Onların tek amaçları vardır, doğru, gercek peşinde koşmaktır, ulaştıkları gercekleri toplumla paylaşmaktır, bu aydın sorumluluğunun temelini oluşturur. Burine, ne yaptıysa, Ebu Henife, ne yaptıysa aydın onu yapar… Onun tarafgirliği doğrudan gercekten yanadır. Toplumun sorunlarını öngören ve bu sorunların çözümü için öngörülerine dayanarak çözümler üreten, çözüm yolları ileri de sunanlardır. Yani bizim argo deyimle aydın sorunu gördünmü çamura çamur, demire demir der gibi sorunu gizlemez ve iktidar odaklarının, otoritelerin rahatsızlığına bakmadan soruna sorun der, şöyle davranırsanız da sorunu çözebiliriz diyerek hem öngörüleriyle, hemde çözüm öneriyleriyle yöneticlere ve topluma ışık olur toplumu aydınlatır. Bu nedenle siyasilerin bir kulagı aydınlarda, bir kulağı vatandaşta, bir kulagı da partisinde olmalıdır.
Aydın aydınlatmazsa ne olur? Bu sorunun cevabını bizim ülkemize bakarak verebilirsiniz… Her kafadan bir ses çıkar, düşünsel bir kaos olur, en küçük sorunlar bile başımızın belası olur. Örnek vermek gerekirse, Türban ve Kürt sorunu gibi sorunlardır, İsmail Beşikci Kürt sorunuyla ilgili çözüm önerilerini sundu diye 15-16 yıl içerde yatmak zorunda bırakıldı, sonuç bu aydınımızı dinlememenin ülkemize maliyeti yüksek oldu, onun önerilerine 25-30 yıl sonra geldik, onun ifadelerinin daha ilerisini devlet yetkilileri söyloedi, suç olmadı, onun düşüncelerini yıllar sonra kabul ettik… İşte aydın öngörüsü budur, dinlersek toplumsal olarak kazançlı çıkarız, dilemezsek de bu olayda olduğu gibi zararlı…
Aydınların aydınlattığı yoldan yürümek toplumların menfaatinedir. Amele Alim
Aydınlarının aydınlatmadığı toplumlar dünyanın her yerinde güneşin en yoğun aydınlattığı öğlen vakti bile karanlığı yaşarlar. Bunun nedeni yaptıkları kişisel ve toplumsal yanlışlardan dolayı sürekli sorun yaşamalarıdır, sorunlar toplumsal karanlıklardır. Sorun demek, insanın mutsuz olması demektir, bencede mutsuzluk, benim karanlığımdır. Sadece mutsuz olsak, şimdiler de insanlar hiçbir sorunuyla karşılaşacak cesareti göstermiyorlar, alıyorlar sakinleştiricileri, uyuşturucuları karanlığı aydınlık sanısı, yanılgısı yaşıyor, zifiri karanlıkları aydınlık görüyorlar. Aydınların çözmediği sorunu ne sakinleştiriciler, nede uyuşturucular çözemez. Sadece öteler, örter, sadece unutturur, sadece halının altına süpürülen çer çöp gibi senin, toplumun sorunları olmaya devam eder.
""Toplumsal hatalar ve başarılar, bireylerin yaptıklarının toplamıdır."" Âlim Amele
Burada sorunları kişisel ve toplumsal diye ayırmak yerine bireylerin yaptığı hataların toplamıdır, toplumsal hatalar diyerek üzerinde düşünmeye devam edelim…
Bir belediye başkanı sececeksiniz 3-4 tane aday var, ama siz A adayının kenti daha iyi yönetecegini düşünüyorsunuz. Yalnız B adayına oy veriyorsunuz, sizce makul bir gerekcede var, o aday benim partimden aday olmamış gerekcesi şimdiler de çok gerekli bir gerekcedir. Oysaki bir aydın çıkıp bize dese ki arkadaşlar, vatandaşlar, seçme işi, toplumsal bir sorumluluktur, bu adam çok iyi konuşuyor ama, şu adamın şöyle bir tercübesi var, böyle bir egitimi var, oturmuş ahlaki bir kişilik yapısı var diyerek bizi aydınlatsa ve bizde ona göre işi ehline vermek için seçim yapsak toplumumuz daha çok aydınlık yaşmaz mı? Üzerin de düşünürsek, burada iki durum var ki toplumsal ataletin de temelini teşkil ediyor.
Aydınlarımız da çok siyasi taraf olmuşlar, bu tarafgirliklerinden dolyı sadece bir gruba hitab eder duruma düşmüşler, böylece halk kendi bildiğini okur hale gelmiş takım secer gibi siyasi taraflar seçilmiştir. Bunun sancıları hem ekonomik, hem toplumsal olarak yaşanmaktadır ve ülkemizin ne teknolojik üretim kapisitesi, neden ekonomik durumu olması gereken yerin çok çok gerilerindedğir. Bunda Üç kesimin de sorumluluğu vardır…
İlk sorumlular, aydınlardır, ikinci sorumlular aydınlarını dinlemeyen veya onlara gerekli saygıyı göstermeyen vatandaşlarındır, üçüncüler ise siyasilerdir, ya arkadaş beni seçtin beni ne kadar tanıyordun ki, bana oy verdin, sihirli cam da(tv) ben rolümü oynadım sen kandın, birgün ağlanması gerekiyor ağladım, birgün gülünmesi gerekiyordu güldüm, birgün kızılması gerekiyordu kızdım, kısacası senin nazbına göre verdim şerbeti. Siyasilerin Şerbeti İçersek aydınlara bile kızarız…
Evet her kesimi uyarmakla sorumlu aydınlar da halk gbi bir siyasi gruba alkış tutarsa, aman bana ne derse, şimdi ne güzel bir koltuğum var diye düşünür susarsa, toplum yönünü kaybetmez mi? Demokratik bir seçim sistemi varsa halk doğru yanılgsıyla yanlış seçim yapar, Aydınların eleştirisi yoksa, yada tarafgirlikleri yüzünden saygınlıkları erezyona uğramışsa, uyarı ve önerileri dikkate alınmaz. Öte yandan sorumluluk sahibi siyasetciler de tarafgirliklerine inandıkları aydınları dinlemez, doğru yapıyorum yanılgısına kapılırlar, zararını tüm toplum ceker…
Toplumsal karanlık yaşmamak için, aydınlarımıza aydınlatacak kadar bagımsız bir enerji kaynağı tahsis etmeliyiz ki, siyasetci onun kaynaklarıyla oynayarak onlara baskı yapamamalıdır. Baskı yapmamalıdır cünki onlara yapılacak her baskı toplumun yanlış yönlenmesine, siyasetcilerin ise hatalarını görmemelerine neden olur. Yani kendinin hatalarını hatırlatanları düşman ilan etmek yerine hataları kabul ederek düzeltme yoluna gitmek, yöneticilerin yönetme sorumlulukları içine girmektedir. Vatandaşlardan aydınlarına sahip çıkmalarını, onlara saygı duymalarını beklerken, siyasetcilerin de onların düşüncelerini önemsemelerini, iktadar sahiplerinin de onlara yazacak düşünecek özgürlük alanları bırakmaları gereginin altını cizerek Aydın olma sorumluluğunun temelinde aydına verilen degerin de belirlediğini düşünerek, selam ve sevgilerimle…
Her sorumluluktan kacış insanın degerini azaltır. Fikri Adil
|