TARZ-I SİYASET
Siyasetteki tarzlar
Siyaset tarzları vardır, bir inanışa, bir ideolojiye, bir kültüre dayanır. Bunun için insanlar kimi siyasi gruba Milliyetciler, kimine Muhafazakarlar, kimine Demokratlar, kimine Sosyal demokratlar, kimini de liberlaler derler. Bu isimlendirilişin nedeni onların siyasete bakışından ve yöntemlerinden, ifadelerinden çıkarılır. Ülkemizde bu durum karışmış gözükmektedir, nasıl yani derseniz birlikte inceleyelim. Yöntemler tarzlar karışmış, siyasetimiz bu nedenle olgunlaşamıyor, hep düşmanlıklar üzerine söylem ve eylem gercekleştiriyor. Bunada demokrasi diyoruz, ben demokrasi yanılsaması diyorum….
Tavan demokrasisi tarzı
Ülkemizde sisteme demokrasi diyoruz, bense lideraksi diyorum, çünki en demokratım diyenden en otoriterine kadar liderlerimiz önseçimlere izin vermiyor. O zaman rahatlıkla otoriter bir parti içi yapılanma var, diyebiliriz. Kararlar yukarıdan aşagıya doğru alınıyor, lider, MYK, MİK, PM gibi yapılardan kararlar alınıyor aşagıdaki delegelere ve üyelere kararlar onaylattırılıyor. Tamam, anladık mevcut işleyiş böyle, biz ne yapalım, partilerinizin liderinden, genel merkez yönetimlerinden demokrasi talep edin, lideroksiyi, demokrasiye çevirmedikce, genel merkez yöneticileri kendi aralarında sen, ben ve bizim oğlan arasında sırayla aday olurlar. Siz üyeler, delegeler ve biz vatandaşlarda izleyici oluruz. İzleyiciler oyun seçebilirler, ama sanaryoya, oyuncuların seçilmesine karışamazlar. Neden bu konuyu bilmezler, bir egitim, bir tercübe gerekir. Seçme işide öyle bir bilgi ve tercübe gerekir, izin verilmediği için bir türlü tercübe sahibi olamadığımızı düşünür bizim adımıza seçim yapan tavanda duran ve liderin ve çevresinin oluşturduğu ekip, tabanın seçim işlerine karışmasını kesinlikle istemez. İşleri tavandan halletmeyi sever tarzları vardır….
Nedendir ben bilemiyorum, hiç tavan yönetiminde bulunmadım ki, onların ruh hallerini yaşamadım ki, ama ben şunu öğrendim talep edilmezse, bunlar seçme işini biz tabandakilere bırakmayacak, bu seçme ayrıcalıklarından vazgeçmeyecekler. Onlarda bu yöntemle gelmişler, üst kadroların onayını alabilmek için, önce evet efendimcilik, sonra senin adamıncılık, daha sonrada en yakıncılık gibi siyaset tarzlarını kullanarak ilerlemişler. Adamlar haklılar, başka da bir siyaset tarzları bilmiyorlar, işin tuhafı bizimde bilmediğimizi düşünüyorlar. Artık yanılıyorsunuz, bizi noterler gibi sizin seçtiklerinizi tastikletme işinde tutamayacaksınız. Sizin demokrasi anlayışınızda, demokrasi oyununuzda sanırım buraya kadar, her partinin tabanı ile görüşüyorum, hepsi ciddi rahatsızlar. Neden mi, artık aday belirlemelerinde söz sahibi olmak istiyorlar da ondan, belediye başkanı belirlenecek, genel mmerkezimiz ve liderimiz seçer, biz onların seçtiğini hep beraber evet efendim diyerek onaylarız evet efendim siz bilirizsiniz siyaset tarzı ölmüştür. Yeni siyaset tarzını buradan ilan ediyorum, ben seçerim işi bitti, üyeler seçsin işine bakacağız artık. Efendim ya istemediğimiz birini secerlerse, onunla çalışacaksın, zor olur evet sizin için zor olacak yeni durumu kabul etmek. Birinci tarzın ben liderim, ben seçerim siyaset tarzının sonu gelmiştir. Sen seni denetleyecek delegeleri, milletvekillerini seç, bak bu kadar uyumlu çalışıyoruz içimizden hiç çatlak ses yok, ben ne kadar iyi idare ediyorum, nereden çıkarıyorum derseniz meçlis grubumda hiç eleştiri yok, hatta ben yokken bana saygılarından dolayı toplantı bile yapmıyorlar. Seni eleştirmeyi bırak el kaldırıp kaldırmaması geregini anlayabilmek için senin elinin kalmasını bekliyen milletvekili tipleriyle nasıl istişare yapacaksın, senin düşüncelerini nasıl eleştirecekler. İşte bu denetimizlik ülkemizi vasat ülkeler arasında bırakmıştır. Bu vasatlık, hem ekonomik, hemde demokratik ölçüler acısından da ortadadır, demokratik durununuzu anlatmak için Nikarguvayla aynı sıraları paylaşıyoruz neden acaba… Liderlerin siyasetimizin üzerindeki gölgeleri, her şeyi ben bilirim ve ben secerim düşünceleri ve uygulamaları bizim demokrasimizi Güney Amerika ülkelerinden daha geri bir demokrasi haline getirmiştir. Ama taban artık yeter demekte, seçme işini talep etmektedir, böyle zor devam edilecegi hatta devam edilemeyecegi taleplerden anlaşılmaktdır. Ülkemiz demokrasi tarihinde, bir dönüm noktasına girilmek üzeredir, binlerce delegeyi toplayıp ellerine verdiğiniz listeleri seçiyormuş gibi yaptırmak, onlarında seçiyorlarmış gibi yapma dönemi artık zor…
Neden zor devam edilecek, al takke ver külah siyaseti yapamayacaksınız da ondan, sizin seçmediğiniz kişilerle rant pazarlıkları, makam pazarlıkları yapamayacaksınızda ondan, o karşınızda üyelerin seçtiği güçlü biri olacak, her dediğinize evet efendim, çok doğru söylüyorsunuz efendim demeyecek, yanlışsanız itiraz edecek, doğruysanız onaylıyacak. Belki siz kaybedeceksiniz ama ülke doğru kararlar nedeniyle kazanacak, sizin kazandığınız siyaset tarzından, ülkenin kazandığı siyaset tarzına geçiyoruz, ilanen duyurulur. Sayın liderler bu tarzı kabul edecek olgunluktasınızdır inşallah, yoksa demokrasi tarihimiz sizi iyi yazmayacak, gelecek kuşaklar sizi iyi anmayacaklardır. Popülerin siyasete bulaşması..
Popülerin siyasete yansıtılması tarzı
Kimlerin seçtiğinin belli olmadığı, hep televizyonlardan gördüğümüz, ne konuşacaklarını önceden ezberleyerek, bizi çok bilgililer olduklarına inandıranlara gelelim, dersinize iyi çalışıyorsunuz, bütün televizyonlar sizi davet ediyor, en küçük bir düşünce alınacak en büyük rolü yapan adam bulunuyor. Mikrofon uzatılıyor, efendim bu atık sular sorunu ne olacak, yarım saat konuşuyor, konuşuyor ne dedigini kendi bile bilmiyor adamda ekran ve mikrofon hastalığı var. Ya arkadaş atık su sorunu ülkemizin önemli bir sorunu, arıtma tesisleri şart, şuandaki durum derelerimizin neredeyse %30-40 geri dönülmeyecek şekilde kirlendi, balıklar ya öldü yada yenmeycek kadar, yapıları bozuldu, bu konuda uzman degilim gördüklerim bu, bir çevre uzmanı ile görüşürseniz daha iyi olur, diyen tek tük kişi çıkıyor. Bunlara öyle aşina oluyoruz ki artık adeta piyasa adamı noluyorlar, konuşmalarından, önceden hazırlandıklarını anlamıyoruz bile ne bilgililer, ne görgülüler diyemeyecegim mikrofonu kapmak için görgüsüzlükler genelde yapıyorlar.
Bir akademisyen konuşuyor, Efendim şu meshebin anlayışı şu konuda yanlış, bu konu şöyle diyor, hemen biraz sonra o meshebin sorumlusu, lideri, önderi ne olduğunu anlayamadığım şahsiyet çıkıyor, sen ne biçim adamsın benim meshep anlayışımı nasıl karalarsın, sen adamısın, bu adamı ne diye televizyonlara çıkarırsınız diye yayıncılara çıkışıyor, bir din adamına yakışmayan bir üslupla, degil din adamın üslubu, kahvehanede bile en silik kişiye konuşmayacağı üslupla konuşuyor bir profosöre, spiker ise adamın saldırgan tavrından heyecanlanıyor, linç edilmekten korkuyorda ondan. Şimdi bu uslupla konnuşan biri, en çok saldıran biri, en uç düşünceyi savunarak tartışma programlarında olay çıkaranlar popüler oluyor ve bunlar aday gösteriliyor, bu adamların düşünsel duruşuda çok önemsenmiyor, adam sol yelpazede iken sağ, sağ yelpazede iken sol denilen partilerden aday olabiliyor, partililer seçmediği için, adamı televiyonlardan tanıdığımız kadarıyla tanıyor ve bu adamlar mecliste el kaldırma operasyonunda yerini alıyor. Televizyonlarda gördüklerimizin, arka planını çok bilmediğimizden sadece gördüklerimiz yanıltıcı olabilmektedir. Bu televizyonlarımızdaki tartışmalar o hale gelmiştir ki, hiç haksız olanı görmedim, herkes haklı ve karşı tarafa düşüncesini, inancını kabul ettirmeye çalışıyor. Popüleri siyasete taşımsa tarzı bana göre yanlıştır, tavandan tavırın başka bir yöntemidir, popüler kişileri siyasete taşıma tarzıda siyasetimizdeki sorunları çözemeyecegi kanatindeyim.
Şimdi size sorarım bunlar televizyonlarda oluyor, tokat atanları gördük, farklı bir düşünceyle karşılaşınca kalkıp gidenleri gördük, hakaretler gördük, biz televizyonlardaki kaliteyi kahvelere ve sokaklara taşıyalım derken, tersi oldu sokak ağzını, üslubunu televizyonlara, siyasetimize taşıdık. Siyaseten nitelik sorunu yaşar hale geldik, kahvehane tarzından uzaklaşmayı öneririm…
Demokratik tarz eksikliği
Bunu demokratik yönetim, demokratik kültür eksikliği ile siyaset yapanların gerilim siyaseti ile taraftarlarını kendi yanında tutma cabalarının yanı sıra, bizim dışımızdakiler bizim dostumuz, vatandaşımız degil düşmanımızdır, tarzını siyasetimize taşıyan tarzı yok etmedikten sonra bir din adamı çıkar akademisyene hakeret eder, bir lider il başkanının yaptığı bir acıklamayı hatsizlik olarak algılar, bir lider bakana benim bakanım der, bir bakan benim milletvekilim der, bir vekil benim belediye başkanım der, bir belediye başkanı benim belediye meclis üyem der. Aslında sistemin iyi işleyebilmesi için, bu saydıklarımızın birbirini içdenetimle, denetlemesi gerekir. Siyasetin demoratik bir şekilde işleyebilmesi için denetimin yukarıdan aşagıya degil aşagıdan yukarı olması gerekir. Bu durum size tuhaf gelebilir, uygulama örnegi görmediğimizdendir tuhaflığı. Örnegin, belediye başkanını kim denetler, belediye meclis üyeleri, ee çogunluk belediye başkanının partisinden, üstelikte sen seçilmemişsin seni onlar seçmiş, sen bundan sonrasında meclis üyesi olacaksın ama parti disiplinine uyarak, belediye başkanımızın her içraatını onaylayacaksın, diyerek bağlayan sistemde meclis üyesi nasıl belediye başkanını denetler.
Gelelim TBMM ne orada da durum emin olun farksız, vekiller istmedikleri bir yasal düzenlemeye bakan olma istegi veya gelecek seçimde yeniden aday gösterilmeme kaygısıyla itiraz edemiyorlar. Nereden çıkarıyorsun derseniz gizli oylamalardan. Geçenlerde bir gizli oylama yapıldı, iki partimiz anlaştı, aslında çokta ülkemiz için luzumlu bir konu degildi, Anayasal bir yaptırımdan dolayı gizli oylama ile yasal düzenleme yapıldı, liderlerin dediği olmadı. Liderler kim bu hainler diye mecliste hain avına çıktı, bulamadılar çok şükür adamlar, çok güzel gizlendiler, mahalle baskısından kurtardılar kendilerini. Buradan şu çıkıyor, meclisde vekillerin niyetlerinin bağımsızca yasal düzenlemelere yansıyabilmesi için bütün oylamaların gizli yapılmasının geregi daha iyi bir denetim için gereklidir diye düşünüyorum. Başka bir yöntense vekillerin daha vicdani özgürlüğü için, ön seçimlerin acilen üyeler tarafından yapılması gerekmektedir. Diyelim ki, ön seçimler yapmadık, o zaman gizli oy acık sayım ilkesini meclis iç tüzügüne taşımalıyız.
Gizli oyla yasal düzenleme tarzı
Sen basit dernek başkanlığı seçimlerini bile gizli yap, ama yasal düzenlemelerle ülkemizi, vatandaşımızı yakinen ilgilendiren konular için açık oy verilmesini iste, neden hımmm benim istediğim yasal düzenlemeye onay vermezseniz gelecek dönem seçilemezsiniz diyebilmek için. Evet, vatandaşlar, siyasetimizde durum bu, senin seçme işinde cahil olduğunu düşünen liderler, senin seçimlerinin sağlıksız olacagını düşünen genel merkez yöneticileri ve bunların siyasetimize dayattıkları yukarından inmecilerin seçildiği seçim tarzları, yöntemleri devam ettikce ülkemizde yaşanılar sorunlar devam edecektir. Siyasetimiz tavan tarzından, vatandaş tarzına geçmedikce bu vasatlık üreten tarz devam edecektir. Tarz nasıl degişecek, ya her şeyi bana sormayın, siz düşünün, birazda siz çözüm bulun bu ülke benim olduğu kadar sizin de. Bu siyaset tarzı partileri liderin degil toplumun, bu liderler bu partilerin sahipleri degil, seçimle işbaşına gelen liderleri olduğunun anlaşılacağı konuma gelmedikce, getirilmedilce siyasetimizde üyeye dayanan ön seçimler uygulanarak demokratik tarz geliştiremeyecegiz.
Üslub tarzı
Üsluba gelince, yukarıda biraz bahsettim, gerilimüslubuna, tarzına ihtiyaçları var. Neden yönetimle, hizmetle, sorun çözmekle kendini kanıtlayamayanlar çatışmayla, kavgayla, gerilimle, kendini kanıtlar. Proje konuşmayanlar, sudan nedenler bularak onlara kendilerince önem yükleyerek, bunlar önemlidir diye kamuoyuna sunarlar. Bu sunuşta vergi, istisnalarıyla, teşviklerle taraf olmayı secen medyada yardımcı olur. Muhalefeti de, İktidarıda aynı taktiği uyguluyor, hep yüksek perdeden konuşmaya çalışıyorlar, hep saldırgan tavırlar içinde, örnegin gercektende saldırgan tavır takınılıacak bir durum söz konusu ama sen bu duruma gelinceye kadar yüz defa lüzumsuz saldırılarda bulundun, kamuoyu da bu saldırnıda onlardan biri gibi algılar ve beklediğin destegi veya tepkiyi vermez diye hiç düşünüyormusunuz? Saldıgan tazr iktidarların tuzagıdır, içine muhalefeti çeker, iktidar imkanlarının çok olmasından dolayı sesi gür çıkar, çünki medya destegi vardır. O zaman saldırgan tarz iktidara yaramaz, nedeni iktidarın ülke genelinde gerilimi azaltmak gibi görevi olmalı degilmidir. Muhalefete hiç yaramaz sadece doğru zamanda doğru şeyler üzerine söylem ve tepki geliştirmek gerekir. Bunu Has Parti becermişti, onuda iktidar partisi içine alarak nitelikli muhlafetin bir kalesini iç etmiş oldu… Siysetimizi saldırgan ve gerilim tazrzından kurtarmalıyız, aynı zamanda saldırganlık nereden gelirse gelsin ya caresizlik, yada cahillik göstergesidir, düşüncemiz varsa ifade edecegiz, yoksa saldırılarla düşüncesizliğimizi kapatmaya çalışmayacagız. Bu gerilime dayalı siyaset tarzımız siyasetimizi vasatlaştırmaktadır. Vazgeçilmesi gerekir, siyasi alanlar kabadayılık alanları degildir kabadayı tarzının olmayacagı tek yer siyasettir, buradaki kavgalar ve gerilimler topluma yansır, tartışamayız, eleştiremeyiz, sadece kavga ederiz şimdi olduğu gibi, Gerilim tarzından vazgeçilerek, eleştiri ve öneri tarzı siyasetmizi daha nitelikli hale getirecektir.
Siyaset kültürünün tarza dönüşmesi
Bunun için, demokratik ilkelere, toplumsal degerlere dayalı kültürün, siyasetimize kültür getirir düşüncesiyle bu tarzın bizim, toplumsal, ekonomik sorunlarımıza ve çözümüne, katkısı kacınılmazdır. Bu degişim ve dönüşümü yapmak yasal durumdan çok kültürü özümsemekle alakalı bir durumdur. Buradan kültürlü insan tarzına gecebiliriz. İster toplumsal hayatta, isterseniz siyaset ortamlarında iki insan tipini ele alarak yazıyla düşünmeye devam edelim isterseniz.
Şimdi iki insan tipini inceleyecegiz, birincisi toplumsal kültürü özümseyerek toplumsal bağın sadece siyasi degil, kültürel, ulusal, dinsel, etnik, vatandaşlık, gibi siyaseti aşan, toplumsal bagları güçlendiren siyasette kutuplaşmadan çok saygıya neden olduğunu kabul eden insan ve vatandaş tipi siyasetimize nitelikte getirecektir. Öte yandan sadece kendi bakış acısını, kendi siyasetini, kendi inanışını, kendi düşünsel sonuçlarla ulaştığı doğrularını herkese dayatarak bunun toplumsal doğrular olduğunu ve buna herkesin inanması gerektiğini, inanmayanların da hainlik içinde olduğunu söyleyenlerinin, hem kendisinin hemde siyasetinin kültürsüzlüğünü fanatiklige kayarak göstermektedirler. Bu fanatiklerin, siyasetin toplumsal uzlaşma için çalışan mekanizma olmasına bile tahambülleri yoktur. Siyaset güçlü bir toplumsal kültüre dayanmıyorsa, o zamnan siyasetimiz de kayıkcı kavgası hiçbir zaman eksik olmayacaktır.
Milli kültür, siyaset kültürünü, siyaset kültürüde siyaset tarzımızı oluşturur. Fikri Adil
Seçme tarzı
Artık, ülkemiz vatandaşları, parti seçerken, kendi duygularını okşayan söylemler içinde olan siyasetcilere rağbet etmeyi bırakmalıdır. Vatandaşların, duygulara hitap edilip, ihtiyaçları yok sayıldığını ne zaman anlayacak diye merak ediyorum.
Ülkemizin sorunlarını, çevre sorunlarını, demokratik ilkelerle işleyen parti içi demokrasinin olup olmadığını, 20-30 yılı aşkındır dış tiçaret acığının neden çözülmediğini, ülkemizde yaşanan törörün ya silahla, yada siyasetle neden çözülemediğini bu ülke vatandaşları sorgulayarak oy kullanmaları seçme tarzımızı nitelikli hale getirecegini düşünüyorum. Tarzımız, aslında bizim kim olduğumuzu ele verir, bu nedenle toplum olarak bize yakışacak tarzları, tarzımız kılmak dilegiyle…
Seçimlerimizin olsun, siyaset yapma tarzımızın olsun yeniden degerlendirilerek demokratik ölçüler seviyesine çıkarılması umuduyla sevgilerimi ve saygılarımı sunarım…..
|