KAÇIŞ!!
Kendi Yurdundan ve Kültüründen Kaçanlar!! Kaçmak Zorunda Kalanlar!!
İnsanlar vatandaşı olduğu ülkeden, vatandaşı olmadığı ülkeye neden kaçar? İnsan doğduğu kültürün, kabul ettiği dini inancın yaşandığı yerden, yabancısı olduğu dinin ve kültürün yaşandığı yerlere neden kaçar?
Nedenlere baktığımızda, Şunları Görürüz!!
1960-70 yıllarda olduğu gibi gideceği ülkelere yasal yollardan kabul edilerek iş gücü olarak ekonomik nedenlerden dolayı taşınanlar olduğu gibi…
Afganistan, Irak, Libya, Yemen, Suriye ve son olarak da Fas gibi yerlerden can güvenlikleri nedeniyle kaçanlar da var, bunlar yasadışı yollardan başka ülkelere girmeye çalışırlar… Saydığımız ülkelere bakınca genel olarak İslam dinini yaşadıklarını iddia edenlerin ülkeleri, genel olarak yönetimleri seçimle değişmeyen demokrasi dışı, laikliğin olmadığı, hukuk kurallarını yönetimlerin keyfiliklerine dayandırdıkları yönetimlerin olduğu ülkeler… Bu ülke yönetimleri, genel olarak İslam dininden yorumlarla çıkardıkları toplumsal kurallarla yönetildiği iddia edilmektedir… İslam dini son vahye dayalı dindir, diğer dinlere göre daha iyi yaşanması toplumsal düzen için gerekli yorumların çıkarılması, bu dinin mensuplarından daha iyi toplumsal düzen kurmaları beklenir, öyle mi oluyor? Siz karar verin, efendim dış güçler, efendim emperyalistler, efendim yerleşilen coğrafya, efendim eğitimsizlik, efendim ekonomik nedenler, efendim hukuk eksikliği, efendim yönetim sorunu, efendim dinden uzaklaşış gibi onlarca bahane üretilebilir… Bu bahanelerin hemen hemen hepsi bir candan daha önemli değildir, mezhep nedeniyle biri öldürülüyorsa, iktidarda kalmak için halkına zulüm yapılıyorsa ve çatışmak ve öldürmek için mutlaka bir bahane bulunuyorsa ki öyle görünüyor… Ayrıca ekonomik eşitliksizler kadere bağlanıyor, bazı ailelere iktidarın Allah tarafından kendilerine bahşedildiğini, bu ülke ve devletin kendi malları olduğunu iddia ediyorlar, bunu da dini kural gibi sunuyorlar… Buna inananlara ülkelerinde yaşama hakkı verilirken, inanmayanlar ise ya hapsi boyluyor, ya öldürülüyor, yada başka ülkeye kaçmak zorunda kalıyorlarsa… Şimdilerde Müslümanların ülkelerinden Hristiyanların ülkelerine doğru akın akın bir kaçış var, göç demiyorum, burada irade dışı, zorunluluktan dolayı kaçışlar var, bıraksalar, kaçılan ülkeler kabul edileceklerini bilseler çok Müslüman ülkede vatandaş kalmayacak, buna ekonomik durumu iyi olan ülkeleri de dahil edebiliriz… Nitekim zengin bir Müslüman ülkenin yöneticisinin karısı kızı bile ilk fırsatta kaçmıştı… Bazı kaçış hikayeleriyle devam edelim mi?
“Kuzey Afrika’dan kaçarak Avrupa’ya gelmek isteyenlerin en yakın hedef olarak seçtiği Fas sınırları içindeki İspanyol bölgeleri son günlerde mülteci akınına uğruyor. İspanyol yönetiminin aldığı sıkı güvenlik önlemlerine rağmen, son olarak bugün de 100 kadar Afrikalı kaçağın Melilla’ya ayak basmaya çalıştığı, ancak bunların 40 kadarının İspanyol topraklarına girebildiği kaydedildi.”
“Afganistan'ın Mezar-ı Şerif kentinde yaşayan Mahdia Karimy'nin, İran, Türkiye ve Ege Denizi üzerinden Avrupa'ya uzanan serüveni, 14 yaşındayken, babasının öldürülmesi üzerine başlamış. AFP muhabirlerinin 2015 yılında tanıştığı Iraklı mülteci ailenin 4 yıl sonra Hollanda'ya iltica başvurusu kabul edildi. AFP muhabirleri, 5 yıl boyunca aileyle irtibatı koparmadı ve tekrar bir araya geldi.”
“Suriye'de beş yıldan fazla süredir devam iç savaş nedeniyle ülke içi ve dışında 13 milyondan fazla Suriyelinin göç etmek zorunda kaldığı bildirildi.” Şimdiler de 9-10 yıl olacak…
“Şeyhin, altıncı eşi Prenses Haya el Hüseyin’in, iki çocuğuyla birlikte ülkeden kaçtığı belirtildi. Daha önce de kızı Prenses Latifa ülkeden kaçmaya çalışırken yakalanmıştı. “
Son olarak…
Müslümanların başına gelen bu belaları, Allah takdir etmiş olamaz, kader diyerek Allaha iftira atanları kınıyorum, Allah akıl vermiş, çeşitli defalar elçiler göndermiş, bu elçilerin mesajlarından ilke ve değer çıkarın demiş, biz bunu yapmamışız, yapamamışız, yaptırılmamış, kim yaptırmamış, Allah adına sizi, ülkenizi yönetecegim diyen bazı aileler… Bunlar kimi yerde karşımıza şeyh, kimi yerde kral, kimi yerde Padişah, eskiden halife gibi sıfatları olan kişilerdir… Kimi dini otorite olarak, kimi milli otorite olarak, kimi siyasal otorite olarak, kimi ilahi kuralları uygulayan yönetici olarak ülkelerini yaşanmaz hale getirdiler.. Bunları eleştirmek, onları yargılamak, onların yanlış yaptıklarını söylemek … Yönetim hakkının toplum iradesine vatandaşların seçimine bağlı olduğunu söylemek onlara ihanet etmek, onlara ihanetin ise hem kanunlarda, hem de ahirette cezası olacağı, algısını yaratan bu tür ülke yönetimleri… Ekonomik ve sosyal eşitsizlikleri toplumlarına kader diye sunuyorlar, daha iyi, daha mutlu yaşam diye bir düşünceleri olmadığı için, yönetim ve toplumsal düzenlerini genellikle zorbalığa dayandırırlar… Oradaki Müslümanlarda ülkelerini terk eder, başka din mensuplarının yaşandığı ülkelere kaçarlar, başka toplumlardan sığınma talep ederler… Oysa Müslümanlar, kendi ülkelerinde ve toplumlarında huzur içinde yaşamak isterler…
Aslında daha çok adalet, daha çok ahlak, daha çok siyasal olarak yönetime katılma talep etseler… Daha çok akıl, daha çok bilgi ve bilim, daha adil ekonomik paylaşım, daha iyi bir siyasal ve sosyal düzen göçleri, kaçışları engelleyecektir… Engellemesi dileğiyle, Selam ve saygılarımla..
Hüseyin Benek – 22.5.21 – vatandasfikri.com
Kaynaklar
6* https://www.sabah.com.tr/dunya/2018/06/22/avrupa-yolunda-34-bin-gocmen-oldu
|