DEMOKRASİ YOLU
DEMOKRATİK HUKUK YOLUNDAN GEÇER
PARLEMENTO, YARI BAŞKANLIK VE BAŞKANLIK SİSTEMİNE ULAŞIR.
BURADA Kİ ARAÇ İSE GÜÇLER AYRILIĞIDIR.
Demokrasi'nin biçimleri önemli değil, içeriği önemlidir, bu içeriği belirleyen ise demokratik hukuk devleti halinde ve hukukun üstünlüğü ilkesine göre şekillenmiş olarak, yönetiliyor olması önemlidir… Biçimsel olan farklılıklar teferruattan ibarettir ve ora da demokrasi yaşatılıyor/yaşıyor demektir.
“Demokratik hukuk devletin de hukukun üstünlüğünün garantisi, “Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığının” garantisindedir… Biçimsel olarak demokrasinin farklı yöntemi uygulanabilir, özü oluşturan güçler ayrılığıdır. Bu denetim ve denge için şarttır. Farklı demokratik yöntemlerin hepsinde ister başkanlık, isterseniz yarı başkanlık ya da parlamenter sisteme dayalı hükümet sistemi hepsinin özün de güçler ayrılığına dayalı demokratik sistem vardır.
Hep kuvvetler ayrılığı, dediğimizden anlaşılmıyor herhalde, o zaman tersinden okuyalım, güçler birleşmesi, yani yasayı yapan, yargılamayı yapan, yürütmeyi yapanın hep aynı kişi ve kişiler olduğunu düşünün… Hani bir halk deyimi vardır ya, kimi kime şikayet edeceksin diye… Bunun tek yöntemi, tekraren önemli olduğu için, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı, bütün demokrasi biçimlerinin vazgeçilmez ortak ilkesidir. Bu olmazsa hükümet etme şekillerinin fazlaca önemi yoktur, adına A demekle, B demenin arasında fazlaca fark yoktur.
Devletin gücünün ayrı Kurumlara verilmesi de diyebileceğimiz “”güçler ayrılığı””, yasama, yargılama ve yürütme arasındaki işleyişi düzenleyen bir sistemdir. Tek başına bir kurumsal yapıyı ele almaz bu kavram üzerinden komple sistem ele alınır. Örneğin, yargı bağımsız değilse demokrasiden bahsedilemez anladık da… Yasama üyeleri grup bilincinin ve kendi vicdani kanatlarının dışın da lider baskısıyla istemedikleri yasaların çıkmasına engel olamıyorlarsa… Yada daha önceki deneyimlerden gördüğümüz yürütme baskıları… Böyle bir demokrasiden, demokratik hukuk devletin çıkmaz… Demokrasi kurumsal acıdan denge ve denetim içinde, vatandaşların seçimler aracılığıyla temsilciler aracılığıyla yönetime katıldığı bir yönetim şeklidir…
Bir sisteme demokrasi diyebilmemiz için asgari ölçüler şunlardır…. 1) Yargı, kanunilik, tarafsızlık ve bağımsızlık içinde karar verebilmeli… 2) Hukuk, adalet, hakkaniyet, meşruiyette dayalı, kurumsallaşmış demokratik örgütlerle demokrasi bir sistem olarak oluşur… Sadece seçme işinin demokrasi sanılması büyük bir yanılğıdır, seçme işi ile yönetimi çoğunluk belirler ama azıklıkların hakların Anayasal koruma garantisiyle korunursa demokrasi vardır..
Benim isteklerime göre, bir anayasa yapalım da her şey düzelsin, ülke ve millet ucsun… Ne yazık ki, öyle bir kolaycılık yok, ne yapılacak, nasıl yapılacak, nasıl uygulayacak? Kim yasa yapacak, kim denetleyecek, kim hükümet edecek? Demokratik değer ölçülerine, temel evrensek hukuk ilkelerine göre yapılmaz, uygulanmazsa demokratik kalitemiz üzülerek belirtiyorum hep düşük olacaktır…
Demokratik birkaç ülkeye bakalım, bu ülkeleri kısaca inceleyelim ve yazı uzamasın… İngiltere de yazılı bir anayasa yok, uygulama da güçlü bir demokrasisi var. ABD de Anayasası Kuruluş dönemin de yapılmış bir iki değişiklikle 250- 260 yıldır yürürlükte.. Ben bu iki örneğin demokratik gücünün, güçler ayrılığı ilkesinden ve parti içi demokrasiden geldiğini düşünüyorum… Yani yargı bağımsızlığı için yargının kullandığı yasaları yapanların vicdanlarına göre yapılan yasalara evet veya hayır diyebilmeleri gerekir… Yapılan yasalar üzere de yargı bağımsız çalışırsa, denetlenen bir yürütmeyle sistem tıkır, tıkır işler… Bu işleyişin sürekliliği için…
Meşru yollarla verilen yetki sorumluluk ve kuralların, istismar edilmemesi için son zamanlar da hep dile gelen denge ve denetimi ile mümkün olabilir…
Yargı bağımsız olsun derken, bir de bakmışız ki, hukukun üstünlüğü ilkesi, meşru sınırlarını aşmış, yargının üstünlüğüne dönüşmüş olur… Yasa, hukuk önce yargıyı bağlar. Sonuç olarak en ileri anayasa yapalım, nihayet olay geliyor uygulayıcıların samimiyetine, demokratik sisteme inanmışlığına kısacası, demokrasi kültürüne bağlı bir mesele haline geliyor. Biz de ne kadar vardır, alın bir ip ucu, siz karşınızdaki siyasal gruba nasıl bakıyorsanız, muhtemeldir ki onlar da size öyle bakıyordur….
Demokrasi, demek, sağlıklı örgütler demektir, sağlıklı kurumlar demektir, demokratik sağlık için de demokrasi kültürü gereklidir… Karşımızdakilere biz nasıl bakarsak, onlar da bize öyle bakarlar, karşımızdakiler nasıl birileri… Parti içi rekabet ettiklerimiz mi, başka partililer mi? Önce parti içinde ki rakiplerin bunlar düşünsel olarak partili değil mevki makam peşinde koşan üç kâğıtçılardır… Diğer partililer sizce nasıl birileri? Şunlar hain, bunlar ajan, hele şunlar yok mu, onlar yabancıların taşeronu… Bunlar şu lobinin ülkemizde ki temsilcileri… Kim demokrat, kim, doğru dürüst dedim, tabii ki bizim parti ve tabiki bizim parti için de bizim grup… Karşıdakiler nasıldır, sorusunu karşıdakilere sorsak onlar da aynı şablonu karşımızdakilere yapıştırılır… Başkan olacaksa bizim partiden, vekil olacaksa bizim grup dan olursa şahane demokrasi olur, gerisi hikayedir… Sadece kendi kültür ve siyasal gözlüklerimizle olaylara ve topluma bakarsak, sürekli kendimizi toplumsal, siyasal, ekonomik sorunların için de buluruz. Bunu demokratik yasa kadar demokrasi kültürü olmamasına bağlayarak, kültürel dönüşümle yasal dönüşümün birlikteliğinin gergine işaret ederek… Bu sorunların çözümünün, hukuk kuralları kadar, eğitimle, demokrasi kültürüyle, örgütsel yapılarında demokratik ilkeleri özümsemiş, demokratik örgütlerle mümkün olduğunu belirterek. Yazımıza selam ve sevgilerimizle son verelim…
|