ÜRETİM Mİ, TÜKETİM Mİ?
Üretim, üretim nerede üretim sanayide fabrikada üretim, bunların markalaşarak yurt içi ve dışı piyasalara mamül ürün olarak sunulması üretimin pazarla buluşması, bizim tarafımızdan buluşturulması gerekir, böyle mi oluyor? Ne yazık ki hayır?
Üretim üretim nere de üretim tarımda, tarlada, sera da, ahırda üretim ve en azından satmayı bırakalım kendimizi besleyecek duruma gelmek için üretim… Böyle mi, Üretiyoruz? Yok …
Üretim, üretim nerede üretim Ar-Ge atölyelerinde icat, inovasyon, ürünlerde yenileşme, patent sayısının artırılması, her üniversitenin bir araştırma geliştirme atölyesine dönüştürülerek… Bilimsel çalışmalara dayalı teknik, teknolojik üretim gerek…. Böyle mi yapıyoruz? Acık ve net yok, böyle yapmıyoruz? Neden bu kadar net, tarımsal ürün, sanayi ürünü, teknoloji ürünün de hep ithalatçıyız ve bu nedenle uzun yıllardır dış ticaretimiz acık veriyor… Bu ne denmektir?
10 liralık mal satıyoruz, 15 liralık mal alıyoruz, bu aradaki farkı da borçlanarak kapatıyoruz her 10 yılda bir kriz de kapımızı çalıyor… Şimdi yine üretme planları değil, betonlaşma planları yapıyoruz, son kalan enerjimizde yine beton sektörüne harcıyoruz… Bu beton sektöründe fabrika yapılmıyorsa durum vahim sonuçlanacaktır… Gördüğüm kadarıyla iş merkezleri, devasa 30-40 katlı binalar, camiler, adliye sarayları, hükümet sarayları yapıyoruz… Bunların hiç biri üreten değil, kaynakların atalete düşüren savurganca yatırımlardır… Yani fabrika ve baraj yapmıyoruz, yapıyorsak da yeterli miktarda yapmıyoruz… Bu yaptıklarımızı hangi kaynaklarla yapıyoruz yurt dışı borçlarla, bu borçlarla yapılan binalar üretime neden olacak binalar değilse ki degil… Borç ödeme döneminde sorun yaşanacaktır, şuan yaşanılan sorunlar bunların nedeni olmasın, sakın… Borçları hangi gelirle ödeyeceğiz? Üretimden gelen paralarla mı, yoksa dış borçlarla mı, dış borçla, ya adamlar siz aşırı borçlandınız gelirinizde yok der, bize borç vermezse… Olur mu öyle şey bal gibi verirler, vermezlerse faizi artırırız, o zamanda gelirimizin büyük bir bölümü faize gitmez mi? Şimdi Esfender Korkmaz Hocanın kaleminden dış borç sorunuyla devam edelim mi?
Türkiye sürekli cari açık, döviz açığı, dış ticaret zararı verdiği için döviz kazanma potansiyeli vardır ama potansiyelini kullanamamakta ve kazanamamaktadır. Bu şartlar altında toplam dış borç stokunun GSYH'ya oranı olan %55 oranı uluslararası standartlara göre çok yüksek bir oran olmada, gelirin yokken küçük borçları bile ödeyemez hale düştüğümüzü kişisel ekonomilerden biliyoruz… Örneğin bir trilyon borcun var 500 milyar gelirin var, borcun vadeliyse 250 milyar 250 milyar dört taksitte ödersin… Gelirin ancak gideri karşılıyor ve karşılamıyorsa… 250 milyar borç büyük borçtur, bizim her yıl 50-60 milyar dolar dış ticaret açığımız olduğuna göre borçlanarak borç ödemeye devam etmemiz gerekir… Bu mantıkla aşağıda ki borçluluk oranlarımızı gösteren rakamlara bakalım mı?
DIŞ BORÇ GÖSTERGELERİ
1) Toplam dış borç stoku 466,7 ( 2018 I. çeyrek)
2) Özel sektör dış borcu 325,1
- reel sektör 240,8
3) Kamu dış borç stoku 141,6
4) Türkiye'nin bir yıl içinde ödemesi gereken dış borç 180,6
5) Özel sektörün döviz pozisyon açığı -217,3
6) Türkiye'nin uluslararası yatırım pozisyon açığı -443,7
7) Yurtiçinde yerleşik gerçek ve tüzel kişiler dth 158,6 ---
Bu borçluluk kısır döngüsünden nasıl çıkarız derseniz, yazıya devam edelim…
İlk önce güven ortamını oluşturmak için adım atmalıyız, bizim adama ihale, bizim çocuklara iş mantığı acilen terk edilmeli, işi yapacak ehil kimselere ihaleler ve işler verilmelidir… Avrupa Birliği Demokrasi, standartları ilk önce parti içi işleyişe yansımalı, sonra sistem güçler ayrılığı ile demokrasi standartları yükseltilmeli, hukukun üstünlüğü, insan hakları alanında bizden daha iyiler örnek alınmalıdır ve dünya kamuoyuna bunların yapılacağı taahhüt etmelidir. Sonra kısa vadeli acil önlemler içinde, MB faizi artırmalı, MB kanunu değişmeli ve Banka kur dengesine de dikkat etmelidir. Gerçekçi, üretim ayaklı, kamu tasarrufu öncelikli, inşaatın ancak fabrika inşaatı olduğu yapısal çözümler uygulamaya sokulmalıdır… Türkiye de işsizliğin ana nedenlerinden biri olan mevcut 3-4 milyon öncelikle Suriyeli sığınmacılar olmak üzere sığınmacılar Türkiye'den çıkarılmalıdır… Toplumdan ayrı Suriye de oluşturulan güvenlik bölgelere özendirici önlemlerle de desteklenerek gönderilmelidir… Başka Ülkelerden gelerek çocuklarımızın işini alanlarında uygun bir süre içinde kırılmadan dökülmeden ülkelerine geri dönmeleri sağlanmalıdır… Toplum son kur artışlarıyla tüketim frenine basmak zorunda kalmıştır, kamu da savurganlıklardan az geçerek ekonomik sorunları aşabiliriz umuduyla… Selam ve Sevgilerimle…
Hüseyin Benek --- 2.9.18 --- vatandasfikri.com
Kaynak Yeniçağ: Ekonomik bünye sağlamsa, bin Trump gelse zarar veremez - Esfender KORKMAZ
|