KALEM OYUNU
(Kurumsal Güvenilirlilik)
Kalem oyunu, okey onarken, oyunda kazananların kalem hareketleriyle kaybetmesine, alanda kazan masada diplomasiyle kaybetmesini, haklı olmasına rağmen mahkemede kaybetmesini genel olarak ifade eden bir söylemdir… Bu nerede yaşanırsa yaşansın güven sorununa neden olur… Ama bu kalem oyunlarının istatistiki verilere aktarılması, bunun bizim ve dünya kamuoyuna açıklanması, bu verilere inancı zayıflatır, yarın bu bilgilere dayalı bir öngörüde bulunmak istersek yanılırız, bu yanılmalar bize zarar verir… İşte bu nedenle kalem oyunu, okey masasında da, istatistiki verileri hazırlamada da, diplomatik başarısızlıklarda da, mahkemede de hak ve doğru peşinde olan hepimizi rahatsız etmeli değil mi?
Kalem oyunuyla kağıt üzerinde hesaplarla oynadık, enflasyonu, işsizliği düşük gösterdik, ekonomik büyümeyi büyük gösterdik, gerçekte bunlar oldu mu?
Durup dururken hesaplama yöntemi değişti, GSYH’yi 2006 yılında 400 milyar dolardan 526 milyar dolara çıkardık, baktık uçamıyoruz, bir gece ansızın 2015 yılında 720 milyar dolardan, 862 milyar dolara çıkardık… 268 milyar dolar hasıla artışıyla tam uçtuk derken, düştüğümüzü gördük… Kalem oyunu uçurmaz, üretim, tasarruf ekonomiyi uçurur, bunu anladığımızda ekonomi paketleri etkili olacaktır…
Enflasyon hesapları konusu ise artık vatandaşın diline dolandı, enflasyon düşüyor efsanesine, kalem oyununa kimse inanmadı, inanmıyor da acaba açıklayanlar inanıyor mu ki? İşsizliğe gelince, durum daha kötü…
Kurumlarımız güven kaybediyor neden, kurumsal açıklamalarla, gerçek hayatta yaşanılanlar arasındaki fark açıldıkça, ister istemez güven azalır… Gecen sene dolar birden bire fırlamış, vatandaş hükümet yetkililerine ve kamu banka yöneticilerine güven duymamış, İş bankası genel müdürü Adnan Bali’nin açıklamaları üzerine piyasa sakinlemişti değil mi? Demek ki tarafsız, bağımsız kurumlar daha güvenilir oluyorlar… Güven bulmak için, güven vermek gerekir… İşsizlik üzerine duralım, bu alanda da nasıl bir kalem oyunu olduğunu görmeye çalışalım ve hükümet yetkililerine işsizliğimizin genel durumu hakkında bilgi verelim.. Biz önce işsiz kimdir, diyerek devam edelim mi?
İstatistik kumumuz, “işsizliği şöyle kabul ediyor ve buna göre işsizimizi belirliyor… İstihdam halinde olmayan kişilerden iş aramak için son dört hafta içinde iş arama kanallarından en az birini kullanmış ve 2 hafta içinde işbaşı yapabilecek durumda olan kurumsal olmayan çalışma çağındaki tüm kişiler işsiz nüfusa dahildirler”... Der… İşsizler nereye başvuruyor?
İş-Kur’a, bu kurumumuz kendisine iş arama başvurusu yapanları işsiz listesine alıyor, buraya Haziran 2019’da iş için başvuran işsiz sayısını 4 milyon 418 bin kişi olarak açıkladı. TÜİK ise yine Haziran 2019’da işsiz sayısını 4 milyon 254 bin kişi olarak bildirdiğine göre… Arada fark 164 bin daha az işsiz, hadi bir sapma var diyelim, bu kadar sapma olur mu onu uzmanlara soralım… Normalde, kayıtlı işsizle, kayıtsız işiz arasındaki fark eksi olmaz artı olur, neden bazı iş arayanlar kayıt yaptırmamıştır da ondan… Bizim istatistik kurumumuz, kayıtsız işsizleri ya aramamış, ya bulmak istememiş, ya da işsizleri bulmuş kayıtlara geçmemiş olduğu anlaşılmaktadır… Yani kayıtlı işsizden daha az işsizlik rakamı açıklamak TÜİK’e güveni azaltmaktadır, bunu yetkililere hatırlatarak devam edelim mi?
Şimdi ben bizim çevremizden örnek vereyim, 5 ailenin gençlerinden bahsedeyim bizim ailede iki gençten bir kişi, yeğenlerden iki gençten biri, komşumuz gençten iki gencin ikisi, köylümüzden iki gençten biri, seminer için gittiğim bir vakıfta arkadaşın tek çocuğu işsiz diyerek bir araştırma yaparsak, işsizlik gençlerde daha yüksek olduğunu kendimiz görürüz… Ayrıca, gerekliliğine, gereksizliğine bakmadan kamuda istihdam edilerek iş sahibi işsizleri, haksız yere erken emekli olan emeklileri, bir dönem milletvekili olup emekli olanları, okuyorum numarası yapan gençleri, ev hanımlarını, yaşlıları, bebek ve çocukları bu rakamlara katarsak, toplum olarak neredeyse yarımıza yakınımız işsiz diyebiliriz… Bizim kurumlarımız ne derse desin, bizim yaşadığımız gerçeklerimiz bize her şeyi anlatıyor… Biz sizi mi dinleyeceğiz yoksa yaşadığımız gerçeklikleri mi, enflasyon kaçtı, %9.26 mı, elektriğe, doğal gaza, sigaraya, petrol ürünlerine, ulaşıma ne kadar zam yapıldı, her sefer için bazılarına bir seferde en az %15, üç kere zam yap, toplamda %50-60 zam yapılıyor ve enflasyon %10 bile olmuyor… Son olarak…
Biz toplum olarak kurumlarımıza güvenmek istiyoruz, istiyoruz da kurumlarımız bize güven vermek istemiyorsa ne yapabiliriz ki? Toplumsal hayatta, hem kurumlara, hemde kişilere güvenmek dileğiyle, Selam ve Sevgilerimle…
Hüseyin Benek --- 8.10.19 – vatandsfikri.com
|