İŞSİZLİK ZİRVEDEYMİŞ (NedeN?)
Bir sorunla karşılaştık, bu sorun nedir, nedeni nedir, ne gibi sonuçları vardır, niçin çözmeliyiz, nasıl çözülür? Şimdi soruna böyle yaklaşmak varken… Bir yönetici hey kamu kurumları 10.000 kişi işe alın diyor… Alınıyor bunlar iş sahibi mi oluyor maaş sahibi mi, kimse düşünmüyor, düşünmüyorsak dünyanın gözün de, düşkün oluruz… Sonra yine bir KHK yayınlanıyor, 5 işçi alacak herkesin sigorta primini devlet ödeyecek, yetti mi işsizliği önlemede, yetmedi… O zaman başka bir proje üretelim, ne yapalım, işsizlere maaş için kullanılacak paralarla İş-Kur projeleriyle insanlara iş verilmesi mi, sağlanıyor, maaş verilmesi mi sağlanıyor anlayamıyorum… Sonra kamu kurumları aracılığıyla yapılan gezilere harcanan paraları düşünün, ümreler de buna dahil sonra kamuda araç kiralamalarını düşünün, sonra fabrika yokken, hatta var olanı satarak yol yap, yol medeniyet de, fabrika ne? Yol kime iş verir, işe gitmek için kullanılır değil mi? Ya işiniz yoksa!!! İşsiziniz yoksa şu savurganlıkları yapmasınız!!! İşte savurganlığın resmi, ihalesi…
“Birinci ihale 15 Mayıs 2018 tarihinde yapıldı. İhale sonuç belgesine göre yaklaşık maliyeti 3 milyon 850 bin lira tuttuğu belirtilen 8 kalem ajanda, defter, broşür ve çanta alımı için ihaleyi kazanan firmayla 3 milyon 500 bin 350 liraya sözleşme bedelli bu ihalede harcanan, peşgeş çekilen para ile kaç işsizi iş sahibi yapacak yatırım yapılırdı? “ Alınan ne takvim, çanta, ajanda…”
“İkinci ihale 16 Kasım 2018'de imzalandı. Yaklaşık maliyeti 7 milyon 500 bin lira(bunları trilyon diye de okuyabilirsiniz) tutarında ajanda, takvim ve elyaf çanta alımı öngörüldü. İhale bedeli 7 milyon lira olarak belirlendi.” Bunları çoğaltabilirsiniz, kurum ismi vermedim aşağı yukarı her kurumda bu işler böyle oluyor, kimsenin işine yaramıyor, sadece bu ihaleler aracılığıyla birileri zengin ediliyor.. Kim Bunlar?
Devletin lüks alımlara, kiralama giderlerine, din hizmetlerine, gerekli gereksiz yaptığı binalara verilen paranın yarısı tarıma teşvike verilmiş olsaydı biz beslenmek için tarım ürünü ithal etmek zorunda kalır mıydık? Bu, binalara, yollara verilen paranın yarısı sanayiye teşvik olarak verilmiş olsaydı işsizlik bu kadar artar mıydı? Bir ihale örneği daha verelim mi? Aslında ihalelerde ne yapılıyor, bu yapılanların topluma katkısı ne, toplumun parası olan kamu kaynakları nasıl kullanılmış, kullanılıyor, kim iş güç sahibi olmuş? Benim ilçemde iki alanda yatırım çok biri inşaat, diğeri kamu yatırımları, diyelim ki kamu son 15 yılda 100 milyon eski parayla 100 trilyon para yatırdı ilçeye, ilçeye ne faydası var, üst geçit, alt geçit dağ yollarında menfez… Bakın arkadaşlar bunlara ihtiyaç vardır ama bunlarla ülke gelişmez, ülke bilimle, teknolojiyle, teknikle desteklenmiş sanayi ile gelişir… Biz ne yapıyoruz? İhale… Ne yaptık, nasıl sonuç aldık? Aldığımız sonuç ne işsizlik? Ekonomik sorunlar, üstelikte sorumluları alkışlayarak bunu yaşıyoruz?
Üzülerek belirtiyorum, bütün gizlemelere rağmen işsizlik rekor kırıyoruz, rakamlara bakalım mı?
1981-1991 arası ANAP döneminde 30,3 milyon çalışma çağındaki nüfusun %56’sı işgücüne katılıyordu. Ve bu işgücünün 15,6 milyonu bir işte çalışıyordu. İşsiz sayısı ise 1 milyon 418 bin ile %9,1 işsizlik oranına sahipti.
1992-2002 kayıp yıllarında bile işgücüne katılım oranı %56,’dan %51’e düşmesinin etkisi ile işsiz sayısı 1 milyon 732 bin kişiye çıkıyor ama işsizlik oranı %9,1’de kalıyor. Sonra Ak Parti hükümetlerinin sorumlu olduğu döneme geliyoruz… AK Parti döneminde istihdama katılım oranı daha da düşüyor ve %49’a geriliyor..
Gelelim çalışmak isteyen ve çalışanların durumuna. Son 15 yılın çalışan sayısı ortalama 23 milyon 169 bin kişi ve işsiz sayısı da 2 milyon 768 bin kişi. Böylece AK Parti dönemi ortalama işsizlik oranı tam %11,9 oranında gerçekleşiyor
İşsizlik zaten AK Parti döneminde hiç düşmedi. Çok büyük kısmı Avrupa ve ABD’nin yolladığı paralar ile bir sanal refah yaşadık. Yani başkasının parası (‘Şer Güçlerin’ parası) ile yan gelip yattık.
Kısaca, ANAP dönemine göre 3 milyon 750 bin kişi çalışmak yerine, yan gelip yatmayı tercih ediyor. Ya da iş bulma ümidi olmadığı için köşesine çekiliyor.
2001 krizinden bile kötü rakamlarla karşılaşıyoruz, 2001 kriz rakamlarına bakalım mı?
.2002 yılında işsizlik oranı %10,8 oluyor ama işsiz sayısının 15+ yaş üstü nüfusa oranı da %5,1 seviyesinde gerçekleşiyor.
Bakın ekonomimizin büyüdüğü, Avrupa’nın bizi kıskandığı 2017 yılında bile işsizlik oranı %10,9 ve işsiz sayısının 15+ yaş üstü nüfusa oranı %5,8’e çıkıyor.
Gelelim Gecen Yıla 2018’e Durum da Düzelme Var mı?
Ekim ayı itibari ile 15+ yaş üstü nüfus 60,8 milyon kişi. Bunun 32,6 milyonu işgücü piyasasında. 28 milyon 870 bin kişi çalışıyor ama 3 milyon 788 bin kişi işsiz.
Ekim 2018 itibari ile işsizlik oranımız %11,6 ile 2001 krizinden de çok yüksek. İşsiz sayısının 15+ yaş üstü nüfusa oranı 2002 yılında %5,1 iken artık bu oran da yüzde 6,2’ye ulaştı.
Bu ne demek biliyor musunuz? 2001 krizinde yetişkin olan her 100 kişiden 5,1 kişi işsizdi. Ama daha krizin olup, olmadığını kabul etmeyi tartıştığımız Ekim 2018’de bu sayı her 100 yetişkinde 6,2 kişiye çıktığını görülüyor…
İŞ değil maaş verilen kamu çalışanları bunların içinde yok, öğrenciyim diye zaman geçirenler bunların içinde yok, babasının dükkanından sigortalı gibi gösterilenler bunun için de yok… Bütün rakamlarla oynamaya rağmen görünen köy kılavuz istemiyor, biz kendi çocuklarımızdan ve akrabalarımızdan bu işsizliği hissediyoruz… Bu işsizliğin sorumlusu kim? Size göre ABD’yi yöneten Trap olabilir, ama bana göre ülkemizi kim yönetiyorsa iyi yönetmiyor, yatırımları iş istihdam yaratacak şekilde değil rant yaratacak şekilde yapıyor… Çocuklarımız işsiz kalıyor…
Dolar iniyor/çıkıyor ve faiz çıkıyor/iniyor, işler düzeliyor havası yaratılırken, işsiz sayımız artıyor, hepimiz biliriz ki bütün sorunların anası işsizliktir.. Geçen ay Ocak 2019’da İŞ-KUR kayıtlarına, 266 bin işsizimiz daha kayıt yaptırıyor. Artık iş bulmaktan umudunu kesip kayıt yaptırmayanların da az olmadığını hepimiz biliyoruz… Ne yazık ki, sadece son bir yıl içinde sadece kayıtlı işsiz sayımızın 1 milyon 318 bin kişi arttığı görülüyor… Daha iyi anlaşılması için şu rakamlara da bakalım yazıyı bitirelim ne dersiniz? Ya da şu şekilde izah edelim mi? 1994 krizinde imalat sanayi üretimi %8,6 daralmıştı. 2001 krizinde ise %9,5 daralma yaşanmış, bunlar büyük krizler olarak kabul edilmişti… Şimdi…
Bir kötü haber daha geliyor, sanayi üretimimizin hızla düştüğü görülüyor… Takvim etkilerinden arındırılmış İmalat Sanayi üretimi Eylül 2018’de -%3,0, Ekimde -%6,8 ve Kasımda -%7,2 daralmasının ardından aralık ayında ise tam -%10,8 düşüş yaşanıyor ve yaşanmaya devam ediyor... Kötümser şeyler söylemeyi, yazmayı sevmem, ama gerçekleri bilmezsek, sorunları göremeyiz, sorunları göremezsek de önlem alamayız, önlem alamazsak da sorunlar çözülmez… Çözmek dileğiyle, Selam ve Saygılarımla..
Hüseyin Benek – 16.2.19 --- vatandasfikri.com
Kaynaklar
-
-
https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/saygi-ozturk/ankara-buyuksehir-belediyesinde-yilin-skandali-3504652/
|