|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
DOĞU AKDENİZ DOĞAL ZENGİNLİK KAYNAKLARI KİMİN?? |
DOGU AKDENİZDEKİ HAKLARIMIZ
Şimdi birkaç sorunla, üstelikte uluslararası olan, karşı karşıya olduğumuzu bilelim ve ona göre hazırlık yapalım diye düşünürsek… İlk sorunumuz, S 400 mü desem, İran ambargosu mu desem … Doğu Akdeniz doğal gaz ve petrol yataklarından kim yararlanacak sorunu en önemli sorun bence… Bunlardan hangisi önemsiz hepsi önemli, ben geleceğimizi etkileyecek olan doğalgaz ve petrol yataklarından hakkımız olanı almak daha önemli derim.. Hatta devletimiz ve hükümetimiz oradaki haklarımızı korumak için her türlü şeyi yapabilir, buna savaşmak da dahildir diye düşünürüm… Oysa beni bilen bilir, ciddi savaş ve şiddet karşıtıyımdır, ama burnumuzun dibindeki doğal gazda ki haklarımızı başkaları iç etmeye kalkarsa ve savaştan başka çözüm yoksa ne yapabiliriz? Bizim hakkımız olan alana konmak için gücüne dayanarak gerekirse de savaşırız diyenlere karşı bizde bu savaş kartını kullanmada tereddüt etmemeliyiz… Şimdi bu konu üzerine biraz daha derinine düşünmeye devam edelim mi?
Önce karşımızda kimler var, ABD, AB, İsrail, Rum kesimi, başka bir acıdan Katar ve Mısır da burada arama yapanlarla ortaklıkları varmış.. Şimdi karşımızda müttefiklerimizde diyebileceğimiz ABD ve AB sırf kendi çıkarlarını korumak için bizi buradan dışlamaktalar… Biz ise burada ciddi kararlı durmalıyız, şuan için durmaktayız…
AB ise Türkiye’ye ‘geri adım atmazsan seni üye yapmam’ diyor, bu düşüncenin bizde bir karşılık bulması mümkün değil…
Diğer yandan, üzerinde KKTC’nin de hakkı olan gaz rezervlerini, bir an önce ülkesinin refahına katmak istiyor, hakları da…
Orada ki Rumlar ise ticari açıdan verimliliği az olan Mısır’a boru hattı döşeme projesini hayata geçirmek için düğmeye bastılar. Rumlar yeter ki Türklerin içinde olmadığı bir durum olsun ekonomik olup olmadığına bakmadan uygularız modundalar… Bunu diğer ortaklar iyi düşünmeli, Rumlarla aramızdaki gerilimden yararlanmak yerine ortaklaşa ekonomik ve hukuki çözümler her iki tarafa da önerilmelidir…
Doğu Akdeniz deki enerji kaynaklarından Türkiye’ye hakkı olanı vermemek de ısrar edenler aynı zaman da, ülkemizi savunmasız bırakmak için S-400 lerin alınmasına da karşılar… Türkiye önümüzdeki aylarda, devletin tüm kurumlarının iş birliği ve bu işbirliğine vatandaşlarını da katarak toplumsal uyumla sürdüreceği kararlı duruşu oradaki haklarımızın garantörü olacaktır.. Eninde sonunda karşımızdakiler geri adım atmak zorunda kalacaktır.
Kısaca ne yapabiliriz onunla devam edelim ve bu konuyu ihmal etmeyelim diyerek…
Bizim Ak denizde ki sınırımız nedir, uluslar arsı deniz sahası nerede başlar, uluslararası deniz sahasındaki zenginlik kaynakları kim nasıl kullanır? Bunlar öncelikle dünya kamuoyuna ve kendi kamuoyumuza anlatmalıyız, bilinsin ki yarın çıkacak sorunlarda herkes önlemini alabilsin…
Bu alan belirlenirken uzmanlık gerektirir, evvela dünyanın düz değil, yuvarlak olduğunu bilmek gerekir! Türkiye Münhasır Ekonomik Bölgesi’nin sınırlarını coğrafi gerçeklere uygun olarak çizmeli… Mısır kadar Libya’nın da, İsrail’in de Akdeniz’de kıyı komşumuz olduğu gerçeğini unutmayarak uluslar arası kabul görecek diplomatik, hukuki çözümler sunmalıdır…
Şuan da TPAO’nun arama ve sondaj faaliyetleri devam ediyor, bunlar yapılırken, bölgedeki doğalgazı çıkarmaya istekli olan uluslararası firmalarla ortaklık ve konsorsiyum oluşturma girişimlerine de devreye sokulmalıdır…
Doğu Akdeniz’le ilgili karşınıza ilk çıkan haritalar, Türkiye’nin yetki alanlarının küstahça başkalarına peşkeş çekildiği çalışmalardan ibaret olduğu bilinmektedir.. Bu nedenle bu kaynaklara güvenerek bir çözüm önerisi, bizim haklarımızın kaybedilmesine neden olabilir…
Türkiye, kendi bakış açsına dayalı olarak, Doğu Akdeniz’deki haklılığının hukuki, akademik, medyatik, coğrafi alanda konuyla ilgili yabancı dillerdeki yayınların sayısını acilen artırmalı ve dünya kamuoyuna kendi görüşünü deklare etmelidir… Çünkü haklılığımızı kendimize değil, başkalarına kabul ettirmek için böyle bir atağa ihtiyaç vardır…
Çıkarılacak doğalgazın en uygun şartlarda nihai olarak kullanıcıya aktarılabilmesi için deniz altından Türkiye’ye uzanan bir boru hattı inşası ve bunlara bağlı depolama tesisleri gerektiği ortada, bunu taraflara anlatmalıyız ki, ne ekonomik, ne değil herkesçe bilinmeli…
Bizim de kıyılarımızın olduğu Ak deniz de, KKTC’siz ve Türkiyesiz bir çözüm olmayacağı, olmayacağını buradaki herkes bilmelidir… Bunu uygun bir dille buradaki taraflara anlatılmalıdır…
KKTC ile GKRY arasında yeniden ve muhtemelen son kez- başlaması beklenen görüşmelerde, çıkarılan doğalgaz üzerindeki Kıbrıs Türk halkının haklarının hukuken tescil edilmesi, temin edilmesi gereği unutulmamalı…
Uluslararası arenada ki taraflar ve özellikle ABD’nin ve AB üyelerinin karar vericilerinin çoğu Doğu Akdeniz’le ilgili tek taraflı, kendi çıkarlarını destekleyici, gerçeklerden uzak bilgilere sahip olduklarından çözüm önerileri de aynı doğrultuda olmaktadır. Bunun içindir ki yukarda da bahsettiğim dünya kamuoyu bilgilendirme sistemi için Türkiye’nin bölgedeki hukuki, coğrafi, ekonomik haklarını anlatmaya devam edeceğiz.. Etmekle kalmayacak T.C vatandaşları ve devleti olarak haklarımızı savunacağız…
Son olarak şunları da ifade ederek yazıyı bitirelim mi?
Eskiden etkin devletler ne yaparsa yapıyor konuları gizleyebiliyorlardı, Vietnam da, Irak da, Afganistan da, şimdilerde Suriye de artık hiçbir şey eskisi gibi değil, bir haksızlık, hukuksuzluk şiddet olduğunda dünya kamuoyundan gizlenemiyor ve rasyonellikten uzaklaşan etkin devletlerin etkinlikleri gün be gün azalıyor… İşte tamda bu nedenlerle etkin devletleri çıkar odaklı düşünmek ve davranmak vaz geçmeye, adalete hukuka göre davranmaya davet ediyorum… Etme gerekçem ise etkin devletlerin dünya barışından sorumlu olduğu kadar dünya ekonomik paylaşımından da sorumlu olduklarını bilmelerini istiyor.. Barış olması için adaletin hukukun, toplumların iç işleyişlerinde olduğu kadar uluslararası ilişkilerde de de ekonomik paylaşımda da işlemesi gerektiğini bilinciyle… Selam ve Sevgilerimle..
Hüseyin Benek –25.6.19 – vatandasfikri.com
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|