SON EKONOMİK DÖNÜŞÜM PAKETİ
Önce Sorunu Gör, Sonra Çözümü Ara!
Mesele siyaset değil ekonomi olursa, düşünce başka olur, ekonomi değildi siyaset olursa düşünce, başka olur… Ekonomi içinde de, siyaset içinde de farklı düşünce ve farklı politikalar aslında toplumların zenginliğidir… Zafiyet olacak diye konuları tartışmamak, sorunları öngörenleri susturmak, eleştirenleri hain ilan etmek çözüm olamazdı, olmadı da…Yakın tarihte yaşadığımız ekonomik krizle şu an yaşadığımız ekonomik sorunları karşılaştırmak ve o tecrübe üzerinden çıkış yolu aramak gerekirse… 2001 de ne oldu, şimdi ne oluyor, neden oluyor?
Mesela 2001 krizinin ardından dönemin hükümeti IMF eşliğinde Kemal Derviş’i Ülkemiz ekonomi yönetiminin başına çağırdı. Derviş, bir ekonomi dönüşüm paketi hazırladı adı, “Güçlü Ekonomiye Geçiş” programıydı, bu program dahilinde mali yapıları güçlendirici bir reçete yazdı. O program kamu açıklarını kapatmayı ve borçlanma ihtiyacını düşürmeyi amaçlıyordu, disiplinli uygulandığında başarılı oldu da diyebiliriz… Sonra bu kriz Ak Parti iktidarının önünü açtı, Krize rağmen Ak Parti %34-35 oyla iktidar oldu ve bu programı uygulayarak bir türlü “Güçlü Ekonomiye” geçemedi, bir türlü borç kapayıcı, azaltıcı ekonomiye, üretime yönelik ekonomiye geçilemedi. Borç al piyasaya pompala, borç al ayrıcalıklık müttahitlere pompala derken, derken dünyada sıcak para bolluğu azalmaya başladı ve borç almakta zorlanmaya başladık… Ekonomik çatıda delik var diyen hazineden sorumlu bakan, sözle taşlanarak susturuldu, hızla krize doğru gidiyoruz diyenler, bunlar bizi güçsüz göstermeye çalışanlar diye yine sözle taşlandılar ve susturuldular… Sorunu görenleri tv kanallarından, gazete köşelerinden uzaklaştırdılar, bazıları danışman yapıldı, ciddi muhalefet edenler partiye davet edildi, vatandaşın ekonomik sorunları görmemesi için tüm bağımlı ekonomistler aynı şeyi söylediler… Hele şu seçim bir geçsin ekonomi nasıl uçacak görün… Hele şu başkanlık sistemine bir geçelim uçuşlardan uçuş beğen, içimizde doğruyu söyleyenlerin sesi kısılmış, ekonomik sonuçları değil, siyasi sonuçları hedefleyen ekonomistler… Vatandaşın sorunları görerek iktidardan desteğini çelmesinler diye konuşurken, bu konuşmalara hükümet yönetimi de mi inandı ne? Sonra Davutoğlu hükümetinden bu yana 5-6 ekonomik dönüşüm paketi hazırlandı.. 15 Temmuz, seçimler, Suriye nedeniyle olsa gerek uygulanamadı… Belki de sıcak paraya alışan piyasanın tepkisinden korkan hükümet bunları bilinçli uygulanmadı… Hatta Merkez Bankasında ki Olağanüstü günler için ayrılan akçeler bile son seçimden önce harcandı… Son olarak da ekonomimize darbeyi virüs vurdu… Ekonomimiz temel sorunu neydi, aşırı borçlanmaktı, borçlanmaya devam edildi, 130 milyar dolar borçla alınan ekonomi, borçlarımız 500 milyar dolara çıktı, belkide aştı… Asıl kötü olan bu borçlarla, her ile, ilçeye birkaç göstermelik kamu binası yapıldı, bu aldığımız borçları üretim alanlarına değil AVM; İbadethane, Kamu Binaları, yol, yabancı araba ithalatına harcadık… Oysa Petrol düşmüş, enerji ithalatımız azalmış, bunu üretime dönük yatırımlarla ekonomimizi tüketen ekonomiden, üreten ekonomiye çevirebilirdik… Ne yazık ki çevrilemedi ve hala aynı hataları yapıyoruz… Bizi krize götüren hatalar neydi? Bu soruyu sık sık sormalıyız…
Kamu bankalarının faaliyet zararları, şimdi nasıl bir görev zararları var, bırakın bilmeyi merak edeni bile fetö cü, ceto cu, pkk cı, biraz zorlarlarsa thkbc ci, hatta bilmem ne dış gücünün ülkedeki tetikçisi hain ilan ederler.. Her şeye inanan vatandaşlarımızda Allah rızası için bizi taşlar, fırsat bulur yumruklar…
2001 krizini aşmak en fazla önem verilen konulardan birisi de ihale sisteminin, maliyetleri şişirmesine dayalı ve şirkete özel ihalelerle ekonomik kayıplardı… Şimdi nasıl katmerli kayıplar, yaşanıyor, kamu ihalelerini siyasetin etkisinden kurtarmayı amaçlayan bu program şimdiler de, son hükümet döneminde nerede ise her ay değişikliğe uğrayarak, daha ayrıcalıklı bir müteahhit grubu oluşmasına neden oldu… Bu ihalelerin sonucu belli, zaten artık dünyada, en çok kamu ihalesi alan 5 firma ne yazık ki ülkemizde… Öyle bir ihale düzeni kurulmuş ki, bir elin parmakları ile sayılı ‘Hazine Garantili Müteahhitlere’ 83 milyon vatandaş çalışacak onlar da 15-20 yıl kazanacaklar ki… Bu zararın içinden hiçbir hesap uzmanı çıkamaz gibi… Bize düşen sorumluluk…
Biz vatandaşlar artık aklımızı başımıza alacağız, seçtiğimiz insanları denetleyeceğiz, yanlışlarında tepki göstereceğiz, hükümete, iktidara verdiğimiz önem kadar muhalefete de değer vereceğiz ki.. Muhaliflerin denetimi, vatandaşın denetimiyle birlikte hükümeti yanlış karar almaktan uzak tutacak.. Yalnız geçmişte şu hataları yaptık, bir daha yapmayalım, hükümeti denetleyelim derken iş yapamaz hale getirdik, şimdi de her işi yapar hale geldiki aynı ekonomik sorun ortaya çıkar… Birinde iş yapılamaz, diğerinde kaynak savurganlığına dayalı kriz yaşanır…
Ülkenin sorunları o kadar ağırdır ki, İşsizlik, Borçların ödenmesi, Göçmen ve sığınmacı sorunu, ekonomik sorun, virüsle mücadele, Suriye, doğu Akdeniz Enerji havzası bu sorunların çözümü için farklı fikir değil, tek bir fikir gerekiyor. Oda siyasilerin, akademisyenlerin, yerel ve evrensel kendini kanıtlamış uzmanlarla istişare ile elde edilmiş çözüm yöntemleri… Bunun için aynı virüsle mücadelede oluşturulan sağlık bilim kurulu gibi, ekonomi bilim kurulu oluşturularak, siyasilere yardımcı olacak bir kurulla bu krizle mücadele daha başarı şansımızı artıracaktır…
Örnegin işsizlik, “şu anda bile işsiz sayısı 4,2 milyon kişi. Ama son 1 yılda iş aramaktan umudunu kesip eve kapanan 1 milyonu da eklediğimizde işsiz sayıcı 5,2 milyon kişi oluyor. Kısaca gerçek, net işsizlik oranımız %13,6 yerine %16,8 diyebiliriz.” Bana kalırsa, öğrenci gibi gözüken ama okulla bagı kopan, işsizlik maaşı alan, aile şirketleri üzerinden çalışıyor görünenler de işsiz sayılabilir ve net işsizliğimiz %20 civarındadır… Bu insanlarımıza nasıl iş verilecek? Asıl sorunumuz bu…
Sonra borç stoku sorunu, yani şuan da yaşanan sıkıntıların nedeni, asıl sorun aldığımız borçlarla gelir yaratmak yerine gider, tüketim yaratmanın ortaya çıkardığı ekonomik sorundur…
Burada temel mesele şu: 2010-2016 arasında yabancı sermayenin finanse ettiği açıklar ile bir harcama kalıbı oluşturduk. Hatta o yabancı sermayenin daha da artacağı varsayımı üzerinden resmen Hazine garantili giderler verildi. Bunlar borç stoğunda görülmüyorlar da… Artık hazine garantili kullanan vatandaşlardan alınacağı var sayılan yap işlet devretler de hazineye ciddi yük oluşturuyor… Ne yazık ki…
Gelinen noktada ne yabancı geliyor ne de yerli yatırım yapıyor, kronikleşmiş bir güven sorunu hat safhada, güven sorunumuz o kadar yükselmiş ki, bazı özel sektör şirketleri bile kocaman TC Devletinden daha ucuza borçlanıyor. Buradan kaynak gelmiyor, bu yetmezmiş gibi olan kaynaklarda kaçıyor…
Bakın dün Mart ayı ödemeler dengesi verileri açıklandı, sadece bir ayda ülkemizden çıkan döviz 16,5 milyar dolar. Biz sadece karşılaştığımız sorunu aşmak için ne kadar para gerekiyor.. Uzmanlar cevaplar veriyor..
Eski, hazineden sorumlu bakan olan, Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, 20 milyar dolar gerekiyor diyor…
İbrahim Kahveci ekonomist, Karar gazetesi: En az 40-50 milyar dolar dış kaynak ihtiyacı olduğu hesabını yapıyor…
Prof. Dr. Erol Taymaz, krizden çıkış için ihtiyaç duyulan destek paketinin büyüklüğünü 54 milyar dolar olarak hesaplıyor.
Prof. Selva Demiralp’a göre, 2020 yılında ödenmesi gereken dış borç yaklaşık 169 milyar dolardır, bunun “35 milyar dolar ila 50 milyar dolarlık kısmı çevrilemez ve bir yerden denkleştirmek zorunda”dır. Uzmanlar bunları diyor, para bulunması bir yana olan paralarda kaçıyor… Hükümetimiz bu konu üzerine ciddi durmalı, neden yabancı kaynak gelmiyor, neden mevcutlar kaçıyor, neden üstelikte bu dönemde zengin olan muhafazakar yeni zengin grup yatırıma yanaşmıyor? Sorular sorunlarımızı görmemize yardım eder, görünen sorunlara karşıda çözümü için adım atılır… Atılması dileğiyle… Selam ve Saygılarımla..
Hüseyin Benek – vatandasfikri.com – 16.5.2020
Kaynaklar
|