EŞİTSİZLİĞİN LANETİ!!
(Dünya Eşitsizliği Konuşuyor, Nükleer Silahlar Kadar Tehlikeli Buluyor)
Sorunun önemine dikkat çekmek isteyen uzmanlar, bu sorunun yani Eşitsizliğin, nükleer silahtan ve nefretten, fanatizmden daha tehlikeli olduğunu söylemeleridir ki, artık önlem alma sorumluluğu ve zorunluluğu anlaşılıyor… Peki, eşitliğin sınırları nedir?
Eşitsizliğin ölçüldüğü kat sayıya Gini Kat sayısı denir, 0 ile 100 arasında ölçülür yüze yaklaştıkça gelir dağılımı bozulur, sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımı düzelir… Ölçü budur, bizim ülkemizin ölçüsü nedir hiç merak ettiniz mi? Size gelir dağılımındaki uçuruma bir örnek vererek bu konuya girelim mi ne dersiniz? Serveti en çok olan, 8 kişinin serveti, serveti en az olan nüfusun servetinin yarısının yarısına denk… Bunu şöyle netleştirelim mi, bir yanda sekiz kişi diğer yanda 2 milyar kişi… Sanırım anlaşılmıştır… Bu şu şekilde formüle ediliyor daha kolay anlaşılsın diye bir yanda nüfusun %1 diger yanda nüfusun %99, biz hangi bölümde yer alıyoruz, tabiki %99 un içinde…
Eşitsizligin nedenlerinden bahsederek konuya gireli mi? Ülkeler arasında düşündüğümüz de Başka ülkelerin kaynaklarına kendi teknik ve üretim imkanlarıyla, yada askeri gücüyle el koymak diyebiliriz.. Başka kişilerin ürettiklerinin 1/100 üretene vererek ulaşılan mal ve servetlerle de kişisel olarak yığılan mal ve servet diyebiliriz… Bir de gerçekten de kendi düşünsel, icatlarına, tekniklerine ve üretimine, tasarrufuna dayalı olarak zenginleşenler var… Her ne haliyle olursa olsun, bu aşırı eşitsizliğin insanlık alemine bir çok olumsuzluğunun olduğu da aşikardır… Bunlara kısaca değinerek devam edelim mi?
Eşitsizlik arttıkça, en alt gruptakilerde mutsuzluk da otomatikman artıyor, mutsuzluk insana neler yaptırmaz ki… Bana göre hastalıkları da dahil olmak üzere bütün kötülüklerin anası mutsuzluktur… Başka bir neden de çalışmama isteğini körüklemesidir, cabasıyla kazandığını karşılaştıran kişiler, cabasının çok, aldığının az olduğunu gördüğünde çalışmama eğilime girmektedirler… Bunun için önerilen ise hem ekonomik canlanma için daha adil ücretlendirme, hemde görece adaletin sağlanması için, işlerin paylaşımında Liyakate dayalı adaletin oluşturularak burada yeteneğe dayalı çabaya ve ücretin dengesinin saglanması gerekmektedir.. Gerekmesine gerekmektedir ama eşitsizliği savunanları da dinlemek gerekir, nedenleri nedir acaba? Dinleyelim bakalım ne diyorlar?
Eşitsizliği savunanların temel de iki nedenleri olduğu görülüyor… Birinci nedenleri, eşit bir dağılımın adaletsizlik doğuracağı varsayımları, bana kalırsa hemen cevap vereyim… Çalışmayan üretmeyen, kişilere üretenler ve çalışanlar gibi bir ekonomik imkan ve eşitlik olmayacağının bilinmesi gerekir.. Asıl amaç üretim ilişkisi içinde olanların gelir eşitliğinin daha adil bir paylaşım sistemiyle, adalete en yakın şekilde sorunun çözülebileceğini düşünenlerdenim… Hemen taraf oldum eşitliği savunanların tezlerini savunmaya başladım… Bir işçiyim, iki eşitsizliği ve bunun ortaya çıkardığı adaletsizliği savunmanın vebalinden korkarım… Eşitsizliği savunanların, ikinci nedeni nedir derseniz, araştırmacılar bencillik diyor, evet o lüks özlemi benim var havası, ben üstünüm gösterisinin beslediği iç güdüler eşitsizliğin savunulma nedenleri arasındadır… Şimdi gelelim eşitsizliğin nelere neden olduğuna, gerçi konu birbirine bağlı olduğu için olsa gerek, nedenleri, savunanlar, karşı duranlar, genelde aynı sorun üzerine düşündüklerinden bazen aynı bilgiyle farklı duruşlarını destekliyorlar… Biz eşitsizliğin hangi toplumsal sorunlara neden olduğu üzerine durmaya çalışalım… Görelim bakalım hangi sorunlara neden oluyormuş?
Eşitsizlik adaletsizliğe dayalı ise, kişilerde psikolojik sorunlara toplumlarda sosyal sorunlara neden olacaktır. Düşünün günde sekiz saat,(artık ülkemizde çalışma saatleri neredeyse otomatikman 10 saat oldu) çalışıyorsunuz sadece 10 dakika da üretilenden daha az aldığınızın farkındasınız… Ne hissedersiniz? O iş yerine kendinizi ait hissedebilirmisiniz? Bir toplum düşünün yarısı lüksten ve yemeden içmeden patlıyor, diğer yarısı açlıkla boğuşuyor, açlıkla boğuşan grubun içindeyseniz neler hissedersiniz, bu toplum aidiyet duygunuz hangi seviyede olur? Sıkıntılı sorular… Cevapların, üzerine devlet sistemini yönetenler, hükümetler durmalı, adalet, makuliyet üzere çözümler bulmalıdırlar.. Üzülerek belirteyim eşitsizliğin en yoğun yaşandığı dördüncü ülkeyiz… 1- Meksika, 2- Şili 3- ABD 4- Ülkemiz Türkiye… Artık bu sorun kanıksanmış sorunlar listesinde yerini almıştır, ne yazık ki bu sorunun ciddiyetinin farkında olmadığımızı düşünüyorum… Bunun önemsenmeme nedenleri üzerinde durarak yazıya devam edelim, yazı çok uzadı itirazları istemiyorum, konu çok geniş konu ve önemli, bir zahmet 10 dakikanızı ayırın okuyun,, dakikada 140 kelime okuduğunuzu düşünün, bu yazı 1300 kelime civarında olacağına göre 10 dakikada okuyacaksınız demektir…
Bu sorunun önemini algılamanın önündeki yanlış bilgiler, nelerdir? 1- Mal ve hizmetleri, fiyatlarını arz talep dengesi içinde piyasaya bırakmalıyız… Devletler olabildiğince az müdahil olmalıdırlar, düşüncesi yaşanılan eşitliği adaletsizliği normalmiş algısı yaratmaktadır… Oysa ki sosyal yozlaşmaların ana kaynağı serbest piyasanın neden olduğu bu eşitsizliklerdir… Bu eşitsizliklerin de ana kaynağı para üzerinden para oyunlarıyla para kazanmanın çok yaygınlaşmasıdır… 2- Şirketler genel olarak müşteri, hissedarlar, çalışanlar arasındaki dengeyi kuracak politikalar üretirler.. Bu böylemi olur yok, doğrusu şunun olduğuna hepimiz tanığız.. Kar odaklı, amaçlı şirketler ne müşterilerini nede çalışanlarını nede hissedarlarını, ne tedarikçilerini ve daha da önemlisi çevrenin kirlenip kirlenmediğini düşünmektedirler… Onlar kar ve büyümeyi amaç edinmişlerdir, bunları yasalarla denetim altına alınmazsa ekonomik güçlerine dayalı olarak herkesi mağdur edecek ve eşitsizliğin kaynağı olmaya devam edeceklerdir… 3- Aşırı kişisel zenginlikler normaldir, başarı ve çalışma göstergesidir derler, ne kadar doğru üzerinde durursak görürüz… Dünya varlıklarının büyük bir kısmı çoğunlukla erkek olan birkaç kişinin (150-200 kişi) elinde toplanmıştır. Bu ekonomik eşitsizlikler aslında ekonomik kalkınmanın da önünde ciddi engeldir… Gelirin tabana doğru yayılması ekonomik adaletin yanı sıra ekonomik gelişmeye de yardımcı olacaktır… 4- Politikalar GSMH veya Milli Gelir odaklı belirlenirse, büyüme daha kolay gerçekleşecektir… Gerçekten de öyle mi olmaktadır? Milli gelir artar bu borçlanmaya, varlık ve mülk satışlarına dayalı olabilir aynı ülkemizde olduğu gibi… 5- Gezegenimizin kaynakları sınırsızdır, büyümek için harcayabildiğimizi harcayalım… Doğrumu dersiniz, petrol bitecek, bilim insanları bu nedenle başka yakıt kullanan araçlar üretme yarışında.. Örnegin biz de elektrikli araç üretme aşamasındayız, neden elektrikli araç üretiminde çok yavaş hareket ediyoruz? Her neyse bir eşitsizlik var ve toplumlar, devletler ne gibi önlemler almalıdırlar?
Ekonomi, Çoğunluğu Düşünerek Nasıl Düzenlenebilir?
1- Sadece şirketler değil devletler de eşitsizliğin nedenleri arasında olabilmektedirler, bu nedenledir ki hükümetlerin birinci görevi kamu harcamalarındaki keyfilikleri, lüksleri, gerekliliğe, ihtiyaca dayalı bir hale çevirmek zorundadırlar.. Bunun için şeffaf ve hesap verir bir kamu mekanizması oluşturulmak zorundadırlar…
2- Devletleri idare eden siyasetçiler sınır aşan sorunlarda daha çok işbirligi yapmalı, vergi, gümrük, hammadde, ucuz iç gücü ve göç sorunu bunların başlıca nedenlerindendir.
3- Özel şirketler ya kurum kültürleriyle yada denetim mekanizmalarıyla herkesin ve çevrenin yararını gözetecek bir işletme mantığı içinde olmalıdırlar.
4- Aşırı yoksulluğun neden olduğu yoksunlukları aşmak için, ister parasal, ister malsal varlıkların en yukardaki yüze birde toplanmasını engelleyecek önlemler acilen alınmalıdır…
5- Kas gücünden bilgi ve yetenek gücüne geçildiği günümüz insanlık evresinde erkek kadın ayrımının minimize edilmesi gerekmektedir, Bunun için politikalar üretilmelidir…
6- İster teknoloji, ister üretim imkanları en tepedeki %1 in değil %99 un hizmetinde olacak şekilde ekonomi politikaları düzenlemeli ki sosyal sorunların tetikleyicisi eşitsizliğin nedenleri ortadan kaldırılabilsin…
7- Ekonomik sektörler gücünü yenilebilir enerjiden alarak hem tasarruf hemde çevreci hale getirilmedir. Aşırı enerji kullanımı çevre sorunlarını da beraberinde getirdiği için, güneş ve rüzgar enerjisinin bu sorunları minimize edeceği ortadadır…
8- Neyin önemli olduğunu tespit etmek ve ölçmek lazımdır, bu önem sıralamasında çevre insan, canlı diyerek, önceliklerimiz belirlenmelidir. Bunun için yapılacak olan ekonomik gelişimden önce insani gelişim ve doğanın korunması, sonra ekonomik gelişim öncelemelidir.. ancak böyle bir gelişim modelinin dünya ve insanlık için sürdürülebilir olduğunu söyleyebiliriz…
Eşitsizlik günümüzün en derin sorunlarından biri. Hatta yeni yayınlanan bir rapora göre eşitsizlik dünya için nükleer silahlanma, çevre kirliliği, etnik ve dini nefretten bile daha büyük bir tehdit. Ama mutlak eşitlik söz konusu olamayacağına göre şu soru karşımıza çıkıyor: “Ne kadar eşitlik?” İnsanoğlu, tamam eşitliği istiyor, ama eşitliğin sınırları yok mudur? İnsanoğlu, hangi noktada eşitlik isteğinin yanına başka ölçütler koyuyor?
Bilim dünyası bu konuda farklı araştırmalarla yıllardan beri yol almaya çalışıyor. Deney koşullarında şu ortaya çıkıyor: Az sayıda kişi arasındaki paylaştırmada eşitlik için ısrar eden insanlar, iş gerçek yaşamda kaynakları kalabalık bir grup insana dağıtmaya gelince, eşit dağılıma yanaşmayıp bile bile bir miktar eşitsizliği tercih ediyorlar. Çünkü dağıtımda işin içine adalet duygusu, “adil dağıtım” giriyor. Bilimciler bu çelişkiyi, eşitlik ile adaletin bir görülmediğiyle açıklıyor. Son uyarı ise bizim dinimizin kitabı Kurandan bir ayetle yazımıza son veriyorum. "İnsanların mallarını ve haklarını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. Şuarâ 183”” “”Allah'ın, (fethedilen) ülkeler halkından Peygamberine verdiği ganimetler, Allah, Peygamber, yakınları, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. “”Allah'ın fethedilen ülkeler halkından peygamberine verdiği ganimetler, Allah, Peygamber, yakınları, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Bu taksim, malların içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir devlet olmaması içindir. Peygamber size ne verdiyse onu alınız, size ne yasakladıysa ondan da sakınınız. Allah'a saygılı olunuz, çünkü Allah'ın azabı çetindir. Haşr -7””
Kutsal kitaplar uyarıyor, gelir dağılımını düzenleyin diye, Sosyologlar uyarıyor bu eşitsizlik Nükleer silah kadar tehlikeli diyolar. Biz ne yapmalıyız, ne yapıyoruz? Biz eşitsizlikte uısrar ediyoruz, eşitsizligin lanetini hep beraber yaşıyoruz.. Adil olan bir ekonomik model üzere politikalar üretmek üzere, böyle bir toplumda yaşamak özlemiyle… Selam ve sevgilerimle…
Hüseyin Benek --- 12.5.17 – vatandasfikri.com
Kaynak: HBT dergisi Sayı 58
|