EKONOMİYİ DARALTAN NEDENLER -1
(Vatandaşlara Rapor)
İki Borçlanma
Bir devletin, şirketin ya da kişinin belirli bir tarih itibariyle birikmiş borç miktarının toplam gelirine oranına borç yükü deniyor. Kamu borç yükü denildiği zaman kamu kesiminin belirli bir tarih itibariyle birikmiş iç ve dış borçlarının toplam miktarının GSYH'ya oranı anlaşılır. Biz bu konuda (GSYH) ne durumdayız, sanırım durumumuz fena değil, bunu sık sık gündeme getiren ekonomistlere şunu hatırlatmakta fayda var. Benim borcum 5 yıl vadeli 1000 lira, gelirim, gelirimin sürekliliği yıllık 500 lira, bu rakamların gösterdiği dikkat edilirse sorun olmaz… Bu benim durumum Yani gelirimiz, gelirimizin sürekliliği ne durum da, piyasada ki paraların, yatırımların ne kadarı fiziki, ne kadarı finansal, ne kadarı yerli, ne kadarı yabancı bunlar da düşünülmelidir.. Her neyse konu uzadıkça uzuyor, biz borçlarımıza bakalım teknik işleri ekonomistlere bırakalım…
Dolar yükseliyor, bize ekonomik operasyon der, işin içinden sıyrılırsak operasyona acık kalmaya devam ederiz, şu bir gerçek ülke olarak döviz açığımız toplamda 390 milyar, kısa vadede 160-170 milyar dolar, neden açık veriyoruz sorusunun cevabını aramak yerine bize operasyonlar yapılıyor demek sorunu çözmek istemiyorum demektir. Operasyona açık olarak kalmak demektir ve şu deyim aklıma geldi, hırsızın suçu var, ama kapıyı açık bırakanın suçu yok mu? Evet, biz kapıyı açık bırakıyoruz ve çalıyorlar, çaldılar diye feryat ediyoruz, önce kapıyı üreterek, tasarruf ederek kapatalım sonra nasıl bu ülkeyi koruruz, nasıl daha da refah seviyesi yüksek ülkeler arasına katabiliriz diye düşünelim, ama hep beraber… Kıskançlık da yapmayalım ben düşünce sunarım, Ali Veli bu düşünceden yararlanır da siyaseten, ekonomik faydalanır dersek olmaz… Ülke kalkınıyorsa, gelişiyorsa zenginliyorsa varsın ali ve de Veli faydalansın… Ama ülke ekonomik olarak sorun yaşıyor da biz düşünce sunmuyorsak bizde de sorun var demektir. Olayın bir tarafı böyle diğer tarafı ise…
Döviz ihtiyacımızla, döviz varlıklarımız arasındaki farka döviz yani yabacı para açığı denir, bu acık 390 milyar dolara yükselmiştir. Bu gerçeği dile getirmemek, kapatmak, üstünü örtmek bu sorunu halının altına süpürmek demektir, halının altına süpürülen her çel, çöp, küpür orada durmaya devam edecek günün birin de biz bunlarla yüzleşmek zorunda kalacağız, şimdi olduğu gibi, şimdi bu açığın sonucu olan döviz yükselmesini gizleyemiyoruz, zaten gizlememeliydik de… Hani borcumuz yoktu, hani merkez bankası kasaları dövizle çakılıydı.. Arkadaşlar biraz akademi, biraz medya etiği, biraz Siyaset etiği gerekiyor her şeyden önce bize… Sorunla yüzleşmeden sorunu görmeyen bir toplum da, bir körlük var diyen adamı taşlarsak, bu adam şu siyaset grubundan siktir et dersek, gazeteciyse gazetesinden, akademisyense kürsüsünden atarsak… Eleştirileri kendimize saldırı olarak görür, uyaran dostları dışlarsak gelinen noktadan kimse memnun değil ama yine yanlış yapıyoruz… Efendim emperyalist bir operasyon var, evet var, ama zaten emperyalistlerden ne bekliyoruz ki… Ülkemizi onların ekonomik, sosyal, siyasi operasyon yapacak açıklarını görmezden gelir önlem almazsak bize operasyon yaparlar… Biz de bir şey yapamıyoruz, diye, vatandaşımıza bizi kurtar dolar boz diye bağırır çağırır dururuz…
Döviz artırıyor vatandaş koş kurtar, sat yastık altında ki dövizlerini, sattık bir iki saat, bir iki gün idare ettik 40-50 milyar dolar böyle piyasaya sürüldü, 10-15 milyar dolar da merkez bankası sattı, bunlar en yüksek rakamlar… Sonra ne olacak rakamı yukarda telafuz ettik bir daha edelim 390 milyar dolar açıktan bahsediliyor… Bunun nedenini tekrar üstüne basa basa belirtelim…( Olağan döviz gelirlerimiz ile olağan döviz giderlerimiz arasındaki açık, döviz açığımızı oluşturur.) Bu şu demektir elimizde ki dövizleri harcamadan yatırıma dönüştürmeliyiz, piyasa daralacakmış daralsın… İki üç seneye kadar toparlanmak mı, yoksa sürekli yabancı para girişine ihtiyaç duymak mıdır, bu bir tercihtir bunu da siyasiler yapar… Siyasilerin sorunu kabullenmediklerini görüyorum, yada bizi rahatlatmak için öyle konuşuyorlar…
Döviz açığının en önemli nedeni cari açıktır, yani aldığınız malla, sattığınız mal arasında sürekli ithal malları fazlaysa, ihracatınız düşükse burası sanki bir girdap gibi sürekli döviz yutuyorsa, bu açığı finanse etmek için, değişik yollardan giren dövizi kullanıyoruz, yetmeyince döviz kredisi alıyorsak, bunları yatırım yerine tüketici kredisi olarak piyasaya para pompalıyorsak, aslında kendi kendimize operasyon yapıyoruz desek yeridir.
Hane halkı borçluluk oranlarına bakıyoruz, dünya genelinde toplumların borçluluk oranları yükselmiş, belikide durgunluğun temel nedeni bu olsa gerek… Hane halkı borçluluk oranların da durum daha vahim, neredeyse borçlu olmayan yok, kredi faizleri düşse ne olaca ki alacak adam yok, para gani alacak kullanacak vatandaş yok… O zaman devlet garantili yatırım kredileri devreye girmeli ve sağlam, samimi, dürüst, ahlaklı müteşebbisler fiziki değil sanayi ve teknoloji alanlarında yatırım yaparak ekonomiyi düzeltmeliyiz… Kerdiler de ödendiğinde sürece sorun sadece ekonomik daralma var bunu kabul edeceğiz herkes ona göre hesabını yapacak, çünkü piyasada dolaşacak para tek elde yani bankalarda ve bizi borçlandıranlar da toplanırsa ki öyle oluyor, dolayısıyla da bu sorun daralmayı daha çok tetikliyor. Anam diyor ki para bassınlar evet bu bir yöntem ama mal ve para dengesi yoksa piyasada bu sefer de enflasyon olacaktır. Buda siyasal bir tercih işidir…
Bunun sonucu kamunun, özel sektörün ve vatandaşların bir borç stoku oluşuyorsa, yabancıların, bankalarda, borsada ki paralarına dayalı faiz ve rant gelirleri oluşuyorsa bunların bizden alacakları var demektir, işte bu döviz açığının nedenlerinden biri çari acık ise, diğeri de faiz ve rant için gelen yabancı paraların kar transferleri ve uygun görmedikleri vakit bizim piyasadan çıkarak başka piyasalara gitmeleridir.. Buna operasyon diyorsak aslında bunun adı karlı piyasaya gir, o piyasa doyunca çık başka uygun piyasa bekle ve orya git… Buna ticaret diyorlar….
Net Borcumuza Bakalım mı?
Uluslararası Para Fonu her ülkenin döviz pozisyonunu gösteren toplu bilgiler yayımlıyor, bunu bizim ülkemizde ki ekonomistler görüyordur herhalde…
2016 yılı eylül ayı sonu itibarıyla döviz yükümlülüğümüz uzun kısa vade 610 milyar dolar. Döviz varlığımız 220 milyar dolar. Döviz pozisyonumuz net 390 milyar dolar açık veriyor. Şunu belirtmekte yarar var bu rakamlar bir yıllık rakamlar değil, toplam borç ve uzun vadeli kısa vadeli borçlar… Borçluluk oranımız genel bütçeyle karşılaştırınca durumumuz fena değil de üretim ve tasarruf sorunu bizi zora sokuyor. O zaman tasarruf edelim, ama sigorta şirketleri üzerinden değil kamu bankalarının özel hesapları üzerinden, daha önceki havuz hesabı kamu ekonomisine nasıl bir güç vermişti… Kamu bu topladığı vergileri yatırım için kullanacak, maaş ve mobilya, büro malzemeleri 3-4 yıllığına alınmayacak… Bu paralarla her yerde fabrika yükselecek, biz bunu dünya krizdeyken 1930 yıllar da yapmışız yine yapabiliriz…
Şimdi dünyanın başka ülkelerin de durum nedir ona da bakalım mı? Uluslararası yatırım pozisyonunda, cari fazla veren Almanya, Belçika, Danimarka, Norveç, Japonya gibi ülkeler dışında başta ABD olmak üzere çok ülkenin de açığı var. İspanya’nın açığı 1.3 trilyon dolar, Portekiz’in 270 milyon dolar, İtalya’nın 600 milyon dolar, Yunanistan’ın 300 milyon dolar dolayındadır… Burada şunu da düşünmek lazım bütçe büyülükleri, döviz rezervleri, üretim tasarruf oranlarını, dış ticaret açıkları, aldığımız borçların yatırıma mı, tüketime mi dönüştüğü dikkate alarak bunlar üzerinden kıyaslamak gerekir. Ama bu borcu alıp lüks arabalar alan, lüks harcamalar yapan, lüzumlu lüzumsuz her yere kamu binası yapan, her boş arsaya ihtiyaç var mı cemaat var mı demeden cami yapan biziz, fabrika yapmayan, Ar-Ge ile bu fabrikaların üretimini desteklemeyen biziz… Yani biz borçları aldık yatırıma değil tüketime dönüştürdük. Bize kim ekonomik operasyon yaptı? Bu soruya içimizde en az lükse bulaşmış, en az tüketim, en çok tasarruf yapan cevaplasın… Evet cevap bekliyorum üzgünüz aramızda bu nitelikte kimse yok…. O zaman operasyonlar devam edecek bizde başka kapıda suçlu aramaya devam edeceğiz demektir… Şimdi bence başka bir ekonomik darlığa neden olan, sektörel dengesizliklere gecelim mi?
Hüseyin Benek --- 12.12.16 vatandasfikri.com
Kaynak:
|