ACIK ACIK ARASINDAKİ FARK!
Biz acık ekonomi uygularız, çünkü uygulayageldiğimiz sag liberal politikalar bunu gerektirir, bu acık ekonomide bırakınız gelsinler bırakınız çıksınlar, bırakınız satsınlar, bırakınız kar yapsınlar derken son 15-20 yılda bir trilyon dolar dış ticaret açığı verdik, 450 milyar dolar borç yaptık… Yaptık da ne oldu?
Benim 2011 deki rekor dış açık üzerine uyardığımız ekonomi yönetimi, 2015 de ancak krizin ayak seslerini duydu, hazineden sorumlu bakanın catı akıyor dediği, güneşli günlerde tamir etmemiz lazım dediğinde, hükümetin başı sen bizi güçsüz gösteremezsin dedi ve görevden aldı… Sonra ki hükümetin ekonomi paketi açıklayarak sorunu çözme çabaları referandum, seçim derken güme gitti, son belediye seçimlerinde olağanüstü akçeleri bile harcayacak kadar ekonomi aklı ve mantığı dışına çıktık.. Bizim yazılarımız ortada duruyor, biz 2011 den bu yana bu kadar acık vererek devam edemeyiz, dış acık, bütçe açığı, derken acık ekonomiyi biz acık vermek olarak anladık anlaşılan… Oysa acık ekonomide bile özel tüketim vergileriyle devlet, onu işleten hükümet bazı ürünleri sınırlandırabilirdi, bazı ürünlere gümrük vergi oranlarını artırabilir böylece dış acık vermez veya daha az verilebilirdi… Gelinen bugün ki noktada sanırım İMF politikalarına ihtiyaç duyar hale geldik… Dolar karşısında TL yi güçlü tutmak için sürekli piyasaya müdahale eden bir merkez bankamız ve hazine bakanlığımız bunu nereye kadar parasal devam ettirebilir ki? Bakın döviz rezervleri bitti, bakın yabancılar borsadan ve fonlardan çıkıyor, her çıkış dolara olan ihtiyacı daha da artırıyor, bazı uzmanlar rezervlerimizin eksi 50-60 milyar dolarda olduğunu, hükümetimiz ise artı 90-95 milyar dolar olduğunu söylüyor… Bu kadar acık başımızı mı döndürdü nedir anlayamadım, hep beraber araştıralım, bir hükümete bakalım, bir muhalefete bakalım, yeter mi yetmez, bir ara ya taraf olursunuz, yada bertaraf diyen bir siyasetçimizin önerimi, tehdit mi tam anlaşılamayan sözünden sonra, bağımsız ekonomist kaldıysa onlarıda bulalım onları da dinleyelim… Sonuç eksi rezervdemiyiz, artı rezervde mi, bunun bilgisi bile bize çok görülüyor ve bizim siyasetçilerimize, yöneticilerimize güvenimiz tamda bu nedenle azalıyor… Her neyse, birinci acık, zarar tüketim ekonomisinden, acık ekonomisi nedir, biraz da ona dönelim mi?
“Açık ekonomi: İthalat ve ihracat üzerinde herhangi bir sınırlamanın bulunmadığı veya faktör hareketlerinin karşılıklı olarak serbest olduğu ekonomidir. Açık ekonomide, diğer ülke ekonomileriyle mal-hizmet ticareti, sermaye emek hareketleri serbesttir…” Mal, hizmet, emek hareketleri serbesttir, öyle mi, bu ekonomik düzeni kuranlar 5, 0 galip başlıyorlar, örnek vermek gerekirse, dünya genelinde marka olmuş a model bir arabayla, bizim bebeklik aşamasında ki protipimiz nasıl acık acık pazarda yarışacaklar… Dünyanın belli başlı otomobil üreticileri, onlarla zar zor rekabet edebilen, küçük çaplı marka araba üreten fabrikaları satın almalarda rekabet dışına bıraktılar… Hani tekelleşme olmayacaktı, hani rekabet kurulları tekelleşmeyi engelleyecekti?
Açık pazar: Tekelleşmenin, korumacılığın ve alım satım işlemlerinde piyasa dışı müdahalelerin olmadığı piyasalardır.”” Tekelleşmenin olmayacağı ile başlayan bir ticari terim, tekelleşmeyle anılır olmuştur, yani güçlü firmalar her yere girer çıkarken, güçsüzler kendi mahallesinde onların baskısıyla marka, model, fabrika satar hale gelmiştir… Hele yaşanılan ekonomik buğrandan sonra yerel şirketler daha çok satılacağı tahmin ediliyor… Bu acık ekonomisi bizim gibi ülkelere yaramamış, duran varlıklarımızı satmışız, olağan akçelerimizi ve olağanüstü akçelerimizi harcamışız, yetmemiş birde gelirimizin olmamasına rağmen boçlanmışız ve cidden açığa düşmüşüz.. (Gelirimizin olmamasına rağmen sözünü açmak gerekirse dış ticarette ne zaman fazla verirsek o zaman gelirimiz var demektir..) Düşürüldüğümüzü iddia edenler de var ama bana kimse zorla bu kadar ekonomik hatayı üst üste yaptıramaz… Durum bu kadar açıkken/ortadayken birçok akademisyen durumun çok iyi olduğunu, iddia ediyorlar… Bunlara bir örnek vererek yazıyı bitirelim… Bir Profesörümüz köşe yazarıyken, başka yazar/söyler, elini taşın altına koyduğunda başka söyler, hatta bambaşka şeyler söylemektedir.. Her neyse, zor günler yaşıyoruz, bunları aşmak için kamusal tasarruf, sosyal dayanışma, akrabalar arasında da kişisel dayanışma ile bu zor dönemi aşmak dileğiyle, Selam ve Sevgilerimle…
Hüseyin Benek – 2.6.2021 – vatandasfikri.com
Kaynak: Ekonomi Sözlüğü- Memur-Sen Yayınları- 23
|