|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
DÜNYA'NIN SU SORUNU! |
TÜRKİYE VE DÜNYANIN SU SORUNU!!
GELCEKTE SU SORUNLARI!!
DÜNYA SUSUYOR
Evet Dünyamız susadı ve bu susuzluk karşısında da susuyor, gelecekte bu susuzluğun nelere malolacağını ve hele hele bizde ki gibi dengesizce bir kente ve bölgeye Nufus yıgılmalarının olduğu düşünülürse yarın yaşanılacak su sıkıntıısı anın da olabiliecekleri iyi kötü tahmin edebiliyoruz. Bizim tahminlerimizin yanı sıra Uluslar Arası İklim Degişiklik Panelinin raporları da bu konu da bizi uyarıyor. Son rapor 31 Mart 2014 de yayınlanmış ve Dünya vatandaşları her türlü afete hazır olmalıdır uyarısını yinelemiştir. Yine bu rapor iklim degişikliğinin temel nedeninin insan kaynaklı emisyonlar olduğunu dünya insanlığına tekraren duyurmuştur. Bu rapor da iklim degişikliğinin insan toplumları üzerin de ki etkileri de anlatılarak insanları iklim felâketlerini nasıl aşacakları konusunda düşünmeye ve önlemler alamaya davet etmişlerdir. Bon daki Birleşmiş Milletler Üniversitesinden Koko Warner, Durumun insanlık acısından tehlikeli oluşunu şöyle dile getirmiştir. Kesin olarak biliyoruz ki iklim degişikliği dünyamızı etkiliyor, bunun temel nedeninin de atnosvere saldığımız sera gazlarıdır. Bu iklim degişikliğinin yol açtığı felâketlerden hiç kimse kacamayacaktır. Ne var ki gelecekte hangi bölgeler de sel, hangilerin de kuraklık olacak kestiremiyoruz. Buda gelecek felâketler karşısın da tebbir almamızı daha da zorlaştırıyor. Bunları duyuyor okuyor ve önlem de almıyorsak karşılaştığımız vakit ne yapacagımzı şaşırırız. Küçük bir kuraklıkta biz şaşırdıkta ondan biliyrum…
Daha önce Ankara da bir sıkıntısı oldu, biz, küçük çaplı bu sıkıntının bile nasıl sorunlara neden olduğunu gördük, daha büyük çaplı bir sıkıntının ön işaretlerini bu sıkıntıda aldık ve yaşadık… Ama ne yaptık Ankara ya Kızılırmaktan su getirdik, çözüm mü degil, yarın Irmak da kurursa işte bu nedenle su tasarruf bilincini topluma yerleştirmemiz lâzımdır. Evet, tasarruf bilinci yoksa sıkıntı kapımızı çalmak üzere, caldığın da abışıb kalmayalım…
ARTIK BARAJLARIN KURULUK ORANLARINDAN BAHSEDECEGİZ
Aşagı yukarı hafta da birkaç kanal barajları gösteriyor ve artık doluluk degil kuruluk oranından bahsediyor… Biz hiçbir şeyi önemsemeyen toplum olarak bakıyorum su sorununu da önemsemiyoruz. Arkadaşlar Allah rızası için bir su olmadığını ve tuvalet sorununuzu nasıl çözeceginizi düşünün... Hadi kokuya razı olduk su sıkıntısı anın da fırsatcıların nasıl damacana suları fahiş fiyattan sattığını gördük, sanırım sıkıntı 2008–2009 yılların da peş peşe oldu damacana su o zaman 5–6 liraya satılmaya başladı şimdi yine 5–6 lira… Zaten damacana suyla banyoda yapamayız, sadece içeriz ve biraz daha zorlayarak yemek yaparız, bulaşık makinesine damaca bağlanmıyor henüz… Duşlara damacana bağlanamıyor henüz böyl giderse bunları da görecegiz gibi geliyor. Önlem alıyormuyuz?
Vatandaşlar olarak sorumlu kurumlardan adım bekliyoruz, sorumlu kurumlarda sokak siyasetinden başını kaşıyamıyor. Nereden düşünecek ülkenin su sorununu rakibe nasıl lâf yetiştiririm derdi dururken Yeni bir seçimden çıktık yeni bir seçime daha, ondan sonra bir yıl bilemedin 6 ay sonra yeni bir seçim daha… Hep siyaset hep siyaset bir parti içinde kimi seçecek lider, öne çıkmak için hangi taklaları atalım, iki vatandaşları nasıl etkileyip oylarını alalım düşüncelerinden karşılaşılacak su sıkıntısı ile ilgili düşünsel suskunluk içindeyiz. Bu susuşlar susuzluğa döndüğün de susuzluk için önlem almada gecikmiş olacağız. Havanın dengesinin bozulması sonucu olacaklar, karşılamaya hazırlanırken, başka bir su sorununun daha ayak sesleri gelmeye başlamıştır.
Ama öte yandan ticaret erbapları durmuyor, suyu nasıl bir ticarî mal haline getiririz düşüncesi üzerinde durmadan çalışıyorlar ve biz uyandığımız vakit, baya yol almış olacaklar. Evet, suyumuz üç koldan tehlike ve tehdit altındadır.
SUYUMUZU TEHDİT EDEN FAKTÖRLER
1- Küresel ısınma, iklim degişikliği
2- Suların insan eliyle kirletilmesi, çevre kirliliğinden kaynaklı
3- Suyun ve dogal kaynakların vatandaşın hakkı olmaktan ve devletin elinden çıkarak ticarîleştirilmesi
1- Küresel ısınma artık hepimiz fark ediyoruz benim gibi 40’lı yaşlarını yaşayanlar ise daha iyi fark ediyor küresel ısınmayı. Çok degil daha 20–25 yıl öncesine kadar dereler haziranın sonuna kadar gürül gürül akardı, şimdi biz onlara kuru kuru bakıyoruz. Nedendir diye sormuyor, sormadığımız gibi bize nedenlerini anlatan bilim insanlarını dinlemiyoruz. Aslın da modern insanın bir kulağı bilim insanın da, diger kulagı siyasetci de, bütün duyularıyla da doga daki gelişmede olması lâzım ki bu küresel ısınma sorununu aşalım kendi canlarımızla birlikte diger canları tehlikeye atmayalım. Nedenlerine gelince…
Küresel ısınmanın nedenleri arasın da en belirgin olanı insan eliyle aşırı oksijen yakılarak karbondioksit üretilmesi diyebiliriz. Biz farkındayız, degiliz kullandığımız her cihaz, hatta uygun kapatmazsak kullanmadığımız cihazlar bile her an oksijen yakmaktalar. Buna oksijen mi dayanır? Bilim insanları bu dengesizligin böyle sürmesi, halin de dünyayı çok ciddî sorunların beklediğini iki de bir söylüyorlar. Biz hangi artis hangi marka parfüm kullanıyor, kim kimle yatmış, hangi siyasetci hangi siyasetciye lâf giydirmiş gibi magazin degeri olan haberleri izlemekten dinlemekten bilim insanlarının uyarılarını duymuyoruz yâda bize duyurmuyor da olabilirler. Bu iş ciddî önlemler gerektirir hal almıştır. Önlemlerin bir bölümü oksijen yakmamaya yönelik ya da ancak zorunlu hallerde yakarak yaşam tarzı oluşturmak… İkinci önlem ise gelecekte öngörülen su sıkıntılarını aşabilmek için önce içilebilir, tarım yapılabilir sularımıza sahip çıkarak kirletmemek ve bu suların bir tiçari işletmeye ihale ile verilmesini engellemektir ki bu görev insanın diyen herkesin görev ve sorumluluk alanındadır. Üçüncü olarak da denizlere akan tatlı suları daha sık barajlarla ülkemizde tutmanın yoludur ki bu konuda fena degiliz daha da yapılabilir. Her dereye bir hes yerine her derenin müsait yerine baraj yapılmalıdır.
2-Suların İnsan eliyle kirletilmesine geldiğimiz de ise, bir metre kare fayansı temizlemek için belkide milyonlarca ton suyu kirletiyoruz farkında degiliz. Hemen şehiin çıkışlarına gidin ve o derelerin nasıl bir kirlilikle, nerelere aktığını görün, emin olun daha az su kullanacak ve temizlik budalalığından vazgececeksiniz. Evet en büyük kirlilik temizlik budalalığı neden mi, öyle kişilere tanık oluyorum ki daha henüz bir şey yapamadan tuvaletin suyunu açıyor kendi yaptığı düşer düşmez gitsin diye sifonu çeker vaziyetde duruyor. Yani beş dakika oyalandıysa beş dakika su akıyor… İki de bir el yıkamalar, bir bağ maydonoz için iki bağ maydonoz yetiştirecek kadar su harcamaklar. Bunlar normal insan işleri degil neden mi? İnsanlık olarak zaten su sorunu yaşarken 2030 da %40 daha fazla suya ihtiyaç duyacağız. Çelişkiye bak hem kirlet hem de daha çok lâzım olacağını bil… Oysaki…
İnsan düşünen bir canlıdır, akıl yoluyla bilgiler edinir, bunları düşünceye dönüştürür ve bu düşünceler üzerinden kedine bir yaşam tarzı kurması beklenir. Bazı araştırmacılara göre davanışlarımızın neredeyse %80’ini veya şimdi tam hatırlamıyorum daha fazla da olabilir düşünmeden anlamsızlık üzerine yapıyormuşuz. Ben kendi davranışlarımı izledim neredeyse %50 sini düşünmeden alışkanlıklarla yaptığımı gördüm. Ey insan, sen düşünen bir canlısın, bilim insanları sana diyor ki içme suların tehlike de, şu şu önlemleri alman gerekir. Bu bir bilgidir, aklımızla bunu düşünceye dönüştürerek önlemler almamız gerekmez mi? Bizim adımıza ülkemizi yöneten siyasetcilerden bu sorunlarla ilgili önlemler almalarını talep etmemiz gerekmez mi? Demek durumun farkında degiliz. O zaman farkındalığımızı artıracak şu bilgileri paylaşalım ki olayın vahameti, önemi iyi anlaşılsın.
Önce bütün canlılarla tek yaşam alanımız olan Dünyamızın su kaynaklarının nasıl yok olduğunu sonra da Ülkemiz göz bebegimiz Türkiyemizin su kaynaklarının nasıl yok olduğunu görelim.
Dünya su kaynaklarının nasıl eridiğini şu bilgiler göstermektedir.
Dünyada ki bütün suların %97,5 tuzlu içilemez sudur. Tatlı su oranı ise %2,5 dir ve bunun da %70’i kutularda buz halindedir. Geriye kalan tatlı suyun tamamının yani %2,5 ‘gun %30’udur ki bütün yüzey ve yer altı sularını oluşturmaktadır. Bunu anlatmaktaki kastım su kaynaklarımız çok sınırlıdır. Ortalama bir insanın günlük ihtiyacı için 20 ile 50 litre arasında suya ihtiyaç duymaktadır. 1 milyarı aşan insan temiz içme suyuna ulaşamamaktadır. Kanalizasyonu olmayan ve temiz suya ulaşamayan 2 milyar 6 yüzbin kişinin yaşadığı bölgeler de çocuk ölüm oranları gelişmiş ülkelerle kıyaslandığın da %10 ilâ %20 arasında daha fazla olduğu gözlenmektedir. Dünya genelin de İshal ve kirli su kaynaklı hastalıklardan dolayı 1 milyon 800 bin insan ölmektedir. Gelişmekte olan ülkelerin sanayi ve atık sularının %70’i hiçbir işlem görmeden dogaya bırakılmaktadır. Bu nedenle her yıl 300 ilâ 500 milyon ton agır metallerle sularımız ve topraklarımız kirletiliyor. 1900 lü yılların başından bu yana Dünyamızın sulak alanlarının yarısı yok oldu… 2075 yılına gelindigin de şu an 1 milyar 100 bin civarında olan temiz suya ulaşamayan insan sayısı 3 milyarlla 7 milyar arasında olacagı tahmin ediliyor. Şuan da var olan suların %70 ‘i tarım için kullanılmaktadır. Kaynak: CBTE 1147/8 13 Mart 2009 Dünya Su Örgütü verileri.
Ülkemizin kayıplarına baktığımız da Dünyadan durum daha vahimdir.
Dünyanın kaybettigi sulak alan 100 yılda % 50 iken biz de bu durum 40 yılda %50 sulak alan kaybı… Kaybettiğimiz sulak alanlar şunlardır. Amik gölü, Avlan gölü, Kestel, Gavur, Yarma, Aynaz, Hotamış ve Eşmekaya sazlıkları kaybedilmiştir. Giderek kuruyan veya kirlenen sulak alanlarımız ise Beyşehir gölü, Tuz gölü, Akşehir ve Eber gölleri, Bafa gölü, Eğridir gölü, Kulu gölü ve sultan sazlığı ise aşırı su kullanımı ve kirlenmeyel yok edilmek üzeredir. Yer aldı sularımız da aynı hızda tükenmekte veya daha derinlere çekilmektedir. Her sene su seviye bir ikimetre daha düşmektedir. Bunun nedeni kontrolsüz kuyuların aşırı kullanımıdır. Bunun yanı sıra 2025 de yağışların % 25 azalaçağı tahmin ediliyor. Şuanda Konya ovasın da yağışlar yarı yarıya azalmıştır. Kaynak: CBTE 1147/8 13 Mart 2009 Türkiye de su Buket Bahar Dwrak WWF- Türkiye u Kaynakları Proğram Müdürü
İşte bilim insanlarından bize ulaşan bilgiler bunlar, biz bunları iyi okuyup anlayarak önlem alacakmıyız, siyasîleri önlem almaya zorlayacakmıyız işte orası net degil. Biz toplum olarak somut durumlar karşısında hareket ederiz işte bize somut bilgiler sunan bu insanlar bizi önlem almaya çağırıyor.
3- Suyun ve dogal kaynakların Tiçarileşmesi
Öncelikle enerji ihtiyacının bizi ittigi derelerimizi Hes işletmelerine açmak, bunun zararları konusunda çok yazıldı çizildi, zararları konusun da öngörüler yapıldı ve bekliyoruz ve görecegiz dogaya ne kadar zarar verip vermediğini.
İkinci ticareleşme belirtileri ise akarsuların temiz olanlarının yarım asırlığına kiraya verme projeleri ki bu sadece ekonomik kaynak yaratma cabasının dışın da hiçbir anlam ifade etmez. Öncelikle ekonomik nedenlerle kiralanmamalı, olaki bu dikkate alınmadı o zaman bu işinin kontrolü mutlaka devlet de olmalı ve kazara kiraya verilen dereler varsa veya bu kiralama işi devam edecekse sözleşmenin devlet tarafından fes edilmesi yolu acık tutularak kiralanmalıdır. Yoksa yarının ne getirecegi belli degildir. Su sıkıntısı şimdiden baş göstermiştir, bu durum da suyun özel şahısların eline geçmesi demek diger vatandaşların yararlanma hakının sınırlanması demektir. Bu sınırlanma demek suya ulaşmada sorunla karşılaşacagız demektir ki toplum olarak suyumuza sahip çıkalım.
NELER YAPILABİLİR
Öncelikle Su sorununu polikacların öncelikli sorun olarak kabul edilmesinin sağlanması için duyarlı vatandaşlar ve duyarlı örgütler eliyle kamuoyu oluşturulmalıdır.
Öyle büyük büyük teknik bilgi içeren projeler yerine somut sorunlara somut çözüm önerileri sunan düşünceler ortaya konmalıdır.
Küresel ısınmanın ve kuraklığa dayalı su sorununun dünya kamuoyuna, anlaşılacak ve insanları bilinclendirecek şekilde sunulmalıdır.
Bütün insanların suya ulaşma ve kullanma hakının olduğu bilinci anlatılmalı ve suyun tiçarileşmesine karşı su hakkı savunulmalıdır.
Suya bir ticarî meta gibi degil bir hak gibi yaklaşılmalı ve bu aynı zamanda sadece insanın degil bütün canlıların hakkı olduğu vurgusu yapılmalıdır.
Su politikalarının uygulanabilmesi için daha fazla kaynak ayrılmalıdır. Hatta kentlerde sudan kazanılan paranın 1/5 şimdiden oluşturulacak su fonlarına aktarılmalıdır.
Başka bir politika ise suyun yönetiminin tek elde toplaranrak ulusal bir politika haline getirilmesidir.
Sınır aşan sular konusunda şimdiden ortak politikalar belirlenmeli ve karşılıklı haklara hukuklara saygılı adilhane sözleşmeler yapılmalıdır.
İçme tarım, sanayi alanların da su tasarruf önlemeleri alınmalı ve bu önlemler titizlikle uygulanmalıdır.
Her işletmenin ve konutların ortalama su kullanım ihtiyacı belirlenmeli ve bunun üzerinde kullanımlara fahiş fiyatlar uygulanmalıdır. Bu Uygulama su tasarrufunu özendirecektir, örnegin bir evin ihtiyacı 20 metrekiüp gibi, bir indirimli kullanım hakkı verilecek bunu üzerinde kullanılan su iki katı pahalı olacaktır.
Kentlerde ki park ve bahceler de susuzluğu dayanıklı birkiler tercih edilecek örnegin kuşburnu agacı dikilerek sık sık sulanmasından kurtulunmuş olacak.
Herşeyden önemlisi ise suların kimyasallarla kirletilmesinin önüne geçilebilecek önlemler alınmalıdır. Atık su artıma tesisi olmayan yerleşim yerleri acilen artıma tesisleri yapmalıdır.
Biz TC vatandaşları ve dünya vatandaşlığının bir ferdi olarak derelerimize sahip çıkalım çevre sorunlarına neden olan kirliliklere tepki gösterelim. Kimyasal kirliliğin içilebilir suları hızla kirlettiği günümüz de içilebilir sularımızı ve tarım alanlarını sulayacağımız suları bir de birilerine kiraya vermek demek bindiğimiz dalı kesmek demektir. İşte o noktada para hiçbir işe yaramaz, su yoksa hayat da yok demektir. Bu nedenle su sorunu karşısında susmayalım der her zaman içilebilir sağlıklı suya ulaşabilmek dilegiyle selâm ve sevgilerimle…
Hüseyin Benek – www.vatandasfikri.com --Temmuz 14
Kaynaklar
1. Kaynak: CBTE 1147/8 13 Mart 2009 Dünya Su Örgütü verileri.
2. Kaynak: CBTE 1147/8 13 Mart 2009 Türkiye de su Buket Bahar Dwrak WWF- Türkiye u Kaynakları Proğram Müdürü
3. Reyhan Oksay – Kaynak New Scientist, 5 Nisan 2014
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|