KENDİNİ KAYBEDENLER!
(Kendini Tanımayanlar, Bilmeyenler, Kimi, Neyi Tanıyabilirler ki?)
Kendini kaybedenler neyi bulabilirler ki? Acaba büyük öğretiler ve onun savunucuları kendini tanı diye neden bu kadar sık demiş olabilirler? Biz kişi ve toplum olarak kendimizi tanıyoruz muyuz, ne kadar tanıyoruz? Din deyince ne algılıyor nasıl davranıyoruz? Bizim eğitimle oluşmuş mesleki zihin gücümüz nedir? Sadece kendimizi tanımak yeter mi, içinde yaşadığımız toplumu tanıyormuyuz, topluma biz, onlar bize ne katkı sunuyor? Entelektüel, filozofik olarak zihin gücümüz nedir, toplum olarak bizi hangi bağlar birbirimize bağlar en üst bag nedir? Diger bağların yanı sıra, bu bağ vatandaşlık bağı olabilir mi? Siyasi olarak sistemin eksiklikleri nedir, siyasetçilerimizin eksiklikleri nedir? Bizim vatandaş olarak eksikliklerimiz, haklarımız, görevlerimiz nedir? Vatandaşların adına ülkeyi yöneten siyasiler hata yaptığında onlara tepki gösteriyormuyuz, onlar bu tepkileri nasıl karşılıyorlar.. Kişi, Toplum olarak iyimiz, kötümüz, güzelimiz, doğrumuz nedir? Ahlaklı olan, adil olan nedir? Bu soruları çoğaltabiliriz, kadına bakış acımız nedir, farklı etnik yapılara ve meshepsel yapılara bakışımız nasıldır? Eğitim deyince ne anlıyoruz, dini eğitim mi, bilimi eğitim mi, ikisini verelim derken eğitim işi yarım kalıyor olmasın? Güvenlik sorunları yaşıyoruz, nedeni nedir, iç güvenlik, dış güvenlik de öncelikli tehlike nedir? Bir yerde trilyonluk lüks araba koleksiyonu yapılırken, başka yerde evine süt götüremeyen baba/ana yol parası bulamayan öğrenci var mı, varsa, nedeni nedir, trilyonluk araba koleksiyonları olabilir mi? Bu neden üzerinden bizim tepkimiz nedir? Kişi ve Toplum olarak ne kadar adiliz, ne kadar adaletliyiz, ne kadar erdemliyiz, ne kadar ölçülüyüz, ne kadar aşırılıklarımız var? Yapıp etmelerimizden, yapmayıp etmemelerimizden, söz ve eylemlerimizden kim olumlu, kim olumsuz etkileniyor? Bütün bu soruların cevabını aklıselimle bildikçe kendimizi ve içinde yaşadığımız toplumu daha iyi tanıyacağımız düşüncesiyle… Devam edelim mi, etmeyelim kafam şişti, soru sormaya alışkın olmayan toplumuz, nedeni öğrenemediğimiz, bilmediğimiz sorularla, nedenini bilemediğimiz sorunlarla çok muhatap oluyoruz da ondan olsa gerek…
Biz soruların da, sorunlarında üstünü kapatmaya alışmış bir toplumuz!!! Gel de sorma, Acaba teknolojik olarak neden bu kadar başka toplumlara bağımlıyız? Ekonomik olarak neden sık sık krizlerle karşılaşıyoruz? İç ses cevap verdi, Sorma gardaşım sorma, valla senin yazını okumazlar… Ben okunmasından çok tarihe not düşüyorum bu sorular, sorunlar var, soruların/sorunların farkında olanlar var, çözüm önerenler var, bilelim ve not düşelim umutsuzluk yok biri çıkar okur, biri çıkar haklı der, biri çıkar bu kadar soruda neyin nesi der? Biri çıkar soruların cevabını bulur, sorunları çözer…
İşte bu nedenle sorular sormalıyız, sorunların çözümünü tartışmalıyız… Bunları yapabilmek için de biz, ilk önce kişi, toplum olarak, kendimizi tanımalıyız, biz bizi tanımazsak kim bizi tanıyabilir ki? İçinde yaşadığımız doğal ve toplumsal hayatı tanımalıyız, başka toplumları tanımalıyız, inandığımız ve inanmadığımız dinleri tanımalıyız, hayatı kolaylaştıran, katkılar sunan bilimi tanımalıyız, kendimizin, insanın, canın değerini böylece bilebilir, daha iyi bir hayat mümkün, daha iyi yaşayabiliriz… Bunun için, akılla, bilimle, düşünceyle makul davranışlarla, sorularla, daha iyi olanı, daha doğruyu, yaşama amacına dayalı olarak yaşamak, yaşatmak dileğiyle… Selam ve Sevgilerimle…
Hüseyin Benek --- 3.3.19 – vatandasfikri.com
|