KİM DEVLETİN GÜCÜ!!??
(Ben Devletin Gücüyüm, Hatta Devletim Diyenlere Duyurulur)
Bir Polis memuru, kendisi ve içinde yaşadığı toplum için üreten işçileri şöyle tehdit ediyor: "Biz Devletin Gücüyüz, Size Neler Yapabileceğimizi Gösteririz" Devletin gücü, toplumun gücüdür, toplumun gücü, devletin gücüdür, bunlar vatandaş daha iyi yaşasın diye kullanılır, kullanılmalıdır.. Devletin görevi vatandaşa gücünü hizmet ederek göstermektir, bir haksızlığa hukuksuzluğa maruz kalırsa vatandaş tepki göstermesine yardımcı olmaktır, onların güvenliğini sağmaktır, kamu düzeni içinde onların tepki göstermesine yardımcı olmaktır.. Bunu ben demiyorum güvenlik kuvvetlerinin oluşma gerekçesinin mantığı diyor… Diğer olayda şöyle gerçi böyle onlarca olay oluyor… “Erzincan Kemaliye ilçesinde bulunan Maden firması yetkilisi, şirkete tepki gösteren köy halkını bölgeye asker yığmakla tehdit ediyor.”
Böyle onlarca olay oluyor nedeni ise toplumsal işleyiş de eşit vatandaşlık algısının oluşturulamaması olduğunu söyleyebiliriz.. Adam makam sahibiyse daha ayrıcalıklı olmak istiyor, adam sermaye sahibiyse kendini daha ayrıcalıklı görüyor, evrensel ve anayasal hukuk kurallarını düşünemediği bilmediği için olsa gerek dolayısıyla tepki gösteren işçileri ve köylüleri tehdit edebiliyor… Kim devletin gücü?
Tarlada üretim yapan mı, onun koruması olması gereken jandarma mı? Kim devletin gücü fabrikada üretim yapan işçi mi, yoksa onun koruması olan polis mi? Polis jandarma kimi korur, devleti korur derseniz devleti koruma görevi toplumsal düzen bozulmasın diyedir, toplumsal düzen ise vatandaşların, yani toplumun fertlerinin barış, huzur, refah içinde yaşaması içindir… Yoksa devlet vatandaşı kendisinin hizmetçisi sayarsa, daha modern devlet olmamış demektir, bu devletin görevlileri vatandaşın görevlileri hizmetçisi olduğu bilinciyle davranmıyorsa kamusal bilinci gelişmemiş demektir… Ne yazık ki bu durum siyasilerde de görülüyor..
Siyasiler vatandaşı temsilen ülkeyi yönetirler, yani vekaleten, vekil olarak orada bulunurlar, vekaleti ise vatandaş seçimle verir, vatandaş iradesiyle birine iktidar olma vekaleti verirken, diğerine muhalefet vekaleti verir… Bu bilinçte olmayan siyasetçi vatandaş yerine liderine, vatandaş yerine partisine, vatandaş yerine herhangi bir güç adağına bağlı kalırsa, orada olma mantığına ters hareket ediyor demektir… Şimdi bu düşüncelerimize bizim temel kurallarımız olan sözleşmemiz olan, buradaki itilafları çözme makamı olan Anayasa Mahkemesi, Anayasa ne diyor ona bakarak yazıyı bitirelim…
Bir genelgeyle tepki göstermenin yasaklanmasına bakın Anayasa Mahkemesi ne diyor.. “”Temel hak ve özgürlüklerin çatışması durumunda, özgürlükler arasında makul bir denge kurularak her ikisinin de korunduğu bir yolun benimsenmesi gerekmektedir. Genel yol niteliği taşıyan bir yerde toplantı düzenlenmesinin trafiği aksatacak olmasının, o yerin toplantıya kapatılmasını haklı kılabilmesi için gündelik yaşamın “aşırı ve katlanılamaz” düzeyde zorlaşması gerekmektedir. İtiraz konusu kuralda ise gündelik yaşamın etkilenme boyutuna yönelik herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın genel yollarda toplantı yapılması mutlak olarak yasaklanmaktadır. Bu ise toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahaleyi demokratik toplumda gereksiz ve ölçüsüz hâle getirmektedir.””
Şimdi mahkeme bu yolda yolu trafiğe kapatmamak kaydıyla da demiyor, “aşırı ve katlanılamaz” olacak şekilde yoldan yararlananları rahatsız etmesi durumunda diyor… Bu iki olayda da, daha başka olaylarda da, vatandaşların tepki gösterme ve protesto hakkını yok sayan, yok eden uygulamaların, yerel yöneticiler tarafından uygulandığını görüyoruz… Daha önce olağanüstü hal bahane edilirdi, şimdi ise salgın, virüs bahane ediliyor, anayasal bir hak olan teki göstermenin önüne geçiliyor… Polisin, jandarmanın, amirin, kaymakamın, valinin, bakanın, başkanın amiri vatandaştır onlara bu yetki, vekalet hukuk içinde kalınması halinde verilmiştir.. Anayasaya, yasalara, demokratik sisteme uyulmaması halinde meşruiyetlerini kaybetmeyle yüz yüze kalırlar… Bakın bu konuda Anayasa ne diyor? Bu işi engelleyen kamu görevlilerine duyurulur…
“MADDE 13.- Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
“Madde 26 – Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet Resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.”
“Madde. Madde 34. - Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.” Kamu yönetiminin referansı Anayasa, bu uyan kanun, kanuna göre, uyan, genelge ve yönetmeliklerdir… Amiri ise tekraren vatandaştır, bu bilinçle kamu hizmetlerinin görülmesi gereğiyle…
Sanırım bu kadar açıklama yetmesi lazım, bir bahane bularak hakların askıya alınması anayasanın ihlal edilmesi demek olacağından, Anayasal toplumların temeli, asıl unsuru vatandaş olduğundan, vatandaşların kanunlara uymaması halinde neyle karşılaşıyorlarsa, kamu görevlileri ve yöneticileri de onunla karşılaşmalıdır… Devlet gücünü adaletten alır, adalet ise hukuktan, kamu görelileri ise bunlara uymakla mükelleftir.. Düşüncesiyle, ricacıyla, Selam ve Saygılarımla..
Hüseyin Benek – vatandasfikri.com – 13..1.2020
Kaynaklar
4* https://www.anayasa.gen.tr/madde13.htm#:~:text=MADDE%2013.%2D%20Temel
%20hak%20ve%20h%C3%BCrriyetler%2C%20%C3%B6zlerine%20dokunulmaks
%C4%B1z%C4%B1n%20yaln%C4%B1zca,ve%20%C3%B6l%C3%A7%C3%BCl
%C3%BCl%C3%BCk%20ilkesine%20ayk%C4%B1r%C4%B1%20olamaz.%E2%80%9D
|