DEVLET ÜZERİNE YENİDEN DÜŞÜNMEK
Biz doğulular, biz doğulu muyuz oda tartışılır ama demokrasiyi, özümsememiş toplumlar desek daha doğru olacaktır… Biz devleti ve iktidarı karıştırırız, sanırım birinci hatamız bu… Krallık, padişahlık, seçimsiz tek adam yönetimleri olsa biraz devletle yönetenler karışıyor, oysa az çok ülkemizde demokrasi varsa, devlet kurumdur, yönetenler vatandaşların seçtiği iktidardır, devleti vatandaşları temsilen yönetirler… Bunları bir kenara koyalım devlet üzerine düşünmeye başlayalım…
Devlet kutsal mıdır, değil midir, devlet her şeyi yapabilir mi, devlete kim dur diyecek, devletin freni olmazsa kazalar da kim zarar görür? İşte bu soruların cevaplarını bulmak için devlet paradigması üzerine yeniden düşünmek gerekmez mi? Bence gerekir… Paradigma deyince devletten ihale alarak para kazanmak anlayanlara, bu yazıyı okumaması önerilir, paradigma nedir?
Paradigma, bilim insanlarının, toplumların dünyaya, toplumsal yapılara bakış açısını şekillendiren, araştırdığı varlık alanların da, sosyal bilimler alanın da, fenomenleri(olay ve nesneleri) yorumlamak için kuramsal bir çerçeve çizen, döneminin hakim düşünsel gücüdür. Felsefi anlamda paradigma, bir alanı belli bir dönem yöneten ve kuramsal çerçevesini şekillendiren hakim görüştür. Başka bir bakış acısına göre paradigma, çok yönlü olarak kuram, model ve yaklaşımları da kuşatan, bir araştırmada araştırmacının doğa, olgu ve olaylara ilişkin temel bakış açısını, kısacası dünya görüşünü ifade etmektedir. Bunlara şunu da ekleyebiliriz, felsefi, dini, siyasi, kültürel düşünce ve varlık üzerine, daha iyisi nasıl olabilir yaklaşımıyla yeniden, yeniden olguları ve olayları düşünerek yeni durumlar ortaya koymak da diyebiliriz. O zaman devlet anlayışımız ve devletin vatandaş algısı üzerine yeniden düşünülmesi gerektiğini düşünenlerdenseniz yazıyı okumaya devam edin bende yazmaya devam edeyim…
Devlet ne için kurulmuştur, devleti oluşturan kurumlar nasıl işlemelidir, devleti yönetenlerin sorumlulukları nedir, devlet onların mıdır, vatandaşların mıdır, maaşları ne olmalıdır, En yüksek devlet memurunun maaşı 10 asgari ücretle sınırlandırılmalı mıdır, normal memur maaşları, iki asgari ücret mi olmalıdır, onları kim hangi kurallara göre denetlemelidir, denetimsiz yöneticiler, çalışanlar kurumları ne yapar?? ….??? Sorular daha da çoğaltılabilir, sağlıklı cevaplar için doğru sorular sormak lazımdır, şu soruya da cevap arayalım mı? Devletin gücü tek elde toplanırsa ne olur? Birçok siyaset bilimci devletin gücünün çeşitli kurumlara yasama, yargı, yürütme gibi bölünmesinin gerekliliği üzerinde neden bu kadar ısrarla durmuşlardır? Biz devleti sadece devletçi mantıkla mı değerlendiriyoruz, Yöneticileri de devletle özdeşleştiriyoruz ve onlarda kendilerini devletle özdeş sayıyorsa devlet kimindir, sorunu ortaya çıkmaz mı? Tam bu noktada devletin kimin olduğunu karıştıran yöneticiler eleştirilere, tepkilere karşı devletin gücünü kullanmaya başlıyor, böylece eleştirisiz ve denetimsiz kalan devlet yönetimleri keyfiliğe kayıyor ve yanlış kararlar, lüks harcamalar, adam kayırmalar derken… Devleti adaletten uzaklaştırıyor, böyle bir yönetim anlayışı devletin meşru otoritesini erezyona uğratıyor… Devlet vatandaş arasına girmesi gereken hukuk, adalet, karşılıklı sözleşmeye dayalı hak ve ödevler belirsizleşiyor… Sonuç olarak devlet üzerine yeniden düşünmek gerekiyor… Toplumsal kurumlar zamanla dönüşmelidir, aynı ülkede, aynı devletin vatandaşları olan, toplum olarak yaşayanlar bir birilerini düşman değil, aynı topluluğun üyesi, aynı devletin vatandaşı görmelidirler ki, toplum huzurlu, mutlu yaşasın… Bunun için devlet vatandaşlarına eşit mesafede durmalı, devlet, daha doğrusu devleti yönetenler, bu kurumun adaletlice hizmet için kurulduğunu unutmamalıdır… Devletin güvenlik, sağlık, eğitim, barınma gibi temel hizmetleri yapması ve desteklemesi… Teknik ve teknolojik gelişmelere destek vererek toplumun bilimsel gelişmesine yön ve katkı sunması, alt ve üst yapıların yapımı, kısacası vatandaşının huzuru ve mutluluğu için devletin kurulduğunu unutan yöneticiler, ne için kurulduğunu tekrar düşünmelidir… Son olarak devletin topluma maliyeti üzerinede durulmalıdır, duralım mı?
Devlet kadroların da çalışan bir ortalama şefin, müdürün, memurun, Kaymakam, Vali, Genel Müdürün, Milletvekilin, Bakan, Başkanın topluma maliyeti nedir? Kiralık binalar, Kiralık ve kurumların sahip olduğu lüks araçların, sık sık değişen mobilyaların, sık sık tadilat edilen gören, kamu binalarının toplamda vatandaşa devletin maliyeti nedir? Bu maliyet başka ülkelerde milli gelire vurulduğunda milli gelirin ne kadarını oluşturur, bizde ne kadarını oluşturmaktadır… Devlet kime hizmet etmek için kurulmuştur, gelişmiş toplum devletleri ve bizim devlet karşılaştırıldığın da hangi devlet kamuya, yani kendi kendine mi hizmet ediyor, yoksa vatandaşa mı hizmet ediyor bunlar üzerine düşünülmelidir…
Bu düşünmelerde ki amaç devlet ve vatandaş ilişkilerinin daha sağlıklı oluşmasının sağlanmasına yönelik olmalıdır… Örneğin devlete personel alınacak, ister güvenlik olsun, ister normal memur olsun, ister yargıç olsun, ister doktor, öğretmen hangi ölçülere göre, hangi gruplardan alınmaktadır? Bu konu kamuda işe giremeyen vatandaşların bir bölümünü rahatsız etmektedir… Yani vatandaşı olduğu devletin kurumları sadece bir gruba acık olursa, sadece o gruptan devlet personel alırsa… Sadece aynı şirketler devletten ihale alırsa… Devlet vatandaşları arasında adaletsizlik yapmış olmaz mı? Oysa devlet yönetimleri adalete dayanmazsa, neye dayanacak, o zaman tek şey kalır oda otoriter devlet ve yönetim tavrıdır ki devleti ve yönetimleri sevimsizleştirir… Bizim amacımız herkes devleti yönetenlerde dahil, devlet bürokrasisi içinde yer alanlarda, seçilen siyasilerde, Yargı, muhalefet, STÖ, Sendikalar, Meslek Odaları, Medya aracılığıyla denetlensin, yanlış kararlar tartışılarak eleştirilerek, yanlıştan dönülsün… Kararlar toplumda tartışılarak alınsın, muhalefetin katkı sunmasına izin verilsin, vatandaşın genelinin kanaatları devlet yönetimine ve yöneten siyaset politikalarına yansısın ki… Daha iyi bir yönetim anlayışıyla devletimiz yönetilsin, bizde ülkemizde huzur ve mutluluk içinde yaşayalım… Dilek ve temennilerimle, Selam ve Sevgilerimle…
Hüseyin Benek – 24.12.18 --- vatandasfikri.com
Kaynaklar
1- Dil Derneği - Türkçe Sözlük
2- http://www.fenomen.org/
3- https://www.felsefen.com
|