TARAFGİRLİĞİN KÖRLÜĞÜ/YANILGISI
(GEÇENLER DE YAŞANILAN ODTÜ’DE MESCİD, BUGÜNLER DE YAŞANILAN TECAVÜZ OLAYI)
Siyasal tarafgirliğin körlüğü adli, olaylar da bile taraf olmamıza neden oluyorsa, olaylar ve olgular karşısında duruşumuzu yeniden değerlendirmemiz gerekmez mi?
Geçenler de ODTÜ bir olay oldu, şu haklı, bu haklıdan çok, olayın temeline bakmak gerekmez mi? Konu nedir, mescit yokluğu mu, mescit de namaz kılınması engeli mi? ODTÜ’yü bilenlerle konuştum, değişik haber sitelerinden haberin verilişini okudum. Olayı herkesin bir yana çektiğini gördüm, bazıları o kadar abartılı yaklaşıyordu ki teröristlerin inlerine girdiğimiz gibi, bu eğitim kurumuna girelim diyordu! Burasının bir eğitim kurumu olduğunu unutuyor muydu, yoksa tarafgirliğin aşırı akıl ve zihin körlüğünü mü yaşıyorlardı… İddialar namaz kılacak yer yok, namaz kılınması engelleniyordu… İnanç özgürlüğünün olduğu, bunun laikle garanti altına alındığı düşünülürse vahimdi… Ama aşırı, siyasal, ideolojik, inanç tarafgirliklerinin akıl tutulmasına neden olduğunu yaşayarak görüyor, biliyorduk…
Şimdi Namaz kılacak yer yok diyenlerin ileri sürdüğü şekliyle bakalım mı? Cevap: O üniversite yerleşkesin de, 2 bin kişilik bir cami, 12 tane mescit var olduğunu namaz kılanlar daha çok bilirler değil mi? Basketbol sahasında namaz kılmaya kalmayı önce kendimize sonra karşı tarafa nasıl anlatırız? Anlatmakta/anlamakta zorluk çekersiniz, neden o kadar tarafgir olmamışsanız, ama tarafgirseniz, her olayı yamultarak, adaletten uzaklaştırarak, kendi düşünceniz için siyasallaştırır, abartır taraflarınıza sunarak onların desteğini alma zorunluluğunuz var gibi hissedersiniz ve nitekim öyle de olur… Karşı taraf ne der, ne düşünür bizi ilgilendirmez, ya kafirdir, ya haindir, ya da yobaz… Bu olay bana Dini yobazlığın olaya yansıması gibi geliyor. Karşıda ne var, ideoloji yobazlığı… Tamam anladık, yanlış yerler de Namaz kılıyorlar, saha kimseye tahsis edilmemişse, oyun oynanmayacaksa, sorumlulardan izin alınmışsa kılsalar ne olur? Olmaz… Neden?
Her namaz kılanın, her sakallının dün el kaideci, hizibullahcı, bugün ışidci, olma potansiyeli olduğunu düşünürüm… Bunlara karşı da bu muamelenin yapılmasının normal olduğunu kabul ederim… Bizler bu tiplerden kıllanırız… Yaşadığı toplumun, kültürünü, inancını, yasal kurallarını görmeyecek kadar yok sayacak kadar kör olmuş kişi dindar olsa ne yazar, dinsiz olsa ne yazar, sağcı olsa ne yazar, solcu olsa ne yazar… Siyasal körlük gözlüğünü takmış sağcı da, solcu da adalet ve vicdan terazisini kaybetmiş demektir. Bu yaşanılanların sadece fitneye, provokasyona, toplumsal kargaşaya neden olduğunu göremez bile… Görse bile onun için toplumun, vatandaşların, ülkenin önemi yoktur, sadece kendi düşünce ve inancının önemi vardır. Ya karşı taraf da aynı körlük içindeyse çatışma kaçınılmaz olmaz mı? Biz şimdi toplumu, ülkeyi, milleti, düşünce ve inanç özgürlüğünü, demokrasiyi, laikliği önemseyen kişiler olarak bunların peşine takılırsak ne olur? Bular, kesin yanlış noktalarını, çok kesin doğru sananların peşine takıldığımızda Allah korusun sorunlardan sorun beğeniriz…
Bu yüzden ODTÜ de Mescit olayına, o günler de, balıklama dalanlara, düşünmeden araştırmadan taraf olanlara, şöyle yaparız, böyle yaparız diye ahkâm kesenlere tavsiyem şudur... Bu olay üzerine bir daha düşünelim, nerede durduğumuzu görelim, adalet nerede durmamızı gerektiriyor, onu tekrar tekrar değerlendirelim… Olayı aklıselimle değerlendirelim… O zaman ki yaptığımız yanlışları gelecekte yaşanılacak provokasyon(kışkırtma) kokan olaylar da bu hataları tekrar yapmayalım ne dersiniz? Olmaz, olayları ben sadece kendi gözlüğümle görürüm diyorsanız, bende size yanlış yapıyorsunuz derim… Bu olayı körükleyen nedenlerin biri de….
Devletin gücünün siyasallaşması, aynı dinin siyasallaşması kadar tehlikelidir, devletin gücünü kendi siyasal grubunun gücü sanma yanılgısı da çok tehlikelidir, bu doğu toplumlarının önemli bir sorunudur. İster yasa yaparken, ister yargılama yaparken, ister yürütme yaparken, kendi at gözlüğünle yaparsan, içten içe toplumsal sorunlara neden olursun… Dileğim odur ki, devletin iktidar gücünü ele geçiren topluluklar, dün nasıl türban ve Kürt soruna neden oldularsa bugün de başka sorunlara neden olma potansiyeli vardır. Çıkması ihtimal dahilin de olan Bu sorunları ön görerek, Toplum, Devlet adamlılığı(İnsanlığı) sorumluluğu içinde önlemler almamız lazım değil mi? Taze olduğu için bu olayın tersi bir olay yaşandı, tatbikî olay birebir örtüşmüyor, ama tarafgirliğin olayları nasıl değerlendirdiğine örnek olarak ele alabiliriz… Bir vakıftaki taciz ve tecavüz olayı, bir kısmın, o çok güzel bir malzeme hemen atla üstüne, buradan rakiplere çok güzel goller atarız düşüncesiyle bir kişinin yaptığını o vakfın tamını zan altında bırakacak yaklaşımlar, açıklamalar, sosyal medyada paylaşımlar yapması… Karşı tarafın da olayı tamamen gizleme ve savunma derdiyle yaklaşması, sorunun boyutlarını bize çok güzel anlatıyor… Buradan sağlıklı kararlar çıkar mı? İşte bizi bölünmüşlük, aşırı tarafgirlik bu noktaya getirdi, en acık olaylar da bile kendi adamımızı koruma derdine düşüyoruz… Neden suçların ferdiligini unutarak, o ferdin mensubu olduğu siyasal dinsel topluluğu komple suçlanmasının tarafları zorunlu olarak suçlu, üyesini savunmaya itiyor da olabilir..
Bu yolla siyaset de kolay herkes kendi taraftarını yanın da buluyor, ama siyaset taraftar kazanma sanatı olduğu kadar, farklılıkları uzlaştırma sanatıdır da, bunlar kadar hatta bunlardan da çok ülke ve devlet yönetme, vatandaşa hizmet etme sanatı degilmidir? Artık demokratik ve laik normalleşmelere dönmemiz gerekmez mi? Aşırı tarafgirliğin verdiği öfkenin kontrolsüzlüğünden, fanatiklikten kurtulmamız lazımdır. Nasıl mı?
Ülkeyi, devleti vatandaşlar adına yönetenlerle, yine vatandaşlar adına muhalefet edenlerin Öfkelerini, ihtiraslarını tamamıyla bir kenara bırakarak, olaylara sadece ve sadece kendi acısından gösteren o aşırılık gözlüğünü, tarafgirlik gözlüğünü çıkararak... Gerektiğinde Başbakan Davutoğlu’nun, daha derin sorunlar da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daveti ile bir masa etrafın da ülke ve toplum sorunlarını, vatandaş hak ve özgürlüklerini değerlendirecek ve ortak açıklamalarla topluma sunulacak uzlaşı içerikli açıklamalarla… Birlikte, ortak akılla ortaya çıkan düşüncelere, bu düşünceler üzere toplumumuzun uzlaşıya çok ihtiyacı var. Ayrıca neredeyse 40 yıldır mücadele ettiğimiz dünyanın en kanlı terör örgütü var, ekonomik atılım yapılamamanın nedenleri, dış politikada yaşanılan sorunlar var, bu sene turizm alanın da yaşanılacak olan durgunluk var… Bu toplumun sorunları karşısın da, ne yapılacağı, ne yapılabilir katkısı sunmak için bir masada karşıya oturabilecek yeni bir siyasal anlayışa, kültüre ihtiyacı var... Siyasiler toplumu çok gerdiniz, siyasal ayrışmaların yanın da kültürel ayrışmaları da çok çok körüklediniz, toplumsal bağları kopardınız… Artık diyorum ki biraz normalleştirseniz, biraz uzlaştırsanız, birleştirseniz diyorum… Birlik deyince sadece sizin/bizim siyasetimizin birligini anlamamalıyız, toplumsal, vatandaş, millet birliği anlasak diyor… Selam ve saygılarımı sunuyorum…
(AKP, CHP, MHP, BBP, SP, VP, ÖDP, TKP siyasilerine duyurulur )
Hüseyin Benek - Nisan 16 -- www.vatandasfirki.com
Kaynaklar
4- http://haber.sol.org.tr/turkiye/iste-odtudeki-mescit-provokasyonunun-arkasindaki-gercek-140359
|