NASIL VATANDAŞ OLUNUR, NASIL OLUMALIDIR?
Göç ve Mal Edinmeyle Vatandaş Olunabilir mi?
Elimizdeki bazı bilgiler var, hükümet, iktidar partisinin milletvekilleri ve memurlar başka başka bilgiler veriyorlar.. İçişleri Bakanlığı’nın rakamları da başka, ana Muhalefet liderimiz Kılıçdaroğlunun verdiği bilgi daha başka… Bu konuda kafalar karışık anlaşılan, bunların hangisini doğru kabul edelim diyorsanız, şunu doğru kabul edebiliriz… Kılıçdaroğlu Bey vatandaşlık verilenlerin 200 bin olduğunu söylemişti… Son olarak 193 bin kişinin vatandaşlığa kabul edildiğini, İktidar Partisi Hatay milletvekillerinden H. Yayman Bey bir canlı yayında bunları söyledi… Bunların 20 bini Hatay’daymış; 10 bini “Haleb Türkmeni” dediğimiz bizim vatandaşlık kabulü için şartlara uygun olanlarıymış… Öbür 10 binne kim, neden vatandaşlık verilmiş, onu bilmiyoruz. Yalnız çoklu inanca ve millete mensup ortamda yaşamaya alışkan Hataylıların bile bu kadar yabancıdan rahatsız olduğunu hepimiz biliyoruz… Belediye başkanın açıklamaları da ortada… Vatandaşlığa kabulde yapılan hatalara bakacak olursak…
Türk vatandaşlığı, hazineye gelir kapısı açmak için düşünülecek bir araç olmamalıdır, yani vatandaşlık ihraç edilmiyor, kişileri kendi vatanımıza ithal ediyoruz, bu ithalat üzerinden para kazanıyoruz… Bu gibi uygulamalar kendi ülkelerinde gayri meşru işlerle uğraşanların ülkemiz vatandaşlığının da önünü açar ve bu konu üzerinden tartışmalarda var… Bizde göç yoluyla vatandaşlık Türk milletinin çektiği sıkıntıların sonucu verilebilecek bir payedir, buna başka yol ve yöntem bulmak beyhudedir…
Türkiye Cumhuriyeti’nde iskân, göç ve mülteci sorununu ve buna bağlı olarak vatandaşlık şu şartlarda verilmiştir… Türkiye eski bir imparatorluk olduğu ve bu imparatorluk 18. asrın başından beri toprak kaybetmeye başladığı için kaybedilen topraklarda yaşayanlar kabul edilmiş, buradaki yabancı unsurlar ise mümkün olduğunda gönderilmiştir… 1774-1783’ten sonra Kırım ve Kafkasya, yine 1830 Mora Yarımadası, 1293 dediğimiz 1877-78 Harbi’nden sonra Dobruca ve Tuna boyu, Ahıska ve Gürcistan’dan göçler ve nihayet Balkan faciasından sonra hemen tüm Rumeli’deki Müslümanlar, Ege adaları ve Girit’e göç alınan yerler olmuştur.. Oralar bizim toprağımızken o göç yoluyla gelenler bizim vatandaşımızdı veya o zaman ki ifadeyle tebamızdı, onların gelmesi gayet normaldi.. Ya şimdi, kendi devletiyle sorun yaşayanlar, ekonomik sorun yaşayanlar, iç Çatışmadan savaştan kaçanlar, toprak ve mülk edinmeyle vatandaşlık edinerek gelenlere nasıl aynı kolaylıklar gösterilebilir ki?
Dönelim Suriyeli Meselesine, Suriyelilerle Bir sorunum Yok, Ama Bu kadar Göç Yoluyla Ülkeme Kim Gelirse Gelsin Bize Sorun Olur, Barınma Sorunu Olur, İşsizlik Sorunu Olur, Kriz Anında Ekonomik Sorun Olur… Bu sorunlarda toplumsal yaşayışa yansır!!!
Suriyeliler kendi içlerinde halledemedikleri bir sorunla, iktidarı elinde tutan azınlık bir grup tarafından zulme uğradılar ve ülkelerinden atıldılar. Bir bölümü de kaostan kaçtılar, onları almanın, insaniyet adına sahip çıkmanın çeşitli yolları vardı ne yazık ki duygusal davranıldı, zamanında uygulanmadı… Suriye’de girdiğimiz toprağın bir kısmında iç çatışma magdurları için güvenli bir bölge yapılabilirdi, o zaman bizde önermiştik… Onları orada oluşturacağımız kamplarda tutmak mümkündü. Bu işlerin hepsinde geç kalındı, er veya geç bu kadar kalabalık bir nüfusun, Suriye hükümetiyle de anlaşarak ülkelerine geri gönderilmesi, şarttır!! Bu arada Afganistan (orada etnik Türkler de var) Orta Asya ve bugün Sinkyang denen Çin Türkmenistanı’ndan gelenlerin Çinli tiranlara ve Taliban’a geri verilmesinin de izanın kabul edeceği bir şey değildir. Bunların sayıları açıkçası çok da değildir… Bunlara ek olarak nende gmömenler Türkiyeyi tercih ediyor üzerine de biraz düşünelim mi?
Sanırım bir algı yaratılmış Türkiye’ye şöyle kolay giriliyor, böyle rahat dolaşılıyor diye, orada sıgınmacılara saglık hizmetlerinden yararlanma, barınma gibi kolaylıklar saglanıyor diye… Biz bu algıyı daha göçe başlangıç noktasında şunları yaparak göçe niyetlenenleri daha baştan engellemeliyiz… Türkiye’ye girişlerin engellendiği, yakalananların en kısa zamanda geldikleri yere gönderildiği, o ülke haber kanallarında yayılmalı… Ayrıca herkesin ülkesinde yaşamasını saglayacak Birleşmiş Milletler politikaları geliştirilmelidir… Daha gelmekte olan iklim krizine dayalı göçlerinde olacağı varsayılıyor ki, bu daha büyük göçlere neden olacağı hesaplanıyor… İşte tamda bu nedenlerle çok ciddi bir göç politikamız, ilkelerimiz, kurallarımız olmalı, bu ilke ve kurallar 1400 yıl önceki hicretle benzeştirilerek muhacir, ensar gibi duygusal nedenlerle çiğnenmemelidir…
Bu göç yoluyla gelenlerin arasında teröristler olabilir mi, son İstiklal caddesinde bomba patlatan kadın nereden göç etmişti ki? Olabiliyor gördüğümüz gibi ama hepsine terörist muamelesi cekmekte başka bir yanlışa nende olacaktır. Sadece ciddi önlemlerle göç durdurulmalı, alınma kriterleri belirlenmeli, ihtiyaç duyduğumuz meslek gruplarıyla sınırlandırılmalıdır…Vatandaşlığa Kabul Şartları Yeniden Gözden Geçirilmelidir…
Bizdeki vatandaşlığa kabul edilme çok kolay, kabul etmeden önce 5 yıl oturma şartı gibi, dil bilme şartı gibi, mülk alanlara vatandaşlık degil 10-15-20 yıl oturma izni verilmesi, toprak satışı degilde kullanım hakkı verilmesi gibi sınırlar konulmalı degil mi? Ne yazık ki Türkiye’deki göç uygulamasın da neredeyse hiçbir sınır konulmuyor, hatta saglıklı kayıt bile yapılamıyor… Dünyanın başka ülkeleri bu olaya nasıl yaklaşıyor, üstelikde onlarda işsizlik sorunu yok, iş güçüne ihtiyaçları varken bunu yapıyorlar… Örneğin göçmen ülkesi sayılan Kanada’da ve ABD’de de dahi bu durumdakilere bir müddet oy kullanma hakkı verilmez. İsveç’te çok uzun zaman oy kullanamaz göç yoluyla gelenler, Hollanda’da bir müddet sonra belediye seçimlerinde oy kullanabilirken, milletvekili seçimlerinde kullanamazlar…
Bu göç edenler, ilk başta belki istenen siyasal partiyi destekler, ikinci dönemde bunu yapmayacakları gibi daha karşıt faaliyetlere bile girişebilirler. Bu, kimseye yarar sağlayacak bir durum degildir, siyasal ve sosyal sorunlara neden olacak göç uygulaması veya göç konusunda uygulamasızlıktır da diyebiliriz… Asıl olan bir ülkenin huzurudur, vatandaşlarının refahıdır, iktisadi ve sosyal hayatının istenilen seviyede devamının sağlanmasıdır. Son olarak, şu soruna da deginerek yazıyı bitirelim mi?
Türkiye çiftci köylüler maalesef köyden uzaklaşıyor, uzaklaştı bile,kendi kendini besleyen köyler ve ilçeler her geçen gün azalıyor… Oysa topraklarımız ekilebilir, dikilebilir ama atıl vaziyetteler… Tarım ve hayvancılık konusunda Asya da etnik kimlik olarak bize yakın, aynı dili konuşan, kısmen entegre sorunu yaşmayacak olan bozkırlarında yetişen Türkler den göçe izin verilse bile… Bunu sınırsız genişletmek yanlış bir göç politikası olacaktır… Hiç yapılmaması gereken vatandaşlık hakkı verilmesi ise Türkiye’de toprak ve mesken mülk satın almanın bu derece serbest bırakılması son derece yanlıştır, yukarıdada bahsettik kullanım hakkı, oturma izni gibi sınırlar mutlaka olmalıdır… Hele hele paramızın Bulgar levası karşısında bile son on yılda on kere deger kaybettiği düşünülürse, ülkemizden mülk, toprak, işletme almak on misli daha kolaylaşmış demektir. Nitekim Edirne pazarları Yunanistan ve Bulgaristan dan alışverişe gelenlerle dolmaktadır. Mesken ve toprak satışı paramız deger kaybettikce daha artacağını düşünebiliriz.. Alım güvü bizden on kere daha yüksek olan kişilerin burada her kontrolsüz alış verişi burada fiyat artışı demektir… Bunlara vergi koymak gerebilir… Bu göç sorununun yaratacağı iktisadi ve sosyal sorunların ciddi önlemler alınmadıkca sonu gelmez, arıca fısıltı gazetesi aracıyla, belki başka başka toplumların ajanları aracılığıyla Türkiye de sıgınmacılara şöyle iyi şartlar saglanıyor, böyle imkanlar veriliyor algılarıyla göç ve nüfus yönlendirilmesi bile yapılıyor olabilir… Göç etmek için hareket edilen yerlerdeki elciliklerimiz, konsoloslarımız, görevlilerimiz bu konuda uyanık olmak zorundadırlar..
Avrupa Birliği üyesi olan ülke vatandaşları, Biz Türkiye vatandaşları kimse topraklarını ve mülklerini kolay kolay dışarıdan gelene bırakmak istemeyiz, istemiyoruz.. Kendi ülkesinde kara yöntemlerle edindikleri paraları, paramız deger kaybettiği, kendi öz vatandaşlarımızın alım gücünün başka toplumların alım gücü ve o ülkelerde mal, mülk fiyatları karşısında onların parası karşısında 10-15 defa daha düştüğü şu aralar… Ülkemiz yabancıların mülk edinme cenneti olamaz, olmamalı… Yöneticilerimizi yukarda bahsedilen durumlar konusunda uyanık olamaya davet ediyorum.. Selam ve Sevgilerimle…
Hüseyin Benek – vatandasfikri.com – 19.12.2022
Kaynak : İLBER ORTAYLI https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ilber-ortayli/turk-vatandasligi-42189275
|