Ekonominin Ateşi Yükseldi (Ekonomide Isınma)
(Nasıl Isındı, Nasıl Soğutacağız?)
Ekonomide ısınma olur, ekonomi, uzmanları bunu görerek önlemler alır, yani ekonomi doktoru ekonominin röntgenini çeker, ateşini ölçer ona göre önlemler alır, önerir… Biz de bu olur mu, her şeyi lidere, başkana havale etmiş toplumlarda bu zor oluyor… Neden yanlışlar gizlenir, eksiklikler kapatılır, her şey normalmiş gibi davranılır, düşünsenize, ekonomide ısınma, sorun var diye hiçbir uzman diyemiyor… Çatı akıyor, onarmamız gerekiyor diyen eski maliye bakanı, hazineden sorumlu devlet bakanının başına neler geldi? Bizi güçsüz gösteremezsin diyerek adamı susturduk… Ekonomide ısınma yavaşladı mı yok aksine arttı, ekonominin ateşi düştü mü, çıktımı? Tabiki çıktı, ekonominin ateşi eleştiriyle çıkmaz, övgüyle düşmez bunu öğreneceğiz..
Çatı akıyor diyen hazineden sorumlu bakanı görevden alalım, yedek akçeler olağan durumlarda kullanılamaz diyen merkez bankası başkanını görevden alalım, enflasyonu normale yakın gösteren Tüik başkanını görevden alalım, medyada muhalif sesleri kendi yanımıza çekelim, çekmediğimiz durumlarda gazeteleri, tv’leri bizim arkadaşlar satın alsın… Millet ne istiyorsa onu onlara söyleyelim duyguları coşturalım, farklı sesleri susturalım, herkes bizi alkışlasın… Herkes ekonominin ısındığını söylemeyi bir kenara bırakın, ekonomik olarak uçtuğumuzu, ekonomiyi bizim parti nasılda soğuttu, daha fazla soğutmamalı gibi tartışmalara tanık olalım… Yıl 2011 aşırı dış ticaret açığı var 105 milyar dolar olmuş, biz bu konuda uyarırken, malum çevreler paramız var ki mal alıyoruz diyebiliyorlardı.. Biz aşırı borçlanmadan, aldığımız borçları yanlış alanlara yatırdığımızdan bahsederken, itibarımız var ki borç alabiliyoruz diyorlardı… İmf’ye olan borcu kapattık, ya ne borçlanmasından bahsediyorsun diyenler bile vardı… Bizim ekonomimiz yanlış sektör üzerinden büyüyor, teknoloji, sanayi, tarım, turizm üzerinden büyümemiz gerekiyor dedikçe… Uçuyoruz, Almanlar bile bizi kıskanıyor, sen bunları göremiyorsun diyorlardı… Aşırı partizanlık, aşırı lider sevgisi gözleri kör etmişti, işsizlik %14’lere geldi, gençlerde %20’lerin üstündeydi, bunlar resmi rakamlardı… Bir İş bulma kurumu müdürü ülkede işsizliğin olmadığını iddia edecek kadar gerçeklerden kopmuştu… Sonuç değişmiyor, lafla peynir gemisi yürümüyordu, ekonomi bütün bu söylemlerle alay edercesine alttan, alta ısınıyordu… He ya, Ekonomik ısınma neydi?
Ekonominin ısınması en basit biçimiyle GSYH büyümesinin, sağlam kaynaklara dayanmaması… Uzun vadede lokomotif büyüme sektörünün yanlış seçilmesine dayalı olarak, gelecekte üretim yapacak sektörlerin tercih edilmemesine dayalı olarak ithalatın artmasına dayalı olarak dış açığın olması… Sıcak paraya dayalı olarak ekonomi potansiyel büyümenin ötesine geçmesi demekse... Sanal kaynaklarla, gösterişe dönük yatırımlarla reel ekonomiyi baskılaması dersek, bunlar olurken başımızı kuma gömersek… Saglam kaynak nedir, potansiyel büyüme nedir, üzerine düşünülmesi gerekir… İyide bizim yerimize bizim başkan düşünür, ne gerek var bizim düşünmemize, diyenlerdenseniz düşünmeyiniz, alkışlayınız… Potansiyel büyüme için şunları söyleyebiliriz… Uzun yıllar büyüme ortalaması potansiyel büyüme oranı olarak kabul edilebilir. Örneğin Türkiye için potansiyel büyüme oranı %5'tir. Buna göre ekonomi %5’ten yavaş büyüyorsa potansiyelini kullanamıyor, %5’ten hızlı büyüyorsa potansiyelini zorluyor demektir. Eğer ekonominin büyüme potansiyelini zorlaması örneğin cari açığın büyümesi ve bu açığın sıcak parayla finansmanı yoluna gidiliyorsa… İşte ekonomi tamda o zaman ısınıyor demektir, bu vadede bu ısınma bizim kişisel ekonomimizi de ısıtır… Ya da ekonomideki potansiyel üstü büyüme örneğin bütçe açığının hızlı artmasıyla sağlanıyorsa ekonomi yine ısınıyor demektir. Bu gibi hallerde ekonomi soğutulamazsa sorunlar ortaya çıkabilir. Isınan ekonomi için önlem alınmıyorsa, hatta ekonomi ısındı bile denemiyorsa, nasıl soğutulacak, yüksek faiz oranlarıyla borçlanmayla, yada mevcut ekonomik değerlerin özelleştirme adı altında satılmasıyla, bunların hepsini yaptık, hala ekonomi ısınıyorsa, ekonominin ateşi düşmemişse… Dünyada parasal daralmaya girmişse, üstüne birde virüs salgınına dayalı ekonomik daralma yaşanıyorsa, ısınmanın zirve yaptığı anda kullanacağımız yedek akçeleri seçimde harcamışsak… Hükümeti eleştirmekten geri duran ne şiş yansın nede kebap diyenlerin şûra meclislerinde konuştuğu, yanlış yapıyoruz diyenlerin şua salonlarına alınmadığı toplumların kaderi zararı, ziyanı yaşayarak öğrenmeleridir… Yazı uzuyor ama dert söyletirmiş…
Tam olarak yılını hatırlamıyorum, Abdul Latif Şener diye bir maliye ve hazineden sorumlu bakan vardı, birçok uyarıları oldu, dikkate alınmadı partisinden ayrıldı, ayrılma gerekçelerini açıkladı okuyunuz, başka bir partide siyasete devam ediyor… 2015-2016 da bir başbakan ekonomik dönüşüm paketi açıklıyor, makul mantıklı önerileri vardı, şimdi gelecek partisini kurdu siyasete devam ediyor… 2009-2011 yıllarında iki küçük muhalefet partisi genel başkanı vardı, bu dış ticaret açığıyla (cari acık) devam edemeyiz, bu kadar aşırı borçlanma ve atıl alanlara yatırım ekonomik dengemizi bozar diyorlardı, makul, mantıklı şeyler söylüyorlardı… Şimdi hükümet eden partide etkin görevdeler, görevdeler de söylemleri değişmiş haldeler… Son olarak…
Hata yapıyoruz diyenleri kimse dinlenmedi, onlarda ayrıldılar, hata yapıyorsunuz diyenler ise, hata yapanlara katıldılar… Ülkemiz de gelinen noktayı genç ekonomiden sorumlu bakanımızın şöyle açıklıyor… Durum 1929 ekonomik buğrandan daha beter bir durumda… Eee hani uçuyorduk, hani dış ticaret açığı normaldi, hani borçlanma çevrilebildikçe sorun yoktu, büyüyelim de kaynağı önemli değil, hangi alanda büyüdüğümüz önemli değil diyenler, neredeler… Şimdide her şeyi virüse bağlıyorlar, virüs eleştirisi yapıyorlar… Şimdi bana diyeceksiniz ki, sende sadece eleştirdin, hiçbir öneride bulunmadın, ben son 10 yılda 100-110 yazıyla ekonomik durum hakkında adeta vatandaşımıza ve hükümetimize rapor sundum… Şimdiyse o ekonomi, akıl daneleri üniversitelerde kürsülerinde, gazetelerde köşelerinde, bu virüs yok mu, bu virüs ekonomiyi mahvetti diye yeni bir sorumlu bulmuşlar… Şimdi ne yapalım?
Para basalım, iyide tek çare değil, kamuda %25-30 tasarrufa gidelim, atıl yatırımları, gösterişli kamu binalarının ve ibadethanelerin inşaatlarını durduralım… Bunlara alacağımız borçları ekleyelim buralardan gelen kaynakları birleştirilerek, %80’ini üretimin içinde olan şirketlere reel sektöre, teknoloji, sanayi, tarım/hayvancılık gibi üretime neden olacak şekilde teşvik verelim… Geri kalan %20’sinide işsiz kalanlara, geliri olmayanlara geçimlik olarak dağıtalım ki… Bu ekonomik kötü gidişten kurtulalım, kurtulmak dileğiyle, selam ve sevgilerimle…
Hüseyin Benek – vatandasfikri.com – 2.5.2020
|