DEMOKRASİ TEHLİKEDE Mİ?
Evet, öyle görülüyor nedenleri üzerinde demokrat herkesin düşünmesi gerekir. Bana göre iki temel nedeni vardır. Bunların alt nedenlerine inmeden konuyu dağıtmadan bu iki neden üzerine düşünelim ve iki nedene neden olan nedenlere karşı dikkatli olalım diyerek birinci nedenimize geçiyoruz.
1- Bu nedenin kaynağı devlet karşısında güçlenen sermaye ve şirketlerin devletin toplumsal düzenleyici rolü üzerinde baskı oluşturmaya başlamalarıdır ki, devlet eğitim, sağlık, güvenlik, barınma, beslenme gibi temel ihtiyaçlar alanını düzenlemekte zafiyet gösterirse ki gidiş o yönde gözükmektedir. Bu iki güç finans kurumları ve üretici şirketler en çok kar sağlamak için gıda ölçülerinde, sağlığa kavuşmak için tedavilerde, eğitmek için eğitimde, güvenliği sağlamak için olsun, hatta barınma ve iletişimde olsun kar içgüdüleriyle hareket ederken, rekabet ortamının da doğurduğu yarışla üret, sat, ama en düşük maliyetle, en çok kar yap mantığı her taraf için sıkıntı doğurmaktadır. Bunlara kim dur diyecektir devlet mekanizması. Şimdi devlet mekanizmasının çalışma usullerini kim belirliyor sistemleri siyasetçiler. Siyasetçileri kim etkiliyor, güçlü baskı grupları. Bunlar kimler, sivil toplum örgütleri, holdingler, sendikalar partiler vs… Bu yapı iyi işlemez de tek güç grubu olarak sermaye ve imalatçı gruplar kalırsa… İşte o zaman ekonomik güçleriyle, aynı zamanda sağlam örgütsel yapılarıyla siyaseti şekillendirecek olan bu sermaye sınıfı, sistemi de şekillendirecek ve halk için yaşanması zor bir durum ortaya çıkacaktır. Bunlarda halkı kim koruyacak devletin yasaları, yasaları onlar yapıyorsa, bunlardan kim koruyacak tüketici örgütleri ya örgüt bilinci gelişmemişse, başka kim korur sendikalar patronlara karşı çalışanları korurlar, onlarda kendilerini zor korur konuma düşürmüşlerse, sendikacılık patronlara öcü gelmekte, bırakın işçilerin örgütlenmesini, örgütün ösüne bile tahammülleri yoksa… Demokrasiyi kim koruyacak siyasetçiler, sivil toplum örgütleri, muhalefet partileri, yargı, üniversiteler, devletin bazı kurumları… Şimdi buraya kadar demokrasiyi sermaye korur diyemiyoruz, sermaye karlılığını korumak için demokrasiyi feda edecek gibi görünüyor. İnşallah tehlikeyi görerek kar yanlarından az da olsa sıyrılarak toplumsal fayda, sosyal yarar her ne diyorlarsa ona dönerek demokrasinin tehlikeye düşmesine neden olmazlar. Çünkü aşırı kar demek, toplumun aşırı sömürülmesi demektir, aşırı sömürülen toplumlarda sosyal barış zor tesis edilir. Yani o gelir dağılımındaki en üst grubun, sanırım bunların oranı %5lik grup ekonomik varlığın %70-80 ini kontrol ediyor. Siyasetin de %70-80’ini kontrol etmeye kalkarsa demokrasi tehlikeye düşmez mi? Ederse hem demokrasi tehlikeye girer, hem de kar hırsıyla doğaya zarar verirler, doğaya zarar vermek ise bindiğimiz dalı kesmektir. Bunları kim sınırlandıracak, demokratik hukuk devleti, devlet kurumları ve halk bu konu üzerine düşünmeli ve ona göre çözümler ileri sürmeliyiz. Bana göre çözüm, örgütlenmekten ve mevcut örgütlerin güçlendirilmesinden geçmektedir.
2- Demokrasiyi tehlikeye uğratacak ikinci neden de belki birinci neden budur. Toplumun örgütsüzlüğüdür. Bu örgütsüzlük o hale gelmiştir ki, toplumsal yapımıza geriden bakabilsek bir yanı hormonla güçlendirilmiş diğer yanındaki damarlardan sanki kan çekilmişçesine cılız kalmış bir görüntüyle karşılaşırız. Keşke toplumdan sıyrılıp bu yapının fotoğrafını çekebilsek acilen önlem alma gereğini duyardık. Evet, örgütsel yapımızdan bahsediyorum, bizim çocukluğumuzda bir kişiyi kötülemek isterlerse örgüte girseyin nasıl çok iyi biri ama örgüte girmiş, tüh… tüh oğlanı kaybettik desenize diye konuşmalara çok tanık olmuşumdur. Halkın böyle düşünmesinin nedeni bizim legal örgütlerimizin sağlıklı işlemesi, illegal örgütlerinde elemanlarını sanki un değirmeni misali öğüttüklerini görmüş olmalarıdır sanırım. İllegal örgütler konusunda bir şey söyleyemem, ama legal örgütlerimizin durumu illegal örgütlerden daha beş beter olduğunu girdim gördüm. Size bazı örgüt anılarımı anlatacağım.
Sendikacılık faaliyetleri içinde kenarından da olsa bulundum, seçim var biri koluma girdi, Mehmet ağabeyi destekliyoruz dedi, neden dedim patron da onu destekliyor da ondan dedi. Aldığım cevap üzere işe yeni girmemem rağmen tanımadığım patronun karşısındaki kişileri destekledim ama patronun gösterdiği aday kazandı… Sonra patronun istemediği listedekilerin bazıları işten çıkarıldı, bazılarının yerleri değiştirildi, yani daha zor işlere verildi böylece bu iş yerinde sendika dene örgüt hadım edildi. Sendika yönetimine seçilenler ise rakiplerinin başlarına bunlar gelirken rakiplerinin patron tarafından saf dışı bırakılmasına alkış tutmadılar ama el ovuşturdular belki de perde arkasında patronunda elini öptüler. Şimdi sesiz kalan sendikacılar mı, tasfiye edildi rakipleri mi, yoksa her ikisi de mi? Siz karar verin sendikalcılığın içine böyle ettik, kötüsü devam da ediyoruz etmeye. Sendikalar demokrasiyi koruyabilir mi, hayır önce kendi konumları tehlikede onu korusunlar.
Cemaatlere gelince 8-9 sene kadar bir cemaatin bütün toplantılarına gittim, sevgi saygı uyum her şey vardı, bir de demokrasi olsa en sağlıklı yapıların ben cemaatler eliyle oluşacağı kanaatindeyim. Oradaki sorun ise tarikat veya cemaat kendilerine her ne diyorlarsa onlardaki sorun oradaki şeh, şıh, önder her ne deniyorsa onun mutlak surette haklılığına kanaat getirilmesidir ki belki de İslam toplumlarının bu kadar geri kalmasının da nedeni bu olabilir. Tabirimi hoş görün sanki küçük küçük tanrılar yaratmışlar ve onlara tapıyorlar. Bir de efendim biz sıralamayı hiç şaşırmayız, Allah sevgisi, peygamber sevgisi, ehlibeyt sevgisi ve şehimiz, şıhımız, Mürşidi kamil efendimiz gelir vs..vs Dinsel doğrular konusunda Kuran, var ve biz bunu okuyabiliyoruz, bir cemaate gitmeden önce Kuranı ve peygamberin hayatını iyi okumalı bir kimse ki orada söylenen yalan, yanlışlara kanmasın doğru, yanlış ayırabilme yeteneği olsun, o zaman da zaten cemaate girmiyorlar. Aslında öyle kişilerin cemaate girmesi gerekir diye düşünüyorum. Nitelikli müritler şeyhi uçurmaz ama dinin en iyi şekilde yaşanmasına neden olur. Bu konuyu çok uzatmayalım isterseniz, cemaatlerin yapısı demokrasiye açılmalı ve onlar hem dini hem de toplumsal yapılar olacak şekilde toplumsal hayatın içinde yerlerini almalıdırlar. Bu cemaat yapıları demokrasiyi koruya bilir mi, kendileri demokrasiyi tam anlayamamışlar nezaketen bile uygulamaları yok nasıl korusunlar…
Muhalefet partilerine gelelim, onlardan sermayedarlar uzak durur, iktidarla başımız belaya girmesin, kamu ihalelerinde bize engel teşkil etmesin diye… Devlet memurları uzak durur kariyerimde ilerleyemem diye, işe girmek isteyenler uzak durur beni işe almazlar diye, bazıları güce tapar iktidardan nemalanmaya çalışır uzak durular. Muhalefet güçsüzse iktidar lüzumundan fazla güçlüdür, demokrasiyi muhalefetsizlik tehlikeye sokar. O zaman entelektüeller muhalefet partilerinde yer almalılar, halkın demokratları muhalefet partilerinde yer almalılar ki muhalefet güçlü olabilsin.
Demokrasilerde medyanın önemine gelince ciddi bir güçtür ama genellikle iktidarın borazanıdır. Ya kendileri teşviklerle, ya da yan yön kuruluşlarının başka alanlardaki faaliyetleri nedeniyle iktidarla çok çatışmak istemezler, yani iktidarın suyundan giden bir medya ordusu da demokrasiyi koruyamaz diye düşünüyorum.
Bütün bu anlatılanlardan sonra demokrasi tehlikede midir? Sorusunun yanıtını aldık sanırım. İşte tam bu noktada demokrasiyi kim korur, ben, sen, o, biz, siz, onlar, şunlar bunlar yani herkes. Demokrasiyi herkes bulunduğu ortamda talep ederse, demokrasiyi yaşatmış, korumuş olur. Demokrasiyi talep etmek yaşatmak dileğiyle selam ve sevgiler…
www.vatandasfikri.com >> Hüseyin Benek – Pursaklar- Ankara <<
|