İNASANLIĞIN/DÜNYANIN MÜLTECİ SORUNU/DRAMI
İlk önce mülteci kavramı üzerinde durarak başlayalım insanlığı insanlığından çıkaran, utandıran bu soruna… Bu insanlar evlerini, yurtlarını neden terk ediyorlar da başka ülkelere sığınmacı olarak sığınmak zorunda kalıyor, mülteci adını alıyorlar… Ülkelerinde refahı, huzuru, barışı bırakın yaşam, haklarının kalmadığını gördükleri için… Bunlar sivil unsurlar, genel olarak ister mezhep, ister iktidar kavgalarının dışın da kalan grubu oluşturuyor bu yola çıkanlar… Kaçtıkları ülkelerin de can güvenlikleri yok, otoriter iktidar zulüm var, yönetimler keyfiyet için de, yazılı kuralları yok, İlahi kurallardan aldıkları iddia ettikleri güçlerini, yazılı kurallarını ilahi emirler diye toplumlarına kakalıyorlar kabul etmeyenleri, hapse atıyorlar, zulmediyorlar, belkide yurtlarından çıkmalarına bilinçli göz yumuyorlar ve kendilerince uslanmayanları en sonun da vatanlarından çıkarıyorlar veya öldürüyorlar… Bunu yapanlar daha çok da İslam ülkeleri, ben bunlarla İslam’ı aynı anda anmak istemiyorum, zulümle, zalimle anılmayı bırakın adaletsizlikle, ahlaksızlıkla bile yan yana gelmeyecek bir dindir İslam ve de diger dinler… Onlara ben İslam dini mensubu demek de zorlanıyorum, onlar kendilerini öyle tanımlıyor, dünyada öyle kabul ediyor… Müminin mümine kanı(canı) haram degil mi? Bu ilahi bir kural degil mi? Neyse, o zaman akla şu soru geliyor, Müslümanları başkaları mı öldürüyor, yok Herkes birbirini Allahüekber diyerek öldürdüğüne göre… Müslümanlar birbirini öldürüyor… Ümmet, Ümmetin zulmünden kaçıyor, hicretle gelenlere kucak açanlarla aynı ümmetten olanlar bugün birbirinin canını, namusunu, malını bütün haklarını yok sayıyor…
Biz mülteci soruna genel olarak bakalım derken aslın da mülteci ve sığınma sorunun İslam toplumlarının ve İslam’ın sorunu olduğunu gördüm.. Tüm Müslüman entelektüelleri bu sorun üzerine düşünceler üretmeye davet ediyor, bu düşüncelerin uygulanması için İslam ülkelerini yönetenlere de tün ümmet baskı yapmalıdır… Mülteci sorununa öce kavramsal sonra bizim ülkemiz acısından bakmaya devam edelim…
“”Birleşmiş Milletler 1951 yılında "mülteci" kavramını uluslararası hukuk açısından tanımlamış, buna göre; "1 Ocak 1951’den önce meydana gelen olaylar sonucunda ve ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yüzünden, zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istenmeyen, yahut da tabiiyeti yoksa ve bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen her şahıs mülteci olarak tanımlanmaktadır.”” Ülkemiz ise bunu biraz farklı kabul ediyor…
Türkiye yukarıda sözü edilen 1951 Cenevre Sözleşmesi’ne bir “coğrafi sınırlama” ile taraf olmuş… Bu ayrıma göre, ‘Avrupa ülkelerinden gelen’ ve mülteci durumunda bulunan kişilere Türkiye’de “iltica” hakkı tanınmakta; ‘Avrupa dışındaki ülkelerden gelen’ mülteci durumundaki kişilere ise uzun vadede Türkiye’de yerleşme imkanı tanınmamakta, bu kişiler geçici sığınma tabir edilen sınırlı bir korumadan yararlandırılmaktadır. Ulusal mevzuatta, durumu 1951 Cenevre Sözleşmesi’nde yer alan “mülteci” tanımına uyan kişilerden, ‘Avrupa ülkelerinden gelenler’ mülteci, ‘Avrupa dışındaki ülkelerden gelenler’ ise sığınmacı olarak tanımlanmıştır.
Hepimizin de tahmin edebileceği gibi, ülkemize pratikte Norveç, Danimarka, İsviçre gibi gelişmiş Avrupa ülkelerinden sığınma başvurusu alması bugüne kadar yaşanmış bir hadise değildir. Avrupa ülkeleri yazılı kuralları olan, vatandaş haklarının yazılı olduğu anayasalarını iyi uygulayarak bunlara bağlı toplumsal kurallarını oluşturmuş ne mezhepsel nede siyasal çatışmalar toplumsal düzen de soruna neden olmamaktadır… Demokrasi ve laiklik Avrupa da toplumsal bir sigorta şeklini almıştır.
Avrupa ülkelerinin den gelen mülteci istisnası, Rusya Federasyonu, bilindiği gibi Rusya, Avrupa Konseyine üye ülke olması nedeniyle Ülkemiz Türkiye Cumhuriyeti'nin "iltica hakkı" tanıdığı ülkelerden birisidir. Bu sebeple Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Kuzey Kafkasya ülkelerinde (Çeçenistan, Dağıstan, İnguşetya, Kabardin-Balkarya-Karaçay), Tataristan'da ve Başkurtistan'da bağımsızlık hareketlerinin bastırılması ve bu bölgelerde tam anlamıyla bir Rus hakimiyetinin kurulması sebebiyle söz konusu ülkelerden son 20 yılda Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan üzerinden Avrupa'ya doğru yoğun bir mülteci akını olmuştur… Son yıllarda ise Arab baharının estirdiği soguk rüzgarlara kapılan toplumlardan mülteci akını hem ülkemize hem de Avrupa ya başlamıştır… Bunun bilançosu canlara malolmaktadır… Ayrıca birde ekonomik yanı vardır, ilk olarak ekonomik yanı sonrada cana malolan yanıyla olayı incelemeye devam edelim ne dersiniz?
İnsanları Sömürme de Sınır Tanımayan İnsanımsılar,
İnsan kaçakçılığı da diyebileceğimiz bu dramın ekonomik bedelinin de olduğu görelim ama asıl bedelin hem geldikleri ülkelerde hem de yolarlarda canlarla ödendiğine dikkat çekerek bu kaçakçıların neler aldığını görelim…
Lüks yat ile sınırları aşma mücadelesi 10.000 Euro olduğu, Kaptanlı kayık ile de 4.000 Euro, Şişme bot ise en güvensiz olanı olduğu için olsa gerek 2.000 Euro olduğunu görüyoruz.. Genel de can kayıpları şişme botla sınırları geçerek Avrupa ya ulaşmaya çalışma aşamasında yaşanıyor…
Bir örnekle bu dramın yol aşamasına bakmaya devam edelim… Menderes İlçesi açıklarında göçmenleri taşıyan “Mariah” adlı teknenin batması ve sekiz kişinin ölmesiyle sonuçlanan facianın ardından Jandarma ekipleri, MİT Bölge Başkanlığı ile düzenlenen ortak operasyonda bir işyerine baskın yapılmış, baskında zanlılara ait kasaya el konulmuştu. Kasadan göçmenlerden alınan paraların kayıtlarının tutulduğu çok sayıda defter, göçmenlere verilen şifrelerin yazıldığı kâğıtlarla 4 bin 500 TL, 6 bin Euro, 6 bin 50 Dolar para ele geçirildi. İnsan tacirlerinin tuttuğu defterde, hangi mülteciden ne kadar para aldıkları, saati ve tarihi yazıyordu. Ele geçirilen defterler de, kaçakçıların dört ay da 5,5 milyon Euro ve 4-5 milyon Dolar gelir elde ettikleri kayıtlardan tespit edilmiştir. Bu kayıtlar bize insan kaçakçılarının nasıl bir gelir elde ettiklerini göstermektedir, bu insanların en son ellerinde kalan paralarını da kaçakçılar almaktadır…. Bu yolda ekonomik kayıplar hiç de bir şey degil ama kaybedecekleri hiçbir şeyleri olmayan bu insan en sonun da bu yolda canlarını kaybetmektedirler…
Şimdi son yıllarda kaç can bu yolda kaybedildi ve olaylarda ne kadar kişi kurtarıldı, ne kadar kaçakçı yakalandı gibi bilgilerle yazımıza devam edelim… Bu durumu 1998 yılından başlayarak 2014 de kadar inceleyerek devam edelim…
Can Kayıpları, İnsan Kaçakçılarının İnsanlık Dışı uygulamaları İnsanlığı Rahatsız Edici Boyutta
İlk önce yakalanan kaçakcı sayılarına bakalım, ve olayın nasıl bir sektörel hal aldığını görelim.
İlk olarak ele aldığımız yıldan alınca 1998 yılında 98, 1999 yılında 187, 2000 yılında 850, 2001 yılında 1.155, 2002 yılında 1.157, 2003 yılında 937, 2004 yılında 956, 2005 yılında 834, 2006 yılında 951, 2007 yılında 1.242 ve 2008 yılında 1.305, 2009 yılında 1.027, 2010 yılında 750, 2011 yılında 625, 2012 yılında 505, 2013 yılında 783 olmak üzere toplam 13.362 göçmen kaçakçısı kolluk kuvvetlerince yakalanarak adalete teslim edilmiştir.
Yine Emniyet Genel Müdürlüğü'nün açıkladığı verilere göre; 2001 yılında 19, 2002 yılında 70, 2003 yılında 18, 2004 yılında 12, 2005 yılında 28, 2006 yılında 27, 2007 yılında 51, 2008 yılında 379, 2009 yılında 155, 2010 yılında 39 tekne güvenlik güçleri tarafından göçmen taşıdıkları gerekçesiyle yakalanmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre, Ege Denizi'nde 2014 yılında Ocak-Temmuz ayları arasında 175 olayda toplam 3 bin 897 göçmen kurtarılırken 32 göçmen kaçakçılığı zanlısı yakalandı.
Yıl içerisinde(2014) sadece Ege Denizinde 509 olayda 12bin 621 göçmen yasadışı yollardan Yunanistan'a geçmeye çalışırken yakalandı. 67 insan taciri tutuklandı. Bu sayı 2013 yılında 6 bin 937 kişi olarak kayıtlara geçmişti. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan 207 bin göçmenin 2014 yılında deniz yoluyla Avrupa’ya ulaşmaya çalıştığını açıkladı. Suriyeliler ve Eritreliler bu konuda ilk iki sırada yer aldı. Göçmenlerin birçoğu İtalya, Malta ve Yunanistan’a ayak basmaya çalıştılar.
Avrupa Sınır Dairesi (Frontex) deniz yoluyla Avrupa'ya 2014'te 182.156 göçmenin ulaştığını açıklamıştır. 2014 yılında Akdeniz’de hayatını kaybeden göçmenlerin sayısının resmi rakamlara göre 3 bin 419’a ulaştığı bilinmektedir. İtalya’ya geçmek isterken yakalanan göçmen sayısının 2014 yılında 144 bin olduğu İtalyan makamları tarafından açıklanmıştır. Bu da günde ortalama 400 göçmenin Avrupa'ya ulaşamadığını göstermektedir.
Bunlar Yollara Acılarını, Canlarını Bırakıyor
Ege Denizi'nde Bulamaç (Farmakonisi) Adası açıklarında göçmen taşıyan teknenin batması sonucu, 12 kişi kayboldu, 16 kişi kurtarıldı.
3.2- Şubat 2014 Ceuta ile Fas arasında yasal geçişin sağlandığı tek yer olan Tarajal sınırı yakınlarında, 400 kadar göçmen denizden yüzerek İspanya'ya geçmeye çalıştı. Bu göçmenlerden 200 kadarı sahildeyken Fas güvenlik güçleri tarafından durduruldu. Denize atlayan göçmenlerden 150 kadarı hemen yakalanarak gözaltına alındı. Denize atlayan göçmenlerden bazıları bölgedeki Hasan II hastanesine kaldırıldı. İspanya'ya ulaşmaya çalışan en az 11 göçmenin ise boğulduğu belirtildi.
Genel olarak Yakalananların uyruklarına baktığımız da yukarda belirtigimiz durum doğrulanır niteliktedir… İşte bir operasyonda, Ege Denizi’nde çeşitli ülkelerden 42 göçmen teknede bulundu. Yakalanan göçmenlerin 32 Eritre, 6 Suriye, 1 Afganistan, 1 Filistin, 1 Irak ve 1 Gana vatandaşı olmak üzere 40 erkek, 2 kadın olduğu belirlendi. Olayla ilgili 3 göçmen kaçakçısı da Alaçatı İlçe Jandarma Komutanlığı’na teslim edildi.
Başka bir operasyon da yakalanlar da durum yine aynı, Ayvacık'ın Gülpınar Köyü sahilinden Midilli Adası'na geçmeye çalıştıkları belirlenen 1'i Suriye, diğerleri Afganistan uyruklu 29 mülteci, Gürpınar Jandarma Karakolu'na getirildi.
Artık Denizlerde ki gemilerin ve askerlerin başka bir görevi ise göçmen kurtarmak ve göçmen cesedi toplamak olmuştur…
Akdeniz'de Libya açıklarında 130 göçmeni taşıyan tekne battı. Çalışmalar sonucu 52 kişi kurtarıldı. Biri kadın 4 kişinin cesedi bulundu. 74 kişi ise kayboldu. Trablus kentinin 60 kilometre doğusunda bulunan 4 cesedin Mali, Gana ve Gambiyalı 3 erkek ile Kamerun uyruklu bir kadına ait olduğu anlaşıldı. Kurtarılan 52 kişiden 20'sinin Mali, 14'ünün Gambiya, 12'sinin Senegal, 2'sinin Gine-Bissau, 2'sinin Burkina Faso, birinin Kamerun ve birinin Gana uyruklu oldukları anlaşıldı.
Hangi olayı ele alırsak alalım, olayların hem gelinen ülke de, hem de yollarda, hem de ulaşılan ülkeler de büyük sorunlar, dramlar yaşandığını gösteriyor… Son ele alacagımız olay ülkemiz de Mersin de yaşanmıştır… Mersin'in merkez Akdeniz İlçesi'ne bağlı Kazanlı'dan 2 balıkçı teknesinin mültecilerle birlikte denize açıldığı ihbarını alındı. Tekneler, Deli Burun'un 5 mil açığında yakalandı. 3 sahil güvenlik botuyla yapılan operasyonda 136 mültecinin bulunduğu tekneler kıyıya çekildi. Mültecilerin 119'u Iraklı, 240'ı Suriyeli, 1'i Lübnanlı ve 1'i de Filistinli olan mültecilerin birinin de hamile olduğu ortaya çıktı. 46 Kızıldeniz'de Yemen'in Taiz ili açıklarında, Afrikalı (Etiyopya) mültecileri taşıyan teknenin alabora olması sonucu 70 kişinin hayatını kaybettiği belirtildi.
Can Kayıplarına Baktığımız da İçimiz Birkaç Kez Daha Burkulmaktadır..
BM verilerine göre, 2014’te tüm dünyada 4 bin 868 mülteci hayatını kaybetti. Bu rakam geçen üç yılın toplamına eşit. Artışın nedenleri Suriye, Irak ve Libya’daki savaşların şiddetlenmesi olarak düşülmektedir.
Bunlar İnsan canları, bir kuş için seferber olan iletişim kanalları neden bu kadar insan öldüğün de aynı duyarlılığı göstermez, bu kadar insanın ülkelerinden kaçarken ölmesi normal midir? Bu insanların kaçmaya çalıştığı ülke yönetimlerine bu soruya akla yatkın cevap vermeleri, iletişim organlarına yani medya denen o bir konseri dünyanın en önemli olayı gibi sunan devasa şov dünyasına bu olayı da gündeme en az bir kuş kadar ve konser kadar gündeme çıkarın ki ülkeler, siyasetçiler, vatandaşlar olarak bu konuda duyarlılıkları artsın…
Birleşmiş Milletler (BM) bünyesindeki Uluslararası Göç Örgütü (IOM) tüm dünyada 2014’te hayatını kaybeden mültecilerin sayısını 4 bin 868 olarak açıkladı. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) verilerine göre ise Akdeniz’de 2014’teki ölenlerin toplamı 3 bin 400. UNHCR’in açıklaması 2011’de 1,500; 2012’de 500 ve 2013’te 600’den fazla kişinin öldüğü kayıtlara geçmiştir. Bu hızlı artışın nedenleri ise defalarca belirttiğimiz üzere…
Dünyada kaç mülteci öldü?
2014’te Avrupa’ya İtalya üzerinden girmeye çalışan 3 bin 400 kişi ya öldü ya da kayboldu, UNHCR’in tahmini rakamlarına göre ölen mültecilerin toplamı 4 bin 272, 540 kişi Bengal Körfezi’nde, 242 kişi Aden Körfezi’nde, Karayipler de ise 71 mülteci denizi geçmeye çalışırken öldü, dolayısıyla ‘en ölümcül’ deniz yolu Akdeniz olduğu görülüyor…
Bu rakamların gelecek yıllarda daha artması bekleniyor, cün ki dünyada istikrasız bölgeler arttıkça, bu istikrasız bölgeler de çatışmalar da artıyor, iktidar odakları iktidarlarını korumak için, halklar da bu zalim iktidarlardan kurtulmak için mücadelelerini artırıyorlar ve bu karşılık gerilim ise şiddetin dozunu artırıyor, dolayısıyla da ölenlerin ve yaralananların sayısı artıyor.
UNCHR, denizden gelen mültecilerin sayısındaki artışın ana nedenini Suriye, Irak, Libya, Orta Afrika Cumhuriyeti, Güney Sudan ve Ukrayna’daki çatışmalara bağlıyor. Bunun yanı sıra zorla yerinden edilenlerin sayı da artmakta bu rakamın, 51 milyon insana ulaşacagı öngörülmektedir.
Avrupa’ya varmaya çalışanlar savaş, şiddet ve zulümden kaçıyor” dedi. 2011’deki yüksek rakamlar Arap isyanlarının yarattığı karmaşaya bağlanırken 2014’te Ortadoğu ve Afrika’daki iç savaşlar insanların ülkelerini terk etmelerini tetikledi. Bu istikrasız ülkeler istikrara kavuşmadıkca, bu durumun devam edeceği ve insanların göç yolun da hem istimara hem de can kayıplarına maruz kalmaya devam edecekler… Biz bu duruma tanıklık yapan insanlar sorumlu olduğumuzu unutmayalım, çözüm için gerekli adımları atalım…
Bu sorunun çözümünün UNHCR Yüksek Komiseri Antonio Guterres göre, mültecilerin geldikleri ülkelerinde yani anavatanlardaki sorunların giderilmesiyle çözülebileceğini söylüyor. Guiterres “İnsanların neden kaçtıkları belli, daha güvenli ülkelere gitmek istiyorlar. Bu göç yolların da suç şebekelerini yok etmek için yapılması gerekenin, kurbanları korumak için, çıkış, geçiş ve kabul ülkeleri arasında koordinasyonun artırılması gereğine işaret etmektedir.
Bu ölenlerin İstatistiki rakamların ötesin de canlar olduğunu bilerek düşünerek bu canları dikkate alarak, her ne önlem alınacaksa alınması, belki de bugün akşama kadar, en az on insan canı daha Avrupa’ya geçmek isterken Akdeniz mezar olacak… Her zulümden kaçış, ne yazık ki her zaman umut edilen yere ulaşılmasını saglamıyor. Bu yol da, daha çok can kayıpları yaşanacağı ortada, şunu unutmayalım, sadece sorunların yaşandığı ülkeler ve oraların iktidar hırsı içinde yönetimleri degil, bu zalimlerin zulmüne sesiz kalan hepimiz yaşananlardan sorumluyuz.
Bu Sorunların Aşılabilmesi İçin Yapılacaklara Geldiğimiz de Şunları Öneriyoruz
a)Göç eden insanların göçe ihtiyaç duymayacakları siyasal ve ekonomik ortamın saglayacagı sosyal bir hayat standartı yaşadıkları ülkeler de sağlanmalıdır. Bunun için ilahi referanslı ama kulhani bir yönetim sergileyen bu yönetimlere dünya ve öncelikle de İslam toplumları topyekün mücadele etmelidir…
b)Sonra ister yakanlandıkları, ister sıgındıkları ülkeler de onlara asgari yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilecekleri bir mülteci, sığınmacı kamplarının yapılması bunların finansmanının öncelikle o kampta yaşayan vatandaşları ülkeler den tahsil edilmesi, yada edilmemesi durumda ambargolarla bunu ödemeye zorlanması…
c) Bu yapılamaması durum da birleşmiş milletler fonlarından bu kampların masrafları karşılanması gerekmektedir… Örnegin Ülkemizde sadece Suriyeden 3.000.000 sığınmacı olduğu varsayılırsa hem güvenlik, hem de ekonomik sorunları tetikler sosyal sorunlara neden olacaktır kaygısı yaşınmaktadır…
Daha başka ne yapılabilir dersek,
--- Göçmenlere Mültecilik Hakkı Tanınmalıdır Ortadoğu, Orta Asya ve Afrika'dan, Avrupa'ya doğru yaşanan göçlerin en temel sebebinin iç savaşlar olduğu açıktır. 2014 yılı içerisinde denizler yoluyla sığınmacı olabilmek için yolculuk yapan göçmenlerin önemli bir kısmını Suriyelilerin oluşturması bunu kanıtlamaktadır.
--- İnsan Kaçakçılığı Ağır Bir Şekilde Cezalandırılmalıdır Avrupa ülkelerinin ve Amerika Birleşik Devletleri'nin, sığınmacılara mülteci statüsünün verilmesi konusundaki isteksizlikleri ve çıkardıkları zorluklar, göçmenlerin yasa dışı yollara tercih etmelerine olmaktadır. Göçmenlerin içinde bulunduğu bu zor durumdan istifade eden çeşitli suç örgütleri "insan onuruna yakışmayacak ve göçmenlerin hayatlarını hiçe sayan şartlardaki deniz vasıtalarıyla" insan ticareti yapmaktadırlar. Bu suç örgütleri bu "ticaretleri" sayesinde son derece büyük yasadışı paraya sahip olmaktadır.
--- Göçmenlere İnsanca Yaşayabilecekleri Ortam Sağlanmalıdır İnsan ticareti mağdurlarına insanca yaşayabilecekleri ortamlar hazırlanmalı, sığınma ve iltica müracaatları kolaylaştırılmalı, çocuklara eğitim alma imkanı sunulmalı, kamusal hizmetlerinden kamplar da yararlanmaları sağlanmalıdır.
İnsanın daha insanca yaşaması için insanlık olarak hepimiz elimizden gelen insaniyeti göstermeliyiz, önerimle selam ve saygılarımla..
Hüseyin Benek – Agustos 15 --- www.vatadasfikri.com
Kaynak lar
1- http://www.imkander.org.tr/resim/file/2015/imkander-2014-multeci-olumleri-raporu.pdf
2- Prof. Dr. Çağrı Erhan ‘ın 30 Agustos Türkiye Gazetesinde ki yazısı
3- http://www.milliyet.com.tr/multeci-olumleri-2014-te-rekor/dunya/detay/1992641/default.htm
|