Bilimsel Atalet ve Sorun Karmaşası
Bilimsel ataletten kurtulmanın yollarını aramaya başlamadık bile, arayış içinde degilsek nasıl kurtulacağız? Bu yaşadığımız sorun karmaşası içinde bu soruna sıra gelecek mi?
Bilimsel ataletten kurtulmanın yolları üzerine şapkalarımızı çıkaralım ve düşünelim, neden teknoloji üretemiyoruz, neden geriyiz, geriliğimizi fark edip neden ataletten kurtulamıyoruz? Acaba bu sorun bizim sorunumuz degil mi? Bilimsel geri kalış acaba katalonyanın mı sorunu??
Epeyce, bir güç bizim elimizi kolumuzu bağlamış, bizim bilim yapmamıza engel mi oluyor? Yoksa hiç kimse elimizi kolumuzu bağlamamışta biz kendimiz mi, bu durumu istiyoruz hak ediyoruz? Yoksa birileri bize muska, büyü mü yaptı da biz bilim üretemiyoruz?
Yoksa fen bilimlerini okullarımız da ders olarak okutmaktan çıkardık, yada okullarımızı zeka hadım estütülerine çevirdik? Yada sorun çözmek yerine sorun üreten bir siyasetimiz mi var?
Son yılların politik tartışmalara bakıyorum, demokrasi ve özgürlüklerin uzun zamandır altı çiziliyor, her iktidarı talep eden bize demokrasi ve özgürlük vaat ediyor. Demekki, iktidarı talep edenler de, yönetenler de demokrasi olmadığını biliyor, özgürlük vaat ediyor ben özgürlükler konusunda demokrasi konusunda olduğu kadar çifte standartlı olduğumuzu düşünüyorum. Demokrasi deyince iktidarı ele geçirmek ve bize ait düşünceleri, bizim gibi düşünmeyenlere dayatmak, özgürlük dediğimiz de bizim yaşam biçimlerini herkese dayatmak, yani bizim için demokrasi, bizim için özğürlük anlıyoruz. Biz, düşünsel ve yaşam biçimlerini karşılıklı tehdit ederek siyaset yapmaya başlayarak işi sadece iktidarı ele gecirmeye yönelik bir siyasete indirmişiz. Buda korkular üzerinden siyaset gelenegini ortaya çıkar mış. Siyaset kültürün, inancın, yaşam tarzlarının içine neden bu kadar girer ve bizi meşgul etmesi gereken bilimsel çalışmalar degilde siyaseten kısır tartışmalar meşgul eder? Bunları(Kültürü, İnancı, Yaşam Tarzlarını) siyasetin tartışması demek toplumun ekonomik, teknolojik, çevre sorunları gibi sorunlar yerine, sahte gündemle, bunlarla meşgul edilmesi demektir. İşte tam bu noktada bilimsel ataleti es geçer, biri içki içme özgürlüğünün ortadan kalkacağını düşünür, birisi başörtüsü takma inancını yaşayamacağı kaygısı, digeri anadilinin konuşulmaması sorunu, kaygısı yaşar. Epeydir tartıştığımız konulara bakarsanız temel hakların kullanılması, kullandırılmaması üzerine tartışıyoruz. Yeni sorunumuz ise Suriye halkını Esad zulmünden kim kurtarcak, bizmi Amerika mı, gerçekten kim kurtarsın?
Şunu tartışmazlar, içtiğim milli içki dediğimiz rakı yabancılara satıldı, taktığım türban Çin'den, Taylan'dan, Malezya'dan geliyor, çektiğim elektironik tesbik, bilmem nere malı, kullandığım cep telefonu, G.Kore veya Fillandiya malı bu örnekleri öyle çogaltabiliriz ki… Arabalar, televizyonlar, ucaklar, silahlar, ilaçlar vs…vs… Bular üzerinde düşünmeyi ve tartışmayı, bilimsel konuları degil, aslında saygı duyarak hoş görü ile karşılayacağımız insan haklarını ve kültürü tartışıyor ve siyaset malzemesi yapıyoruz… Biz bunlarla meşgul olurken, atı alan Üsküdarı geçiyor… Konumu lazım buyrun… Suriyeyi kim kurtarsın, şaka, şaka… Oradaki halkı hem iktidarın, hemde özgürlük savaşı yapanların zulmünden Allah korusun…
Tartışacağımız konuları veriyorum, 1- Dış ticaret acıgı nedenleri ve nasıl çözülecegi 2- Ünüversitelerimizle, bilim kurulları ve kamu kuruluşları ile özel kuruluşların işbirliği sağlanarak nasıl bilimsel gelişmeye neden olacak, Ar- Ge faaliyetleri yapılabilir? 3- Piyasada yabancı isimli malların sayısı her geçen gün neden hızla artıyor, ne gibi önlemler alabiliriz? 4- Partilerde neden ön seçim yapılmaz ve partilerdeki ilerleyiş bürokrasideki hiyerarşik ilerleyişden neden daha kötü? Bu sorunun siyasi vasatlıga katkısı nedir? 5- En çok borç alarak ülkemizi aşırı borçlandıran iktidar hangisi? Bilimsel çalışmalarda geri kalmamızın nedenlerinden birisi, ucuz teknoloji ithalatımız olabilir mi? Daha soruları cogaltabiliriz ama biz, şu anda neredeyse 20-30 yıldır, birbirimize çıkardığımız sorunları tartışıyoruz. Bunlar, türban takılmasının, takılmamasının, laikliğin dinsel eşitlik ve özgürlüge mi, baskıya mı hizmet etsin, etmesin, Kürt, dili konuşulsun mu, konuşulmasın mı kısırlığı içinde olduğumuzdan sorunlara kaynaklık eden konuları çogaltmayalım… Son bilimsel gelişmelerden birine bakalım.
Gelelim günümüzün en yeni teknolojisine, Üç boyutlu yazıcılar,(Bilgisayarda yaptığınız bir ürün prototipini fiziksel çıktıya çeviren) yeni bir alan, yeni bir bilimsel gelişme, büyücüler, muskacılar devreye girmeden bu alanda hızla gelişmeyi sağlayalım, yoksa bu alanda da atalete düşer ve yerimizden memnun memnun, rakımızı içeriz, türbanımızı takarız, Kürt kardeşlerimiz dillerini zaten özgürce konuşuyor, ama printır, NTV ye (en te ve) demeyi her üçümüzde ögrendik.. Bir Türkce ve Kürtce ilaç ismi yokken dilimizi siz özgür konuşsanız biz konuşsak emin olun önemi yok 50-60 yıla kadar bilimsel atalet böyle gidersek piyasadaki üreünleri %90 ı yabancı olacak, zaten olmadı mı?
Araba modellerine bakalım, rant rogır, vosvogen, opel, sitroen, pejo, mazda, audi, volvo, jaguar, datca, ne çok yabancı araba markası varmış. Hiç kendinize bizim araba markamız neden yok diye sordunuz mu? İlaçlara gelince bizim doktorlarımızın belkide iki üç yılını yabancı ilaç isimlerini ögrenme çabası ile geçirdiklerini düşünün, deterjan ve kozmetik malzemelerine de siz bakın, bu bilimsel atalet, teknoloji üretememek böyle devam ederse, 50-60 yıla kadar merak etmeyin ortak dil kullanacagız ama bu ne sizin ne de bizim dilimiz olacak…. Dini inanç meselesiyle toplumsal dengeleri bozmaya çalışanlara da Somali, Afganistan, Irak örnekelrini vereyim de Kuranı Arabca mı, Türkce mi okuyalım, Kuranı kerimi ölüye okuyalım, diriye mi gibi tartışmalarının bize ne kaybettirdiğini görelim, bu toplumun geri kalmasına, ne Kürtlerimiz, ne Laiklerimiz, ne Müslümanlarımız hizmet etmesin. Hepimizin herpimizi dikkate alarak yaşaması ve ülkemizin Yukarıda saydığımız bilimsel, düşünsel, inançsal vasatlıklar yaşayan ülkelerin durumuna düşürmemek gibi görevlerimizin olduğunu unutmayalım der, olması gereken saygı, sevgi ve hoşgörüyü birbirimize göstermek dilegiyle selam ve sevgiler…
Hüseyin Benek>>www.vatandasfikri.com >> Ankara
|