DOĞRU SÖZ, NEREDEN GELİRSE GELSİN HOŞ GELSİN!
Sözün Doğrusunu Ayırt Edebilmek!
Biz toplum olarak sözün doğrusuna veya eğrisine bakmayız, kim demiş ona bakarız, bizden biri demişse dinleriz, anlayalım anlamayalım, doğru bulalım, yanlış bu bulalım onaylarız, alkışlarız… Bizim grubun sözcüleri hep iyi şeyler konuşur, hep güzel şeyler konuşur, başka grup sözcüleri ise genelde kötü şeyler konuşur… Hiç düşünmeyiz, bize öyle geliyor olabilir mi? Şu örneği hep veririm, bir seminer grubundayız, ve bize bazı sorular soruluyor, sorulardan biri size yalan konuşulmasını istermisiniz di!?
Ellerimizde buton vardı, ekrana yansıyan yansıda, 1* yalan konuşulmasını istemem (%10) 2* Yalan konuşabilirler (%14) 3* Benim İstediğim yalanı bana konuşabilirler (%76) Sonra hoca da bende şaşırdım, hoca %14+76= 90 ederdedi ve şunları söyledi sizin istediğiniz yalan ne olabilir yakışıklı değilken yakışıklısınız, iyi değilken iyisiniz, ahlaklı değilken ahlaklısınız, güzel/yakışıklı değilken güzel yakışıklısınız, başarılı değilken başarılısınız, dindar değilken, dindarsınız, demokrat değilken demokratsınız gibi şeylerin söylenmesi hoşunuza, hoşumuza gitse de gerçek olmadığını hem siz, hemde karşınızdaki söyleyenler bilir… Ama hoşuma gidiyor diye yalanları konuşanları mı destekleyeceğiz? Şimdi aşağıda sözleri biri söylemiş, kimin söylediği önemli değil, söz doğru mu, yanlış mı, ona odaklanarak okuyalım anlamadığımız yerleri bir bilene soralım, bu söz doğru mu değil mi? Diye… yaşanılan ekonomik buhrandan şunları yaparsak kurtulabiliriz diyor birileri, doğru mu diyor?
1* Devleti yönetenler, Kamuda israfa son vereceğini millete taahhüt etmelidir: Kamuda israfın ve savurganlığın faturasını milletin ödediği bir gerçektir. Hükümet israfı önlemeli ayrıca tasarrufa hangi alanlardan başlayacağını da somut olarak kamuoyuna açıklamalıdır. Örneğin, kamu özel işbirliği çerçevesinde yapılan tüm döviz garantili taahhütlerin Türk Lirasına dönüştürüleceğini, gerekirse kamulaştırılacağını, kamuda merkezi idare ve yerel yönetimlerde makam aracı saltanatına son vereceğini taahhüt etmelidir. *Kamuda savurganlık yok diyebilir miyiz? Yok, Muhalefet önlem alınsın diyorsa desteklemememiz gerekmez mi? Evet..
2* Yeni bir “Bütçe” ve yeni bir “Orta Vadeli Programı” TBMM’ye getireceğini kamuoyuna açıklamalıdır… TBMM’de kabul edilen “2020 Yılı Bütçesi” ve daha önce açıklanan “2020-2022 Orta Vadeli Program” artık milletin derdine derman olma vasfını yitirmiştir. *Doğruya doğru da eksik, açıklanan programların uygulanması için hükümet irade sergilemelidir..
3* Yeni bir merkez-yerel dengesi kurulmalıdır: Ekonomik buhrandan çıkış sürecinde devletin tüm kapasitesini en verimli şekilde kullanması çok önemlidir. Bu nedenle yeni bir “merkez-yerel” dengesi kurmak zorunlu hale gelmiştir. Öneriler: * Yerel yönetimlerin gelirleri artırılmalıdır. * Merkezi yönetimin denetimi, belediyelerin çalışmalarını engelleme amaçlı olmaktan çıkarılmalıdır. * Seçimle gelen belediye başkanlarının, ancak seçimle gidecekleri güvence altına alınmalıdır. Doğru mu doğru… *Merkezi hükümet yerel yönetimlere ve kurumlara karar yetkisi vermemektedir, en basit İmar işi bile merkezden alınan kararlar doğrultusunda uygulanmaktadır… Bu nedenle acilen yeni bir merkez, yerel görev paylaşımı yeniden düzenlenmelidir.. İkinci (*) yıldızdan sonrası benim değerlendirmemdir…
4* Devlet yönetiminde liyakat sistemi hâkim kılınmalıdır: Hükümet, kamusal alandaki bütün atama ve işlemlerde liyakati esas alacağını, sadakate dayalı, verimsiz kamu yönetimi anlayışını terk edeceğini taahhüt etmelidir. Buna nasıl itiraz edelim ki …*Hükümet yetkilileri ve kamu yöneticilerinin sadakati yasalara olmak zorundadır, bunun için liyakatli kişilere görev ve sorumluluk verilmelidir..
5* Sayıştay gerçek işlevine kavuşturulmalıdır. Hükümet, TBMM adına denetim yapan Sayıştay’ın denetim alanını uluslararası normlara uygun olarak genişletilmeli ve bu konuda gerekli yasal düzenlemeleri derhal parlamentoya sunacağını kamuoyuna açıklamalıdır. Böylece hesap verebilirliğin kapısı açılmalıdır. Doğru bir öneri… * Bana kalırsa bizim en önemli sorunlarımız ne dersek, işsizlik, terör, yoksulluk, yeter derece üretememe bunların hepsinin altında kamu yönetiminin denetim sorunu var, denetim sorunun da temelinde, TBMM’nin ve Sayıştay’ın denetim ayağının zayıflatılması yatmaktadır..
6* Özerk kurulların güvencesi sağlanmalıdır. Hükümet, ekonominin önemli aktörleri olan Merkez Bankası başta olmak üzere, BDDK (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu), SPK (Sermaye Piyasası Kurulu), KİK (Kamu İhale Kurumu), EPDK (Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu) gibi kurumların bağımsızlığını yeniden sağlayacağını ve bu kurumların araçlarına siyasi müdahale etmeyeceğini kamuoyuna açıklamalıdır. Bunlar önemli kurumlardır… * Merkez Bankası özerk(bağımsız) siyasi etkilerden arınmış, olmuş olsaydı, olağanüstü durumlar için ayrılan kaynakları seçimden önce piyasayı rahatlatmak için harcamaz, şimdi olağanüstü bir durum olan virüs salgınında elimiz daha rahat olacaktı…
7*Kamu İhale Yasası rekabet ve şeffaflığı sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmelidir. Hükümet, kamuda israf ve kayırmacılığı engellemek amacıyla Kamu İhale Yasasının ivedilikle değiştirileceğini, tüm kamu ihalelerinin saydam, kamuya açık, kayırmacılıktan uzak bir anlayışla yapılacağını taahhüt etmeli ve bunun garantisini millete verilmelidir. * İster kiralama, ister ihale, ister satış hep kamu zararıyla sonuçlanmakta olduğunu görüyoruz, özel işletmelerin, kişilerin yaptırdıklarıyla kamunun yaptırdıkları arasında ki farka artık piyasalarda alışmış, ballı kamu ihalesi almış gibi harcıyorsun diye söylem bile geliştirmişler…
8* TBMM’de “Kesin Hesap Komisyonu” kurulmalıdır. Hükümet, kesinleşen bütçe harcamalarını gösteren “Kesin Hesap Kanunu”nun sağlıklı bir zeminde tartışılmasını sağlamak için TBMM’nde bir “Kesin Hesap Komisyonu” kurulacağını ve bu Komisyonun Başkanlığının da muhalefet partisine verileceğini kamuoyuna açıklamalıdır. Öneri öneridir, kulak tıkamamak gerekir… *İster komisyonlar aracılığıyla, ister genel kurul aracılığıyla hükümet milletin temsilcileri vekiller aracılığıyla denetlenmelidir.. TBMM denetimi zayıflanmıştır, bu güçler ayrılığı gibi en önemli demokratik ilkenin sakatlanması demektir.. Bu durum acilen düzeltilmelidir…
9* Ulusal Vergi Konseyi Kurulmalıdır. Halktan toplanan vergilerin nerelere harcandığının hesabının verilmesi demokrasinin olmazsa olmazıdır. Hükümet, vergi politikalarındaki çarpıklıkları gidermek ve adaletli bir vergi politikası uygulamak amacıyla “Ulusal Vergi Konseyi” kurulacağını ve bu Konsey’in her yıl düzenleyeceği raporları Resmi Gazetede yayınlayacağını taahhüt etmelidir. * Bana kalırsa vergide adaletsizlik devletin, onu idare eden hükümetin yumuşak karnıdır, vergilerin ekseriyeti ürün içine gizlenmiş vergilerden oluşmaktadır, vergide adalet de önemli bir sorunumuzdur, bunu düzelmek iktidarın sorumluluğundadır…
10* Ekonomik ve Sosyal Konsey çalıştırılmalıdır. Hükümet, sorunlara birlikte çözüm üretmek için bir Anayasal kurum olan “Ekonomik ve Sosyal Konsey’i belli aralıklarla toplayacağını, ilgili tarafların görüşü alınmadan dar bir kadroyla ya da tek başına karar alınmayacağını kamuoyuna taahhüt edilmelidir. * Ekonomik sosyal konsey aynı virüsle mücadele eden sağlık bilim kurulu gibi olmalı, her düşünceden, her gruptan, temsilciler, akademisyenler, ekonomistler önerilerde bulunmalı ve hükümet bu önerileri dikkate almalıdır…
11* Yargı bağımsızlığı kesin olarak sağlanmalıdır. Hükümet, kuvvetler ayrılığını sağlayacak, denge ve denetim mekanizmalarını kuracak adımların atılacağını taahhüt etmelidir. Bu bağlamda iktidarın yargı üzerindeki tahakkümüne derhal son verilmeli, adalete erişimin önündeki tüm engellerin kaldıracağı açıklanmalıdır. Ayrıca orta vadede yargı bağımsızlığını sağlayacak kurumsal (anayasal) değişiklilere gidileceği de millete taahhüt edilmelidir. Bu çok önemli bir öneridir… * Demokrasilerde üç güç, (Yasama (TBMM), Yargı (HSK Yargıçlar) Yürütme (Hükümet) bir birlerini denetleyerek devlet yönetiminde yanlış kararları en aza indirmek için bu güçler ayrılığına dayalı kurulmuş sistem ve denetim devlet yönetimi ve demokratik sistem için olmazsa olmazdır… Burada ciddi eksiklikler vardır…
12* Düşünceyi ifade, örgütlenme ve basın özgürlüğü koşulsuz güvence altına alınmalıdır. Hükümet, meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri ve sivil toplum örgütleri üzerindeki her türlü baskıya son vereceğini ve evrensel ölçülerde medya özgürlüğüne uyulacağını kamuoyuna açıklamalıdır. Bu bağlamda tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması hükümetin samimiyetini ortaya koyacaktır. *Düşünce, inanç ve ifade özgürlükleri toplumların lokomotifidir, bu lokomotif durursa, vagonlar nasıl hareket edecektir? Orta Doğu toplumlarının yaşadıkları belki de bunca sorunun temelinde, bilmek ve düşünmek yerine gizemciliğe, duygusallığa dayalı açıklamaların daha yaygın olması olabilir…
13* Seçim barajı kaldırılmalıdır. Demokrasilerde asıl olan milletin iradesinin olduğu gibi parlamentoya yansımasıdır. Hükümet, 12 Eylül darbecilerinin eseri olan “Siyasi Partiler Kanunu”nun değiştirileceğini taahhüt etmelidir. Darbecilerin yasalaştırdığı seçim barajının, seçime değil, demokrasiye yani millet iradesine darbe olduğu unutulmamalıdır.* Seçim Barajı demek, bir bölüm vatandaşın tercihinin meclise yansımaması demektir, bu yansımayan oyların en güçlü partiye kayması demektir, bu ise ciddi temsil sorununa neden olmaktır… Bunun kaldırılması demek mecliste vatandaşların genelinin temsil edilmesi demektir…
14* Siyasi Ahlak Yasası çıkarılmalıdır. Hükümet, vatandaşla siyasetçi arasındaki güveni sağlamak, siyasetin ve siyasetçinin itibarını tesis etmek için TBMM’ne derhal “Siyasi Ahlak Yasası” teklifinin getirileceğini taahhüt etmelidir. * İnsanlar iki kontrol sistemi kurmuşlar biri siyasal sistem kanun, yasa, hukuk, felsefe ve bunlara dayalı ahlak kuralları bunlara uyulmadığı zaman ayıplanır, hukuk kurallarına uyulmadığı zaman ise cezalandırılır, ahlak kurallarıyla hukuk kuralları birbirini destekleyen toplumsal kurallardır… İkinci kontrol sistemi ise dini inanç sistemidir, ister tanrılı dinler, ister kurgusal dinler kişileri söylemleriyle etkileyerek toplumsal kurallara uymaya yönlendirirler… Her toplumsal düzen ahlak ve hukuk Urallarına göre oluşur, uygulanması yaşanması o toplumun fertlerine ve yöneticilerine dayanır…
15.** Güçlü bir “Stratejik Planlama Teşkilatı” kurulmalıdır. Üreten ülke güçlü ülkedir. Ekonomide, ihracat odaklı ve katma değeri yüksek üretime öncelik veren bir planlama ve teşvik politikasının yaşama geçirileceği, bunun için de güçlü bir “ Stratejik Planlama Teşkilatı” kurulacağı kamuoyuna açıklanmalıdır. Allah razı olsun bu önerileri yapanlardan, kim yapmıştır, ülkesinin sorunlarının çözümü isteyen birileri… * Strateji, Planlama geçmiş yaşantılardan ders alarak, bu bilgiler ışığında mevcudun kullanılarak geleceğe doğru planların yapılmasıdır, ne kadar iyi plan yapılırsa o kadar doğru sonuç alınır.. Yeni kurum kurulabileceği gibi mevcut DPT (Devlet Planlama Teşkilatı) daha işlevsel hale getirilebilir…
16* IMF ile yeni düzen netleştirilmelidir. IMF ile ilişkiler kesilecekse, ortaklıktan çekilmeli ve IMF’deki sermaye payının Türkiye’ye getirileceği kamuoyuna açıklanmalıdır. * Uluslar Arası Para Fonu, bizde hep sevimsiz algılanır, bende öyle algılarım, sorun IMF de değil bizi bu kuruma muhtaç eden yanlış ekonomi politikalarındadır, IMF’ye ihtiyaç duyulması, neden değil verimsiz ekonomik yatırımların sonucudur, bu yatırımları bizim hükümetimiz yapmıştır..
Bu önerileriler ülkemizin ikinci büyük partisinin önerileridir, partimize önerileri için teşekkür ederiz… Bu önerilerin vatandaşlarımızca, devleti yönetenlerce, iktidar ve muhalefet partilerince, kamu bürokrasisince, sivil toplum ve meslek kuruluşlarınca, üniversitelerimizce, ekonomistlerimizce değerlendirilmesi ve üzerine düşünülmesi dileğiyle… Selam ve Sevgilerimle…
Hüseyin Benek – 26.5.2020 – vatandasfikri.com
Kaynaklar
1* https://www.yenicaggazetesi.com.tr/kilicdaroglundan-16-maddelik-oneri-paketi-279850h.htm
2* https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglunun-acikladigi-16-maddelik-buhrandan-cikis-cagrisi
|