AHLAKSIZLIĞIN KANIKSANMASI
(Ahlaksızlığın Nedenleri)
Ahlaksızlığımızın kaynakları nedir dersek, adaletsizligimiz diyebiliriz, başka, bencilliktir, başka, adaletsizliği, bencilliği kapatmak için başvurulan yalanlarda diyebiliriz… Daha başka ahlaksızlık da diğer davranışlar gibi insan tarafından öğrenilmesi ve yaygınlaşmasına dayalı bir kanıksanışın toplumumuza sirayet etmesi de diyebiliriz. Bütün bunlar birbirini beslemekte ve bize ahlaksızlığı getirmektedir. Bunların yanı sıra onlarca daha neden, yüzlerce daha davranış sayabiliriz…
Anlaşılan o ki insan ahlaksızlığı da öğreniyor, ahlaklı olmayı da, her ikisi de yaygınlaştıkça, normalleşiyor, Allah korusun, yoksa ahlaksızlık bizim normalimiz mi oldu? Ne yazık ki evet, öyle demek zorundayız… Bunun kaynakları nelerdir, ahlaksızlık nedir, bu işten toplumumuz nasıl kurtulabilecektir, ahlaksızlığın neden olduğu toplumsal olumsuzluklar nedir? Ahlaksızlıkla nasıl mücadele edilebilir, Ahlakın kaynağı nedir, hangi kaynaktan toplumumuzu beslersek toplum olarak ahlak seviyemizi yükseltebiliriz? Hangi ahlak sistemini toplumumuza daha kolay eklemleyebilir, ahlaklılığı bir kültür haline getirerek, toplumsal ve kişisel hayatımızda yaygınlaştırabiliriz? Bu soruları akademisyenler, entelektüeller, sosyologlar, hukukçular, ilahiyatçılar, siyasetçiler, daha da çoğaltarak, bütün bu sorulara cevaplar arayarak, bularak bunları eğitim de derslerle, medya da filmlerle görsellerle, dini alan da vaazlar, hutbelerle v.s topluma ulaştırmalıyız, yaygınlaştırmalıyız…
Bunun için bir ahlak ve adalet seferberliği yapma sorumluluğumuz ve zorunluluğumuz vardır. Bu seferberlik çerçevesince neler yapılabilir derseniz, 80 milyon bu ahlaksızlıktan zarar görüyoruz, bunun hepimiz farkındayız, bugün ben, yarın sen hepimiz sırayla zarar göreceğiz… İşin garibi bunu da biliyoruz, ama ahlaksızlığı normal saymaya devam ediyoruz… Ben saymıyorum diyenlere, itiraz edenlere bazı bilgiler sunacağım, o zaman sizin de bildiğiniz ama milleti suçlamayalım, dünyaya rezil oluruz, bunu bizim adamlar da yapıyor diye es geçtiğiniz/geçtiğimiz aynı zamanda ahlaksızlığımızı yüzümüze vuran birkaç olay paylaşacağım… Ahlaksızlığı toplum olarak nasıl kanıksadığımızın göstergeleridir bunlar…
Bir araştırma yapılıyor, bu araştırma sonuçlarını eski diyanet işleri başkanı Ali Bardakoğlu’ndan dinleyelim. “Geçenlerde bir hocamız alan araştırması yaptı ve bir soruya çok canım sıkıldı. Soru şuydu: 'Dindar olmak ahlaklı olmayı gerektirir mi?' Cevap verenlerin yüzde 80'i ‘hayır, gerektirmez’ cevabını verdi. Teorik entelektüel olarak doğru olabilir bu cevap, cevap verenler Kant'ı okuyarak değil, hâle bakarak cevap veriyorlar. Bu bir toplum için vahimdir. Bu soruya bir Müslüman ülkede 'hayır efendim, bir insan dindarsa ahlaklıdır' denilmesi gerekmezmiydi? Müslümanlıkla ahlak birbirinden hayli ayrıldı. Günümüz insanı 'dindar, ahlaklı olmayabilir' diye düşünebiliyor." diye bir konferans da konuşma yaptı… Şimdi belki de kimileri bu araştırmacıya kızacak, kimileri neden bunu dile getirdiniz diye Ali hocaya kızacak… Ama bu olan durumu kabullenmek kapatmak yerine, sesiz kalmak yerine, bu toplumsal gerçeğin görülmesi, ahlaksızlığın sorun olarak kabul edilmesi ve bununla mücadele edilmesinine karar verilmesi için, ilk adım bunun sorun olarak kabullenilmesiyle başlar.. Biz kabul ediyormuyuz, işte o tartışmalıdır… İkinci örnek ise bir haftalık bir bilim dergimiz bu konuyu seçmiş ve incelemiştir…
Dergi şu başlıkla çıkmıştır, “Bir ülkede tüm halk yolsuzluğa alıştırılabilir mi?”
HBT Dergine göre: “Bilimsel araştırmalar gösteriyor ki, bir ülkede siyaset ve devlet gücünü kullanan hükümet, yolsuzluğun ipini gevşetip bırakıyorsa ve bu uzun dönemli bir süreyi kapsıyorsa, ahlaki çöküntü, tepeden aşağıda doğru topluma yayılıyor. Ahlaki değerleri göz ardı ettiğinizde vatandaşlar da dürüstlükten taviz vermeye ve bu durumdan rahatsızlık da duymamaya başlıyorlar…” Bir noktadan sonra yasal olanı ahlaklı saymaya başlıyor, daha sonra yasaları da ahlaki duruşuna göre değiştiriyor, yandı gülüm keten helva…
Artık üzülerek belirtelim ki ahlaksızlık toplumumuz için yapısal bir sorun olmuştur, toplumda zaten yaygınlaşmasına dayanan bir kanıksamayla karşılık bulan bu sorun… Ne bir yasal yaptırımla, ne bir toplumsal kınanmayla artık karşılaşmamaktadır, bu durum ahlaksızlığı neredeyse resmileştiriyor, bu toplumsal duyarsızlık ahlaksızlığı adeta bir salgın hastalık haline getiriyor... Sorulan sorulara şu sevaplar veriliyor…
“Kim çalmıyor ki...” “Çalıyorlar ama çalışıyorlar da...” “Çalıyorlar ama çaldıklarından dağıtıyorlar da...”
Siyasal tercihte bulunurken, oy verdiklerimizin ne kadar ahlaklı olduğunu sorguluyormuyuz? Devletin yönetimini teslim edeceğimiz kişiler de liyakat ve ahlak ölçüleri aramazsak ne ölçüleriyle tercih yaparız ki? Her neyse siyasal tartışmalarda insanlarımız ahlaksızlarını bile savunuyorlar, biz olayı sosyolojik acıdan ele almaya çalışalım… Ben size iki anımı anlatacağım ve ondan sonra ahlaksızlık üzere ülkemizin dünyada ki yeri konusuyla devam edeceğim…
Bir seminerdeyim, siyasal olarak karışık bir grup, yani toplumda ne varsa orada da o var… Bir soru soruluyor!!! Dikkat edin… Size yalan konuşulmasını istermisiniz diye… Benim gibi düşünen %8 lik bir grup hayır.. Birinci şık bu.. İkinci şık ise iyi durun!! Size istediğiniz/beklediğiniz yalanların konuşmasını istermisiniz? Ne çıktı tahmin edin, edemezsiniz… %76 evet sonuç beni şaşırttı, sonra yukardaki araştırmayla nasıl bire bir denk düşüyor değil mi? üçüncü şık ise yalan konuşulabilir di, bu ise %16 çıktı, bana istediğim yalanları konuşabilirler diyenlerle, bu sorulara elimize verilen butonlara basarak cevap verdik, yani çok düşünmeden gerçek niyetlerimizle.. Sonuçları toplandığında toplumumuzun durumu ortaya çıkıyor.. Son örnek, bizim Kastamonu da emekli olmuş esnaflık yapan Osman, diye bir arkadaşım var… Bir gün ben toplumdaki ahlaklı insan sayının %10 olduğunu söyledim, ben ticari hayatın içinde olmadığım için olsa çok iyimser bir tahmin yapmış olacağım ki… Osman bey gardaşım itiraz etti, %5’i geçse bu toplum uçar dedi, biz %4-5 ile bu toplumu idare ediyoruz demez mi… Üstelikte ahlaksızlıklardan çok canı yanmış olacak ki bu verdiği sayıyı tartışmaya bile açmıyordu… Osman gardaşıma sordum, bu orana hangi grup daha çok katkı veriyor dedim… Dinlisi, dinsizi, sağcısı solcusu hiç fark etmez dedi, hepsi bu meselede birlikte hareket ediyor dedi… Şaştım desem, şaşamadım, bende kabullendim, acaba bende mi ahlaksızlığı kanıksadım diye kendi kendimi sorguladım… Ama ben ahlaksızlığın daha henüz normal olduğunu kabullenemeyenlerdenim… Yukarıda sıraladığımız bu olayların/olguların, yolsuzluğun yukardan aşağıya, aşagıdan yukarıya nasıl yaygınlaştığı konusunda bize bir fikir verebilir, verdi mi? Vermediyse o zaman devam edelim durum daha da ciddi… Alın bize/size birçok bilgi daha, durumumuzu anlatan yalnız bir sonraki yazı da devam edelim, yazı çok uzadı… Gelecek yazı ülkemizin uluslararası ahlaksızlık karnesiyle ve ahlaksızlığa karşı ne yapabiliriz önerileriyle ilgili olacaktır… Ahlaklı yaşmak ve öbür yazıda görüşmek dileğiyle, selam ve sevgilerimle..
Hüseyin Benek – 21.5.17 – vatandasfikri.com
Kaynaklar
4- HBT Dergisi Sayı 59
5- http://www.birgun.net/haber-detay/oecd-verilerine-gore-yolsuzlukta-tavan-yapan-18-ulke-listelendi-115193.html
|