TARİH DEN KOPMAK
(Kopanlara Selamlarımla)
İnsan zaman içinde yaşar, geçmişe anı, şuna an, geleceğe gelecek zaman der, bu zaman anlayışı, bizim toplum olarak tarihimizi oluşturur. Biz anı ve geleceğe doğru yaşayarak da geleceğe yaptıklarımızla, yapmadıklarımızla tarih bırakırız… Ön yargı duvarına dayalı olarak ya tarihimizden kopmuşsak ve ya koparılmışsak, ne tarih bilincimiz olur, ne toplum bilincimiz olur…
Olmaz olmasına ama bilinç boşluk götürmez, duygu bir yere yönlenir, başkalarının soyut olarak, metafizik ucmalarla, fiziki durumları, metafizik okumalarla belgelere dayanmadan yazdığı, tarihi tarihimiz kabul ederiz… Örnegin böyle bir anlayışa mensup kişiler kurtuluş savaşı yok, olmamış der… Tamam bizim tarihi bizi yeni sisteme uyum sağlamamız için taraflı yazdık, ya İngiliz Tarihi belgeleri, ya Yunan tarihi belgeleri onları da biz mi uydurarak yazdık… Serv anlaşmasının haritasını biz mi çizdik ve onayladık, lozan anlaşmasının maddeleri sadece bizim arşivlerimizde mi var? Bunu da geçelim, ya ekonomik tarih, bu gerçekleri nasıl yok sayarız.. Ben tarihçi değilim ama şu kadarını da biliyorum, bilmeliyiz… Tarihinden Kopanlar Tarihe doğru Sürüklenirler. Fikri Adil
Yıl 1750, artık Osmanlı imparatorluğu durağanlıktan gerilemeye doğru başlamış, bunda çeşitli nedenler olabilir, yeni keşifler, teknolojik gelişmelerden uzak kalış, yanlış yönetimler v.s Örnegin ilk toprak kaybettiğimiz anlaşma hangisidir? “Karlofça Antlaşması (1699) :Avusturya, Lehistan, Venedik ve Osmanlı Devleti arasında imzalandı…” İlk Borcu ne zaman almış, Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk dış borcu aldığı 1854 yılında başlayan ve aralıksız bugüne kadar devam eden bir bütündür. Osmanlı İmparatorluğu ömrünün son dönemlerinde borçlanmaya başlamış olmasına rağmen kısa sürede aşırı miktarda borçlanmıştır.” Gelelim yen devletimizle yaşanılan, yaşadığı iddia edilen kültürel sorunlara…
Şimdi halifeliği dini kurum sananlarla, siyasi kurum sananların olaya farklı bakışıyla mı başlayalım, yoksa, Osmanlının kanunlarını Şeriat kanunları sayan, Cumhuriyetin kanunlarını medeni, modernist sananların bakış acılarıyla mı olaylara bakalım… İlk medeni kanun ne aman uygulandı, biliyor muyuz?
“Osmanlı Devleti’nin hukuk sistemi, İslam Hukuku ve şeriatın kapsamına girmeyen alanlarda Padişahların kendi iradelerine dayanarak kanun koyma yetkileri çerçevesinde doğan örfî hukuktan oluşmuştur.”
Arkadaşlar yapmayın etmeyin, etmeyelim, tarihe güzellemelerle bakmayın, pembe gözlükle hiç bakmayalım, sistem farkını, zaman farkını, mekan farkını, hem dünya ölçeğinde hem de Türkiye ölçeğinde değerlendirin bakın, bakalım derim…
“Osmanlı Devleti açısından kanunlaştırma hareketleri, esas itibariyle somut gereksinimlere dayanan ekonomik ve siyasal etkenler çerçevesinde şekillenmiştir.” Toprak kaybedişler, ekonomik sorunlar, iç isyanlar, gayri Müslüm azınlık hakları yeni kanun arayışlarına neden olmuştur. ilk olarak 1850 yılında Kanunname-i Ticaret, 1807 tarihli Fransız Ticaret Kanunu örnek alınarak hazırlanmıştır.
Şimdi gelelim günümüzde ki merdiven altı eğitime dayanan ve böylece oluşan zihinlere, Osmanlı süperdi, Cumhuriyet onu yıktı ve yerine kötü bir sistem kurdu? Halifeligi kaldırmasaydı dünyadaki Müslümanların hepsine hükmedecektik, Birliklerini sağlayacaktık, Halifelik ne zaman kaldırıldı ve o zamana kadar Müslümanlar üzerinde etkisi vardı var mıydı, Müslüman milletler bizden koptuğu vakit hangi idare vardı? Ya bir sorun, bir araştırın adam sallıyor, bizde kafa sallıyoruz, alkışlıyoruz, her sallamanın karşısında düşünce ölüsü gibi onaylıyoruz, sonra bazı fitneci, fesatçı olduğundan şüphelendiğim tipleri sayıyoruz, kendimize rehber ediniyoruz.. Onlarda bize diyor ki, Camiler ahır yapıldı, gerçekten de yapıldı mı diye sormuyoruz bile… Bazı siyasal konuşmaları gerçek sanıyor, siyaseten tabanını yanında tutmaya çalışan bir siyasetçi, ekmek karneye bağlandı şunları iktidarı dönemde diyor… O dönem hangi dönem, 1922-1923’mü, o dönemde ülkede ne oluyordu, ne oldu, 1900 le 1922 arasında yaşanılanları unuttuk mu? Yıl 1930 mu, 1929 ekonomik buhranında dünyada en güçlü ekonomilerin olduğu ülkelerde bile açlıktan ölenler varken, burada ekmeğin karneye bulunması başarı değil mi? Yıl 1939-1940 ikinci dünya savaşı başladı ta 1945’e kadar devam etti bu arada yoksulluklar yaşandı, bunu bu bilgiyi vermeden verenler siyasal rant peşindedirler… Geleli yakın tarihe 1974’e mazot kuyrukları vardı, yağ, tüp kuyrukları vardı nedeni, neydi? Kıbrıs’a çıkartma yaptık diye, neden çıkarma yaptık oradaki soydaşlarımız büyük bir zulüm altındaydı da ondan… Zulmü yapanlara sessiz mi kalınsaydı?
Dünyanın belli başlı ekonomik olarak güçlü ülkeleri biz ambargo uyguladılar ve ülkede bir çok şeyin yoksunluğu yaşandı… Yani tarihten kopmadan, zamanı ve şartları içinde o tarihi değerlendirmek lazım… Bunun içinde o şunu diyor, bu bunu diyor dan çok biz ne biliyoruz onu düşünmek lazım… Bilmiyorsak araştırmak, okumak lazım, yada siyaseten mesajları değil, İlber Ortaylı, gibi bilen hocaları dinlemek lazım… Kısacası tarihten kopmadan tarihimizi okumak, tarihe güzellemeler yapmak için değil zamanı ve geleceği yaşamak için dersler çıkarmak için okumak, bilmek toplumumuzdan kopmadan, bu toplumun iyiliği için çalışmak lazım… Bilmekle, bilgiyle, düşünceyle, planla, projeyle çalışmak, ülkemizi geleceğe taşımak dileğiyle… Selam ve Sevgilerimle…
Hüseyin Benek – 14.11.18 – vatandasfikri.com
Kaynaklar
-
Dogan Kuban: Türkiye 1950-2018 Makalesi – HBT Dergisi 137 Sayısı
-
-
-
Not: Yazı Diyanet İşleri Başkanının Bir Yazar sanılan Zattı, 9.11.2018 de Ziyareti Üzerine Yazılmıştır.
|