EKONOMİ
(üretim tüketim paylaşım ilişki)
Ekonomi üretim, tüketim, paylaşma ilişkisidir. Bunu belirleyen çeşitli nedenler üzerine bina edilir.
Bu ekonomik yapılandırmaya bizim insanı öne alan düşüncelerimiz şekil verir veya aksi geçerlidir. Bu şekil veriş çeşitli tavırlar almayı gerektirir. Bu tavırlar sosyal adaleti sağlamaya dönük olmalıdır. Bunlar üzerinde duralım isterseniz.
İhtiyaçlar sonsuz, kaynaklar kıt mantığına bakalım öncelikle.
İhtiyacımız sonsuz filan değildir; ama kaynakların sınırlı olduğu kesin, sınırı Dünyanın kaynak sınırıdır. Bize gelince benim ihtiyacım olan yiyeceğim de, giyeceğimde sınırlıdır, yeter ki ben tatminsiz biri olmayayım. Tatminsizsem şayet tüketimimin sonu yoktur, ihtiyacımın sonu olmakla beraber.
Bugün kebap yedim, yarın yine yedim, öbür gün istesem de yiyemem o zaman sağlıksız belenmiş olurum.
Bir gömlek aldım mavi, lacivertini de, yeşili aldım, iğde yeşilini de, beyazını aldım grisini de, kahverengisini aldım, sütü kahvesini de, kısacası siyahını fümesini bütün renkleri aldım. Toplam 20-25 gömleğim oldu, bundan sonrası ya paylaşarak gömleklerimi azaltacağım ya da gardırop yetmeyecek depolama sorunu yaşayacağım. Paylaşmanın maliyeti düşük aynı zaman da paylaşarak azalttığım gömleklerin yenisini alarak kendimi bir b…k sanmak için tüketmeye devam edeceğim, şimdiler de insanlara bir hal oldu tüketerek rahatlıyorlar. Oysaki üretmek daha rahatlatıcı, çünkü bunu ben yaptım diyebiliyorsun. Dönelim gömlek depolama sorununa.
O zaman sonun da paylaşacağıma başında paylaşsam ya, yeni gardırop almaktan da kurtulmuş olacağıma göre, çalışanlarımla, akrabalarımla, toplumun ihtiyacı olan fertleriyle, paylaşmak daha insani değil mi?
Ekonomi üretim, tüketim ilişkisidir demiştik aynı zamanda, evet toplumun ihtiyaçlarına göre yine toplumun üretim kapasitesini dengelememiz gerekir. Reklamla tüketimi körüklemeden, insanların kendi ihtiyaçlarını kendilerinin keşfetmesinin, farkına varmasının sağlanmasının yöntemleriyle, bunu eğitimle, ya da kültürel aktarımla, ya da tasarruf, üretim, tüketim dengesiyle, ülkemizin ve dünyanın kaynaklarının sınırlı oluşunun bilinciyle hareket ederek tüketimi ihtiyaçlar sınırına çekmeliyiz. Üretimi de daha çok daha çoktan ihtiyaçlar sınırına indirmeliyiz.
Tüketimle başladık devam edelim isterseniz. Bilgisayarları, cep telefonlarını ve arabaları ele alalım derim, çünkü bu üç alanda savurganlık hat safhada. Bir ürünü neden alırız, neden değiştiririz bunlar üzerinde düşünmeliyiz, neden alırız, bir ihtiyacımız vardır. Bilgisayarı ele alalım; bilgi depolamak ve depoladığımız bilgilere hızla ulaşmak için alırız, sonra Dünyayı birbirine bağlayan internet ağından yararlanmak için alırız, benim gibi daktilo olarak kullanmak için alırız, oğlum gibi oyun için alırız, komşumuzun oğlu kızı gibi Chat, cüt (sohbet) için alırız. Nedenimiz her neyse bu aldığımız bilgisayarı ekonomik ömrünce kullanmamızın gerekliliğidir. Bunun ekonomik ömrünü ne belirler, a) işimize yarayışı, b) teknolojik yapısı, c) düzenli ve sağlıklı çalışıyor oluşu, d) enerji acısından verimliliği bunlara daha başka şu aklıma gelmeyen şıklar da ekleyerek hepsinden negatif cevaplar aldığımızda kullandığımız bilgisayarın, otomobilin, cep telefonunun değişim zamanı gelmiş demektir.
İşimize yaramıyorsa, teknolojisi bizi rakiplerimizden geri bırakıyorsa, sürekli tamir sorunu çıkarıyor ve iş verimimiz bu nedenle düşürüyorsa, yenilenen teknolojik ürünlerle enerji verimliliği sağlanacaksa, tabiî ki değiştirelim.
Bu değişiklik anın da yapacağımız her lüzumsuzluk bizde ekonomik kayıplara, Dünyada ise kaynak savurganlıklarına neden olacaktır. Geri dönüşün sorununu çözememiş bizim gibi ülkelerde de hurdaların ve bu zamanından önce değişim yapılan araçların atıklarından hurda yığınları oluşacaktır. Üstelik bir yılda oluşan hurda yığınlarının Everest dağının yüksekliğinde olduğu tahmin edilmektedir. Bu tahmin sadece bilgisayar değişiminden doğan hurdalar içindir.
Tüketimin ihtiyaçlar seviyesine indirilmesi dünyayı kaynak israfından kurtaracak ülke, kişi ekonomilerini de kaynak ve parasal acıdan rahatlatacaktır. Bu nedenle sosyal adaleti sağlamak için önerilerde bulunan İslamın emirlerini ve önerilerini, Sosyalizmin ve Sosyal demokrasinin önerilerini insanlık dikkate almak zorundadır. Yoksa bu kar ve tüketim hırsı birbirini besleyerek Dünyamızın kaynak sonunu hazırlayacak ve kaynak sorunu da savaşlara neden olacaktır. Dünyamızı yaşanmaz hale getireceğiz. Sosyal adaleti sağlamak aslında savaşmak an daha kolaydır. Bu nedenle az tüketim az kar paylaşımın önünü açacaktır.
Tüketimin sınırlandırılarak yapılacak tasarrufla açlık seviyesinde yaşayan insanlara aktarılmasının da önü açılacak ve böylece dünyada da yaşam ölçüleri daha insani hale gelecektir.
İnsani hal ise karın doyurma ve üreme seviyesinden kurtulma halidir. Bunun içinde üretimin artırılmasına gerek yoktur. Sadece gelir ve refah seviyesinin yüksek olduğu ülkelerde tahmini % 10-15 tüketimin azaltılarak yapılan tasarrufun açlıkla, yoklukla boğuşanlara aktarılarak bu sorunu yaşayan yüz binlerce insanın daha insani yaşaması sağlanabilecektir.
Sorun insan hemcinslerimize sahip çıkma sorunudur. Bu bizim insani, vicdani ölçülerimizle yakından alakalıdır.
Sorun, hem kendi insani ölçülerimizi hem de yoksunlukları yaşayanların insana yakışan yaşam seviyelerini, kar ve ekonomik çıkarlarımıza feda edecek miyiz etmeyecek miyiz? 25-30 gömleğin üçünü, beşini gömleği olmayana ve bir gömleği olana vererek paylaşmanın hazzını yaşayacak mıyız, yaşamayacak mıyız?
Sonuç olarak ister bilgisayar, istersek araba, cep telefonu vs.. tüketimimizi kısarak kıstığımız tüketimden elde ettiğimizi paylaşarak yaşanan açlık sorununa çözüm olabiliriz.
20-30 çorabı veya kilot’u olanlar çorabı ve kilot’u olmayanların olanlarda hakkı olduğunu hatırlatarak bu yazımıza son veriyor, selam ve sevgiler sunuyorum.
İNSANİ SEVİYESİ(sosyal adaleti) DAHA YÜKSEK BİR DÜNYA İÇİN
NİMETİ DE KÜLFETİ DE PAYLAŞALIM.(Fikri Adil)
|