PARADOKS/ÇELİŞİK
Bana sorarsanız en büyük çelişki nede yaşanıyor diye insan da, insanın duyguların da, düşüncelerin de, davranışların da derim, insan diyecegimize paradokslar/çelişkiler yumağı dersek yeridir. Neden mi, derseniz bir bölümünü sıralayalım işte bunlardan dolayı…
Yaşarız, yaşarken ölü gibi duyarsızız- Fizikselliz bedenimizle, Ruhsalız hayallerle düşüncelerle, - Ölümlüyüz, degiliz bıraktığımız eserlerle,- Bir yanımızla sağcıyız muhafazakar tutunuruz geleneklere, öbür yanımızla solcuyuz, tuttururuz degişim diye, acığız gelişmelere – Şu yanımızla iyiyiz, iyiliklere, bu yanımızla kötüyüz neden oluyoruz kötülüklere, - Biri bakıyor güzel, digeri bakıyor çirkin görebiliyor, - bu konuda çok ahlaklıyız mangalda kül bırakmıyoruz, şu konuda Ahlaksız mangalı bile iç ediyoruz – Bir bakmışız cimri mi cimriyiz, ne çalışanın hakkını, ne vergi, nede zekat veriyoruz, bir bakmışız müsrif mi müsrif, vergi olarak devletimize, ücret olarak çalışanların hakkı olan maaşlarını vermek yerine, zekat olarak milletimize vercegimiz paralarla işçinin, yoksulun haklarıyla, kendimize, çocuklara, medresimize ithal lüks arabalar alıyoruz ve ithal edilen ülke devletine ve işçilerine kendi devletimize ve işçimize vermediklerimizi veriyoruz, - saygınsın, saygılısın, ama öyle hareketler yapıyorsun ki sana saygı duymakta zorlanıyorum, onurlusun fedakarlıklar ve dürüstlük içindesin, şerefini düşünmeden hareket ediyor onursuzsun, -Erdemliyiz, bi o kadar da erdemden bir haberiz, - Nimete de külfete de neden olur kendi ihtiyacamızın on mislini üretiriz de bir o kadarını tüketiriz de, - Bir bakmışsın canlıların en üstünü bir de ne görelim en düşkünü, -İnançlıyız bizi ve kainatı yaratan ve düzenleyen bir düzenleyici yaratıcı olduğuna inanırız, inanmayız evrenin tesadüfen oluştuğunu, bizim maymundan evrimleştiğimizi iddia ederiz,- Potansiyelimiz var, kullanmayarak atılız da, -Artısında çok şeysin, eksisinde hiçbir şeysin, - Severiz ölümüne de, nefret de ederiz öldüresiye, savaşa da barışa da neden oluruz - Biliriz, bilemeyiz, -Düşünürüz, düşünmeyiz, - Açlıktan ölen olduğu kadar, tokluktan ölenler de var. Hayatımızı kolaylaştıran araçları, insandan daha önemli gibi algılar büyük bir çelişki daha yaşarız …. vs..vs Ne kadar çok paradoks/çelişki yaşıyoruz farkındamıyız? Farkındayız, degiliz yine paradoks içindeyiz.
İyiliğe iyilikle - İyiliğe kötülükle -Kötülüğe iyilikle -Kötülüğe kötülükle karşılık veririz, biz komple baştan sona paradoksuz, hiç yanlış yapmadığımız birinden yanlış görürüz, bazen, sevmediğimize seviyor, düşüncesine katılmadığımıza katılıyor numaraları yaparız bu nedendir bilirmisiniz? Biz canlıların içinde en çok çelişkiler yaşayan canlıyız da ondan. Hatalarımız, günahlarımız hep bundandır, diger canlılar bir proğrama tabi iken biz özgür bırakılmışız, acaba bu çelişkilerin kaynağı bizim özgürlüğümüz olmasın.
Bir yandan bu kadar özgürken, diger yandan bir o kadar da bağlıyız, sevdiklerimize, inançlarımıza, düşüncelerimize bağlılıklarımız bizim özgürlüğümüzü sınırlarken, diger yandan soguktan, sıcaktan, saldırılardan korunmak için bir barınağın duvarlarıyla sınırlarımızı çizeriz. Biyolojik olarak sınırlıyız, düşünsel olarak sınırlandırılıyoruz bakın burada da büyük çelişkiler yaşıyoruz özgürüz, degiliz.
Çelişkileri nerede yaşamıyoruz, insanı inanan olarak ele alalım, ne büyük çelişkiler yaşarız, inandığımız din, faizden uzak durun der, duramayız, yoksulla paylaşın der, paylaşamayız, çalışanlarınızın hakkını verin der, tam anlamıyla veremeyiz, inanarak güzel işler yapın der, yapamayız ne garip degil mi?
Sagcımıza bakarız, sagcı gibi degil, solcumuza bakarız solcu gibi degil, fanatikce demokratız, bir o kadar da demokrasinin işlemesini engelleriz, demokrasiden bi haberiz, biz neyiz, neciyiz sırf parodoks degil mi?
Görsel olarak da zaman zaman nasıl yanıldığımızı fark ettiğimiz olmuştur, Paradoks/çelişiklik fiziksel bir durumdan çok zihinsel bir durumdur dersek daha iyi anlatmış oluruz.
“Paradoks bilinenle, bilinmeyenin, niyetlerle, düşüncenin, düşüncelerle, gercekliklerin, gördüklerimizle algıladıklarımızın, amaçlarla arzuların çatışmasıdır. Fikri Adil”
Ama asıl parodoskları/çelişkileri düşüncelerimiz üzerinde düşünmemekten yaşamaktayız. Doğru kabul ettiğimiz düşünce ne kadar doğru, yanlış kabul ettiğimiz düşünce ne kadar yanlış çelişkiye düşmek aslında düşüncellerimiz üzerinde düşünme fırsatı yaratmaktadır. Bu fırsatı degerlendirmemiz gerektiği kanaatindeyim, kendi kanaatlerimi bildirdikten sonra, parodoks üzerine internetten derlediğim bilgileri sizinle paylaşabilirim.
Paradosk, yanılğıyı, doğru gibi alığılama durumudur. Fikri Adil
Hüseyin Benek – Ankara 2013 www.vatandasfikri.com
Kavramsal acıdan Paradoks nedir?
Paradoks, görünüşte doğru olan bir ifade veya ifadeler topluluğunun bir çelişki yaratması veya sezgiye karşı bir sonuç yaratmasıdır. Çoğunlukla, çelişkili gözüken sonuç veya sonuçların aslında çelişkili tarafları vardır. Paradoks teriminin karşılığı olarak Türkçe'de yanıltmaç, çatışkı ve çelişme sözcükleri de kullanılmaktadır. Ayrıca kendi içinde çelişen veya tam tersi şekilde sonuç olarak doğru olan fakat absürd veya çelişkili gözüken bir ifadeye (veya ifadelere/ifadeler bütününe) de paradoks denmektedir. Kökleşmiş inanışlara aykırı olarak ileri sürülen düşünce olarak da tanımlanabilir
Paradoks diyebilmemiz için ne gerekir?
Parodoks diyebilmemiz için çelişik durumların farkında olmalıyız, degilsek parodoks’a düşmemişiz demektir, ama bu aynı zamanda sorgulamıyoruz da demktir.
1- Çok mantıksız görünen, aslında çok mantıklı bir durum olabilir.
2- Parodoks İki doğrunun veya yanlışın çelişkisidir.
3- Paradokslar ilginçtir, düşünmeyi gerektirir.
4- Paradokslar eğlencelidir, öylemi böylemi ikilemi arasındaki birnoyunu andırır.
5- Paradokslar öğreticidir, yanlışın neden yanlış, doğrunun neden doğru olduğunun sorgulanmasıdır.
6- Paradokslar şaşırtıcıdır, yanlış sanısı doğru, doğru sanısı yanlış cıkabilir.
7- Paradokslar zihni açar, sanki bir zihin jimnastiğidir.
Sözlükte paradoks ne anlama gelmektedir?
1- Aykırı düşünce.
2- Çelişki.
3- Düşünceler arasında tartışmaya açık, kesin bir yargı içermeyen karşıtlık.
Paradoks’un Etimolojisi
Türkçe'ye, Fransızca paradoxe sözcüğünden türeyerek giren paradoks sözcüğünün, etimolojik anlamda kökeni Yunanca paradoksos yani "karşıt-çelişen (düşünce)"dir. Paradokson, paradoks (karşıt düşünce) içeren iddia anlamındadır. (Yunanca para: Yan(ında), boyunca; üzerinden, dışa; karşı. Yunanca doksa: Düşünce; niyet. Ayrıca Yunanca dogma: Düşünce; karar; tez.) Bu Yunanca kökenli sözcüğün Latince'ye paradoxus olarak girmesi, sözcüğün daha sonra (17. yüzyılda) batı dillerinde yer almasını sağlamıştır. Kökende sözcük "kabul görmüş bir düşünceyle çelişen, karşıt bir ifade" anlamında kullanılırken[2], bugün bu anlamdan ziyade yukarıda belirtilen felsefi ve mantıksal anlamda kullanılmaktadır.
Örneklerle Paradoks nedir, görmeye çalışalım
Giritli olan Epimenides:
"Bütün Giritliler yalancıdır !" diyerek bizi çelişkiye götürür.
Şöyle ki:
Eğer gerçekten giritliler yalancı ise kendisi de giritli olduğuna göre o da yalancıdır. Yani söyledikleri yalandır(mesela yukarıdaki cümlesi). Bu cümle yalan olduğuna göre doğrusu şu olmalı:
"Bütün Giritliler doğrucudur, doğru söyler."
O halde söylediği doğrudur. Yani "bütün Giritliler yalancıdır...
Socrates'in paradoksu
"Bilidiğim tek şey hiç bir şey bilmediğimdir."
Zeno paradoksları
Zeno'nun 1. paradoksu
Bir nesnenin d yolunu alabilmesi için önce o yolun d/2'sini gitmesi gerekir. Ancak d/2'sini gitmeden önce d/4'ünü gitmesi gerekir. d/4'ünü gitmeden önce d/8'ini gitmesi gerekir vs. Bu dizi sonsuza kadar uzatılabilir. Öyleyse bir yolun tamamını gitmek sonsuz sayıda hamle ile mümkündür. O halde d uzunluğunda bir yol gidilemez.
Bu paradoksun fiziksel çözümü quantum fiziğinin belirsizlik ilkesini beklemek zorunda kalmıştır. Bir uzunluktan sonra, yarı yollardaki belirsizlik ihmal edilemeyecek kadar büyük olacaktır. Yarı yolun fiziksel bir anlamı olmayacaktır.
Matematiksel çözümü cebiri ve gibi sonsuz geometrik serilerin yakınsadığının kanıtlanmasını beklemiştir. Gittikçe kısalan yarı yolları almak için geçen zaman da git gide kısalmaktadır ve bunlar birbirini telafi eder. (Kanıta bakınız)
Zeno'nun 2. paradoksu (Achilles ve kaplumbağa paradoksu):
Kaplumbağa yarışa d1 kadar önden başlamış olsun. Aşil'in ona yetişebilmesi için önce d1 yolunu almış olması gerekir, ancak bu sırada kaplumbağa d2 kadar ilerlemiş olur. Aşil önce bu d2 yolunu almalıdır, ancak kaplumbağa d3 kadar uzaklaşmış olacaktır. Bu böylece devam ederse Aşil'in kaplumbağaya asla yetişemeyeceği anlaşılır. Ancak Aşil kaplumbağaya yetişir ve onu geçer. Paradoks.
Bu paradoksun çözümü de yukarıdaki gibidir.
Zeno'nun 3. paradoksu (ok paradoksu):
Uçuş halindeki bir ok herhangi bir anda anlık olarak durgun bir konumdadır. Ancak tam o anda aynı konumdaki hareketsiz sabit bir oktan ayırt edilemez; öyleyse okun hareketi nasıl algılanıyor?
Simpson'un paradoksu
Farklı grupların ortalamalarının ortalaması grupların birleşik haldeki ortalamasına eşit olmak zorunda değildir.
İlk dava
Hukuk fakültesini bitiren genç, ülkenin en ünlü avukatının yanında staj yapmak için başvuruda bulunur. Avukat gence tek şart ileri sürer: "İlk davandan elde ettiğin bütün parayı bana vereceksin". Anlaşma imzalanır ve iki yıl beraber çalışırlar. Tam staj bittiğinde genç anlaşmayı haksız bulduğunu, ilk davadan kazandığı parayı ona vermeyeceğini açıklar. Avukat tazminat talebi ile mahkemeye başvurur.
Hakimin kararı ne olmalıdır?
İki davalı duruşmada hakimin karşısına geçtiğinde avukat şunu söyler:
"-Sayın yargıcım, bu davayı uzatmaya gerek yok; çünkü eğer ben kazanırsam zaten parayı alacağım, eğer kaybedersem yine alacağım, çünkü anlaşmamıza göre o ilk davasından kazandığı parayı bana verecek."
Hakim tam avukatı haklı bulacakken bu kez genç avukat söz alır ve şöyle der:
"-Sayın yargıcım, evet avukat haklı, bu duruşma gerçekten gereksiz, ama benim lehime; zira eğer ben bu davayı kazanırsam zaten ona birşey ödemeyeceğim. Eğer kaybedersem, anlaşmamıza göre ilk davayı kaybettiğim için ona yine bir şey ödemeyeceğim."
II. Murat'ın dilemması
Sultan II. Murat 1444 yılı Ağustos'unda tahtı 12 yaşlarındaki oğlu II. Mehmet'e (daha sonra Fatih Sultan Mehmet olacak) bıraktı. Tahta bir çocuğun geçtiğini öğrenen İtalyan, Alman, Lehistan (şimdiki Polonya), Macaristan, Sırp ve Ulahlardan müteşekkil yeni bir Haçlı Ordusu Eylül'de savaş ilan edip Varna'ya kadar geldi. Bunun üzerine II. Mehmet Manisa'ya çekilen babası II. Murat'a bir mektup gönderdi:
Padişah biz isek, size emrediyoruz, gelip ordunun başına geçiniz; yok siz iseniz gelip devletinizi müdafaa ediniz.
Sultan Murat derhal Edirne'ye gelerek tahta yeniden oturdu ve 10 Kasım 1444'te Varna'da Haçlılarla yapılan savaşta ordunun başında bulundu. Haçlılar bozguna uğradı.
Kaynak: http://paradoks.nedir.com/#ixzz2PNWVkm80
Kaynak-2: Vikipedi, özgür ansiklopedi
|