EKONOMİK ANLAYIŞLARIMIZ
(Ekonomik Çelişkiler)
Siyasete katılım önündeki engelller ve temsilde ki eksiklikler devlet yönetimine katılmamızın önün de engeller, ekonomik olarak doğduğumuz ortam, aile ile başlayan eşitsizlikler ve bu eşitsizliği körükleyen siyasi, ekonomik modeller ile daha da beslenen ekonomik eşitsizlikler ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan sosyal eşitsizliklerin, ekonomiye/ekonomik anlayışlara yansıması aşagı, yukarı aşagıdakiler gibi olmaktadır... Bunu sizde genişleterek düşünebilirsiniz...
A* Üretim ve Paylaşım ilişlerimi anlıyoruz ekonomiden yoksa...
B* Ekonomi deyince ne anlıyoruz, 10 liraya aldığımız malı 15 lira ve daha yukarı satmak mı?
A* Küçük işletmesinin gelirine göre, giderini ayarlayarak öncelikle yanında çalışanın asgari ücretin üstün de geçimine yetecek kadar maaş verenle, kendisinin, cocuklarının lüksüne aktaranın ekonomi anlayışı aynı olabilir mi?
B* Ortalama küçük bir esnafız, ekmek, sakız, sıgara, satıyoruz, yanımızda da bir yardımcımız var, 400 bin liraya araba alıyoruz... Çoluk çocuğun giyiminden, yanımızda çalışanın hakkından kesintiler yapıyoruz, araba yerli degilse dış ticaret acıgına katkı sunan bir ekonomik anlayışımız mı var? Kaç yıllık karımız, kaç ay düşük maaş vermemiz lazım yanımızdaki çalışana...
A* Parekendeciler ve tüketimcilerin ekonomiye bakışı çok kar, çok tüketim üzerineyse... Kim Üretecek de üretim tüketim dengesi olacak?
B* Üreticiler ve imalatcıların çok kar etmek için çok üretmeleri gerekiyorsa, hatta bazı durumlarda çok üretim İhtiyaçtan çok mal ve ürün olmak olacagından, çok ürettiğin de bile zarar edilebiliyorsa...
A* Dünyanın en zengin 140 kişi en yoksul 4 milyarının (Dünya Nüfusunun yarısı) mal ve servetine sahipmiş, hangi grubun içindeyseniz, ekonomiye ve dünyaya o 140 kişi gibi bakabilirmisiniz? Bakabilirmiyiz?
B* Bu 140 kişi devleti, dini, milli kimlikleri, medya ve bilgi kaynaklarını, ekonomik güçlerini kullanarak onlar gibi bakmamızı sağlamaya çalışmaktadırlar... Onlar gibimi düşünüyoruz hiç kendimize sorduk mu? Devam edelim mi?
A* Bir ülke düşünün dış ticaret acığı yok, hatta 200-300 milyar dolar fazlası, karı var, toplumu 100 birim gelirinin, 25 birimini tasarruf ediyor, üretmesine rağmen tüketmiyor, böyle ülke ve toplumlar var mı, evet, Almanya, toplumu...
B* Başka bir Ülke düşünün dış ticaret acığı, zararları var, bu zararları karşılamak için tasarruf da etmiyor, her 100 birim gelirinin ancak 10 birimini tasarruf edebiliyor... Üretmemesine rağmen, üretiminden çok fazla tüketiyor, yetmiyor yönetiçileri, kaynakları lükse harcıyor itibardan tasarruf olmaz diyerek, geliri olan ülkeden daha çok harcıyor, para yetmeyince borç alıyor yetmiyor, devletine ait ne kadar arsa, fabrika, işletme, kurum, hizmet varsa satıyor... Böyle bir ülke var mı, evet Türkiye...
A* Aşırı çalışmasına rağmen asgari ücret alan ile kıt kanaatlarına rağmen tasarruf eden, üretenle ile...
B* Sürekli ballı kamu ihalesi alan, kamuda sürekli üretime katkı sunmadan kaymaklı maaş alanların aynı ekonomik algısı olabilir mi? Devam edelim mi, edelim...
A* Hani tanıdığımız 1 bakkalı olan amca ile, komşusunun arsasına bina yapan mahallemizin insanı yap satıcıyla...
B* Sık sık degiştiği için kasiyeri, reyon görevlisini tanıyamadığımız, patronunu hiç göremediğimiz 10.000 marketi olan, 3000-5000 konut yapan birileri aynı ekonomik anlayışa sahip olabilir mi? Olmasa gerek... Bunları daha da çogaltabiliriz, gelelim bunların siyasete yansımasını...
Ekonomik olarak arada ki bu uçurumlara rağmen aynı siyasal düşünceye, aynı dini inanca, aynı ülkenin vatandaşı olmaya devam ediyoruz... Bize ekonomik olarak zulmedenler, bizim insanımız, vatandaşımız olduğunu söylüyorlar... 2 milyar lira degerinde arabaya binen ve garajında bunlardan 20 tane olan kişilerle, arabası olmayan biz aynı partiye oy veriyorsak, burada ciddi yanılgı olsa gerek... Aynı dine inanıyorsak ve ben yoksulla sınanırken o varsıllıkla imtahan ediliyorsa, devletimizin sistemi de bu aşırılıklara göz yumuyorsa... Bir yerde bir hata yapıyoruz demektir, nerede hata yapıyoruz? Bir il düşünün valisi, belediye başkanını 2 milyarlık arabaya biniyor, il, ilçe özel idaresi milyarları yancı mütahitlere veriyor... 10 kilometre ötede açlıkla yoksulla boguşan insanlarımız, vatandaşlarımız oluyorsa... Nasıl aynı siyasete, aynı ekonomik anlayışa mensup oluyoruz anlamakta zorlanıyorum...
Hepimiz bu adaletsizliğin zulmünden sorumluyuz, yönetenler, ellerinde sermaye tutanlar ise iki kere sorumludur... Sorumluluklarımızın, haklarımızın bilinciyle, ekonomik anlayışlarımızı milli, dini, vatandaşlık bilince olduğu gibi eşitsizlikleri kaldıraçak kadar yakınlıştırmak ve daha adil bir ekonomik düzen de yaşamak dilegiyle... Selam ve Sevgilerimle...
Hüseyin Benek – vatandasfikri.com - 30.10.20
|