|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
GÜNEYDOGU RAPORU |
GÜNEYDOĞUYA BAKIŞ
Türkiye bir anlayış devrimi yaşıyor… Bunu seçimler yoluyla hayata geçirdiğimiz için alışageldiğimiz yöntemler ‘demokrasinin' usulleri şekliyle devam ettidiği için, bizler bunun bir devrim derinliğin de olduğunu anlamakta zorlanıyoruz. Öyle ki, daha dün yasak, yasak derken devletimizn görevlileri bu gün hak hak diyorlar, bu bir zihniyet devrimidir. Bunu siyasi itiraslarla gizlemeye çalışmamız mümkün degildir.
Bu degişimler sinsilesinin daha henüz başlarında olduğumuzu düşünüyorum… Önemli olan gidilecek mesafenin uzunluğu değil, bir geri dönüşün olmamasıdır, geri dönüş olacaksa bu bu adımların çıktıları olmalıdır, barış ve birlik, mutluluk ve huzur bu degişimlerin çıktısıdır.
İster askerlerimizin kendi düşünceleri olsun, ister siyasi iradenin başarısı olsun, demokrasimiz artık askerî vesayetten kurutulmuş ve adeta özgürlüğüne kavuşmuştur. Vesyetten yeni çıkılmış olmasına rağmen artık ne vatandaşların ne de siyasi iradenin vesayeti kabul etmesi, ne de askerlerin bu maceranın maliyetini yüklenmesi söz konusu degildir.
Bu zihniyet devrimin, siyasi demokrasiye geçiş de diyebilecegimiz biraz geniş zamana yayılmasının nedeni ise bu değişimi gerçekleştirenlerin sistemin yeni oyuncuları olan İslami hassasiyetleri yüksek kimselerden olmaları, bazı kesimler de kaygılanmalara neden olmaktadır. Ama öte yandan bu degişime ve gelişmeye imza atanların da demokratiktik ve laik sistemin toplumsal barış için gerekli olduğuna inanmış olmalarıdır. Bunların zor kullanmayı onaylamayan, devleti ve sistemi koruma konusunda hassas olan, sabırla şartların kendi lehlerine dönmesini bekleyerek, umut için de bundan neredeyse emin olarak o sabırlı duruşlarından sapmadan bekleyerek sonuç alanlardan bahsediyoruz.
Devletimizi geri eski alışkanlıklaraa dönüşünü mümkün kılmayan bir biçimde dönüştürür, degiştirirken bunu aynı zamanda devlete ve sisteme de sahip çıkarak, devletin değişimini içerden, kontrollü bir sürecle vatandaşların devlet etrafında, devletlerine sahip çıkarak yeni bir zihniyetle hem toplumun birbiriyle, hem de vatandaş devlet kenetlenmesi olarak ifade ederek gerçekleştirilen bir demokratik siyasi arayıştan bahsedebiliriz.
Bu iktidar AKP özelinde somutlaşmış, bu arayış, süreklilik içinde demokraiye doğru devrimsel bir dönüşüm siyaseti üretmiştir. Bu degişim vatandaşın taleplerinden güçünü almaktadır, söz konusu değişimin esas itici gücü vatandaşlardan gelmekte ve bugün tepedeki değişimin de beslediği bir taban enerjisi degişimin itici güçü olmaktadır.
Türkiye'nin olağanüstü hep korumaya odaklı demokratik yöntemlerden vatandaş hak ve özgürlüklerini genişleten, artık vatandaşından korkmayan, kendine güvenen bir devlet algısına geçmiş bulunmaktadır. Üretilen paronoyalar üzerinden vatandaşlarının hakkını kısıtlamış ve baskı altına almış koşullarında siyasetin alanını belirleyen, kamusal alanın sınırlarını ve nasıl olacağını belirleyen durumu aşarak bir toplumsal uyum sürecine girilmiştir. Bu degişimin bir ucu bu degişime uyum sağlayamayan siyasetcilere, diğer ucu ise her bölgede yerel hegemonik bir siyaset tesis eden PKK'yı etkileyecek ve degişime onları da zorlayacaktır.
Bu degişime uyum sağlama da başarılı olanlar geleceğin siyasetinde de söz sahibi olacaklar, kendi alanlarında tek otorite olamaları bu konumlarını korumaları mümkün görünmemektedir. Yaşanan degişim rüzgarı asıl etkisini, direnenler üzerin de gösterecektir. Bugüne dek yeraltına inmiş, yasal olmayan yöntemlerle dsiyaset yapmış, zaman zaman sialhlı şitdete baş vurmuş, canlar almış ve bu şitdet öncelikle orada yaşayanları sonra tüm tarafları rahatsı etmiş, girilen barış sürecün de ise tarafların barışın olabilecegini görmüş, iade edilen haklarla birlikte barışın güçü artık örgütün de ensesinde hissedilmeye başlamıştır, dönüş yok, acık olan tek yön hepimiz için barış yönüdür, bu ytolu ve yöntemi kullananlar kazanacaktır. Öte yandan bu zaman kadar kendini gizlemek zorunda kalmış, gayri meşru sayılmış, sesini kısmış olanların şimdi ve bir anda ortaya çıkmaları bir bölüm kimseler de haklı olarak bölünüyormuyuz kaygısını tırmandırmıştır. Benim kişisel kanaatim böyle bir kaygıya gerek olamdığıdır. Asıl şaşırtıcı olan ve bana güven veren ise bu degişimi organize edenlerin demokrasiye geçiş sürecine çok daha hazır olmaları ve ülkenin kurumların da oluşmuş siyasi zihniyetinin çok ötesinde bir tutarlılık ve derinlikle politika üretmeleridir. Bunu şöyle ifade edebilriz, öteden beri gelen ve glenekselleşmiş olan kısır siyaset dilini aşan, çok daha geniş bir toplumsal tabana dayanan, demokrasinin temel nitelikleriyle uyumlu olan bir zihniyet gelişmekte ve görünen odur ki başarılı olmaktadır.
Ülkemizin batısı da dogusu da artık bu gelişmeleri görmüş, kendi ideoojik paranoyalarına dayalı siyasetin tıkandığını sanırım bu işin içinde az sayıda kalan fanatikler de ya görecekler, yada tasviye edileceklerdir. Bu kesim muhtemelen bu dinamiğin farkına varamadı, bir yanda örgütün vesayeti diger yanda yasal silahlı güçün vesayeti siyaseti kitledi, bu iki silahlı güç kendi dillerini siyasete taşıyarak siyseti silahlarıyla ve şitdetleriyle gölgelediler ve siyaseti çözüm üretme hale getirdiler. Burada şu hayatyı yapmamalıyız, yasal silahlı unsurlarla, illegal silahlı unsuru şartlar ne olursa olsun karıştırmamalıyız, demokratik siyasette yer alacaksak da kesinlikle karıştırmmalıyız. Öte yandan da siyaset dışı unsurların gereginden fazla olayları etkilemesine de izin vermemeliyiz, işte bunun için siyasetin vesayetlerden kurutlması gerekir. Devleti yöneten erk, silahlı güçleri kararlar da etkisiniazaltı ve olması gereken nokttaya çektiler, açaba dogudaki vatandaşlar bunu becerebilecekler mi, hala masalara silahlı güçlerin gölsesi hala yansıyacak mı? Yansıması barışı zorlaştıracak, esen barış rüzgarlarını kesecektir, bu nedenle bir ayağı devleti yöneten bşr ayagı da güneydoğuda yaşayanlardan oluşan ama silahla siyaseti karıştırmayan bir grup dogulu vtandaşlarımız da ortaya çıkarmalıdır. Artık eski yöntemler bitmiştir, yeni yöntemler, yeni düzenlemelerle belirlenen bir siyaset ortamı oralarda da bilhassa örgütte ve silahlı mensupların da aşılması pek kolay olmayacaktır, eski alışkanlıklarıyla siyaset üretenlere engel olmaya çalışacaklardır. Devletin kurumları eski alışkanlıkları aştıysa örgüt mensupları da aşmak zorundadır, yoksa bölge halkı destegini çeker, devletde taviye operasyonlarını tavizis uyuglarsa yaşanacakları onlar daha iyi bilir. Bu yeni barış hali doguran duruma kimse direnemez.
Bu durum da Türkiye'nin doğusundan yükselen yeni normlar ve ilkesel tercihler, gecerlidir buna uyum sağlamak aynı zaman da barışdsn yana tavır koymaktır. Ülkemizin batısında da bazen yanlış, yada abartılı yorum ve söylemlerle karşılaşabilmekteyiz, bu degişim ve gelişimi, barışı bir tehdit, bir taviz gibi gören ve toplumsal barışı ve bölünmeyi tetikleyecegini söyleyenlerin yanıldığını düşünmekteyim. Uzun zamandır oluşan bu zihinsel yapı yeni durumu hemen kabul edememiştir, normaldir, neredeyse 40 yıldır hep vuralım diyerek toplumu gazlayan bir devlet ve iletişim organları birden firene basmıştır, ama yeni durumun ön ünde batıda ki kamuoyu da duramayacaktır.
Ne var ki sorunları, çözümsüzlüğü günümüze taşıyan zihniyetler ve siyasetler artık iflas etmiştir, çözüm üreten siyaset düne saplanıp kalmış olanları er veya geç taviye decek üzerinden aşıp barış yoluna devam edecektir. Bu çözümün tarafları için gecerlidir, bazen bir miktar yara alarak, bazen sertleşerek, bazen de tam aksine ötekileri kucaklayarak, bunları aşacağız, şahsen ben umutluyum. Güneydoğu'ya yakından baktığımız da göz ardı edemeyeceğiniz bir şey var, söz konusu değişimin toplumu nasıl barışa zorladığını ve nasıl bir iyimserlik ve umut aşıladığını herkes görmektedir. Bu normalleşmenin, bir savaş ve çatışma döneminin ardından gelen barış enerjisinin, hem yeni çatışmalardan kaçınma iradesi ortaya koyması, hem de yeni çatışmaları engelleme güçünü de içinde barındırarak barış siyasetini toplumumuza adeta dayatmaktadır.
Türkiye'nin millet olmayı aşarak artık vtandaş olma aşamasına geçen bir modern toplum olduğunu bütün dünyaya artık göstermeliyiz, kimlikler ve inançların yorumları üzerinden toplumsal sorunlar dönemini modern devletler kapattı artık biz de kapatalım mı?
Bugün Güneydoğu'da karşımıza çıkan durum toplumun eşit vtandaşı olmayı isteyen ve her türlü zorlama kimlik dyatamalarını aşarak anlamsızlaştıran bu zihin devriminin barış getirdiği görülmüştür. Öte yandan da kimlikleri yok saymayan ve sahip çıkan, ama farklı kimliklere de saygıyla kendisi olmayı kabul eden, bu yolla barışı yaklayan bir Doğu, Türkiye'nin demokrasisini güçlendirecektir, demokrasi ve barış geliyor savaşa gerek kalmıyor ve artık silahlı unsurları da bu barış içine alıyor. Barış ve demokrasi için sesimizi yükseltelim ki yaşasın, dileklerimle selam ve sevgilerimle…
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|