|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
KIYAMET GİBİ ÇEVRE RAPORU |
KIYAMET GİBİ ÇEVRE RAPORU
(Canların Yok Oluşu)
(Geniş Kapsamlı Bir Çevre Raporu)
(Çevreye Karşı İşlediğimiz Suçlarda ki Artışlar)
Birleşmiş Milletler Çevre programı tarafından kurulan bir araştırma programında 50 ülkeden 154 bilim insanının büyük bir özveriyle, çalışmayla hazırladığı rapor, biz insanlığın hızla kıyamete doğru ilerlediğinin ipuçlarını veriyor… Bu rapor bizi uyarıyor, biyoçeşitliliğin endişe verici bir hızla azaldığı bilgileriyle bizi uyarıyor, gelecek için hiçte iyi şeylerin öngörülmediğinin altını çiziyor. Raporun en can alıcı yeri ise 1 milyon bitki ve hayvan türü neslinin yok olmasıyla karşı karşıya olduğunun ifade edilmesidir ki… Bunun ne yazık ki sorumlusu olarak biz insanlar gösteriliyor, insan nüfusu hızla artarken doğal alanlar ve biyoçeşitlilik hızla azalıyor… Bunun nedeni ise insanın ekonomik aşırı karlar ve siyasal hırslarla doğadan adeta yok ederek yararlanmamız olduğu belirtiliyor…
Geçen ay da, Paris de toplanan IPBES (Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Hizmetlerinde Hükümetler Arası Bilim Politikası Platformu) genel kurulu değerlendirme raporu adeta kıyametin yaklaştığını haber veriyor… Haber veriyor ama bu haberi umursayan sayısı nedir derseniz, çevrenizde böyle bir araştırma yapın ne çıkacak bakalım.. Bitki ve hayvan türleriyle ilgili en kapsamlı raporlardan biri olan bu rapor, yaklaşık 15.000 bilimsel döküman ve hükümet kaynağının bilimsel olarak incelenmesiyle hazırlanmış bir rapor ki… 2005 de hazırlanan milenyum ekosistem değerlendirmesi dikkate alınarak büyük bir çevreyle ilgili olumsuz gelişmeler hakkın da uyarıda bulunuyor… Bu uyarının en belirgin özelliği neredeyse türlerin dörtte birinin risk altında oluşudur ki, bunun neredeyse dünya canlılığının 1/4 ‘ünün ölmesi demektir ve bu ise ancak kıyametle açıklanabilecek bir çevre felaketini tetikleyecek doğanın, dünyanın zincirleme reaksiyonlarına neden olabilecektir…
Düşünsekya, dört canlıdan biri yok olurken biz insanlar ne olacak, elimizi kolumuzu sallayarak yaşayabilecekmiyiz, hastalıklar, kuraklıklar, olağanüstü hava şartları bizim ne kadar sağlıklı yaşamamıza izin verecek? Bu rapora bakıldığında şunlar görülüyor, 1980-2000 arası 100 milyon hektarlık tropikal orman, G. Amerikadaki hayvan çiftlikleri, Güneydogu Asyadaki palm yagı üretimi nedeniyle yok olduğu görülüyor… Plastikten kaynaklı çevre kirliliği 1980’e oranla 10 kat daha artığını yine bu rapordan görüyoruz… Her yıl 300-400 milyon ton agır metal ile eritici madde atıklarıyla su kaynaklarımız kirlenmiş durum da… Başka bir kirlilik ise 2014 yılında okyanusların sadece %3’ü insan kaynaklı stresten uzak kalabilmiştir.. 2015 yılında ise aşırı avlanmaya dayalı olarak balık popülasyonunun %33’ü hayatta kalabilme riskiyle karşı karşıya kalmış… Doğal ekosistem ise %47’di oranında bozulmuş durumda… Yabani hayvanlar biyokütlesi ( Bir eko sistemde belirli bir zamanda yetişen canlı sayısı) %82’ye düşmüş durumda… Ana kara habitatında yaşayan türler, 20 yüzyıl başından bu yana %20 düşmüş durumda… Bu tabloya göre böcek türlerinde de %10 azalmayla karşı karşıya kalan böcekler de var… Bütün bunlara dayalı olarak bu rapor canlar yok oluyor diyor, bir gelecek sorunu var diyor, türlerin bir kısmı nesli yok olmayla karşı karşıya diyor… Bu raporu siyasiler önce gelen ekonomistler dikkatle değerlendirmelidir…
Bir ekonomik kalkınma kadar, bu raporu konuşmuyoruz bile, borsa indi, çıktı, nereye yatırım yapalım, iddiada kaç lira tutturdun, maç, tv dizileri, siyasetçilerin bir birlerine attıkları laflar daha çok gündem yapılıyor… Ama bu hızla devam ederse çevre kirliliği ve türlerin yok olması, korkarım yarın bize de sıra gelecektir… Türlerin yok olması, iklim değişikliği, bizim akarsuları, denizleri, gölleri, havayı, toprağı kirletmemize dayalı sorunlarla birleşirse… İşte size abartısız bir kıyamet senaryosu…
Dünya ısının 4.3 derece ısınması demek zaten otomatik olarak türleri %20’inin kendiliğinden yok olması demek olduğu öngörülüyor… Ekonomik zararlar umursarken, çevre kayıplarını umursamazsak, son 50 yılda çevresel sorunlar doğada bir çizikken, adeta yarığa dönüşmüş durum da, gelecek 50 yılda yarıklar ya uçuruma dönüşürse!!! Ki araştırmalar bunu gösteriyor, biz görememeye, duymamaya, devam eder, bu konuda siyasilerden önlem almayı istemezsek, kapımızı felaketler zincirleri çalacaktır. Bu çalmanın nedeni ise bizim çevreye karşı işlemiş olduğumuz suçlardır, bunlardan bazıları şunlardır…
1* 1700 yılından bu yana sulak alan kaybı %85
2* İnsan faaliyetlerine dayalı olarak değişime uğrayan çevre oranı %75
3* 50 yılda 21 ülkede oluşan istilacı yabancı tür oranı %70
4* İnşaata dayalı betonlaşmayla ve Tarımsal genişlemeyle birlikte kaybedilen doğal alan %50
5* Tükenmeyle karşı karşıya kalan göçmen canlılar, %40 oranında olduğu düşünülüyor.
6* 5-6 yıl gibi kısa bir zamanda aşırı avlanmaya dayalı olarak ciddi azalmayla karşı karşıya kalan balık çeşitliğinindeki riskli grup %33
7*Mercanlardaki, köpek balıklarındaki azalma oranı %33
8* Tükenme riskiyle yüz yüze olan deniz memelileri oranı ise%33
9* Habitat kaybı ve bozulmasından kaynaklı dünyadaki karasal habitat kayıp oranı %30
10* Tatlı su, deniz omurgalıları ve bitki grupları arasında nesli tükenmeyle yüz yüze olan grubun oranı ise %25
11* İklim değişikliğin dayalı olarak etkilenecek kuş türlerinin oranı %23 civarında olduğu bütün bunların nedeninin ise biz insanlar olduğunu bilerek önlem almamız artık zorunlu hale gelmiştir.
İnsanlığın gözünde büyüttüğü medeniyet, yarışı sadece ekonomi ve teknoloji üzerinden yapılırken çevre yok sayılırsa, bunlar yakın bir gelecekte daha çok yaşanacaktır. Tarım alanları açmak için, tarımsal sulama için, yok edilen ormanlar ve sulak alanlar, sürdürülemez seviyede aşırı avlanmalar, bilinçsiz arazi ve kimyasal kullanımı, bunların neden olduğu çevre faktörlerinin kirlenerek doğal yapısının bozulması… “Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete” deyişini doğrular niteliktedir. Umutsuzluğun yanında her zaman bir umut da doğar, biz yeterki gerekenleri gerektiği zaman yapalım…
Sera gazını azaltmak için yenilenebilir enerjinin kullanımının artması, daha az et yiyerek bu gidişe dur diyebileceğimiz, daha az tüketerek, kimyasal kirleticilerden uzak durarak… Doğal yabani yaşam alanlarını işgal etmeyerek, gıda savurganlığından israfından vazgeçerek, risk altındaki türleri koruma altına alarak, tüm canlılarla birlikte çocuklarımıza, torunlarımıza, gelecekte yaşayacak tüm canlılara daha yaşanılır bir dünya bırakabiliriz… Bırakmak dileğiyle selam ve Sevgilerimle…
Hüseyin Benek – 5.6.19 – vatandasfikri.com
Kaynak: HBT Dergisi 165 Sayısı
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|