SOSYAL SAVRULMA!!!
Toplumlar neden savrulurlar? Kimi yurtlarında çıkarılır ondan savrulurlar, kimi kuraklık, kıtlık, dogal afet olur ondan savrulur, kimi toplum ekonomik krizlerle savrulur, kimi sosyal krizle savrulur en zor savrulma ise sosyal krizlerle olan ve birkaç savrulmayı aynı anda yaşayan sosyal krizler veya bu sosyal krizi aşan buğranla, bazı sosyologlar buna anomi demişlerdir.. Bu kavramlar ilgili bilgi bizi biraz daha sosyal savrulmayı anlamamıza yardım edecektir.
Anomi, suç ve suçluluk konularında araştırmalar üzerine kurulmuş bir teori olup toplumun bireylerinin az kültürel ve ahlaki rehberlik almasını bu kavram ifa eder. Burada dikkat edeceğimiz yer az kültürel ve ahlaki bilgi özümsenmesine dayanması.. Bunu biraz açacak olursak toplumun geleneksel, siyasal ve hukuki değerlerinin toplumun yeni fertlerine yeterince aktarılamamasından kaynaklı olabileceği görülüyor… Anomi sosyal kurallara toplumun ferdinin rızayla kabullenme, uyabilme yeteneği eksikliği ile olabileceği gibi bireysel ve toplumsal normlar arasındaki uyuşmazlık veya fark olarak kısaca tanımlanabilinir. Örneğin, aşırı kuralcı toplumlarda, bireyselliğin kısıtlanması gibi, ayrıca bu tür yönetim altında bulunan bireyler arasında intihar oranının yüksek olduğu gözlemlenmiştir. Kuralsızlıkta, kişisel özgürlükleri, insan fıtratını/dogasını yok sayan aşırı kurallı toplumda neredeyse aynı etkiyi yapıyor…
Anomi teorisinde, uymama davranışı aynı uyma gibi toplum içindeki yaşamda büyük öneme sahibidir. Bu teori, suç oranlarının belli toplumlarda neden daha fazla olduğu sorusuna cevap aramaktadır. Uyumsuzluk durumları olarak belirir ve azınlık oranında kaldığı sürece toplumsal mekanizmalarla çözülebilir.Toplumda genel olarak bir değersizlik halinin neden olduğu, kişileri bir arada tutacak olan ortak kültür, ahlak, hukuk kurallarının verdiği değerlere dayalı duygu, emel, amaç, ülkü, idealin verdiği hedefler ve amaçların olmaması sosyal savrulmaya, buğrana neden olur…. Özel olarak toplumumuzu incelediğimizde, savrulmanın nedenleri arasında şunu görürüz..
Daha önceki devlet düzenimiz Monarşi ile yönetilen Osmanlı, çoklu kimlik yapılarının neden olduğu kimliksizliklere, değersizliklere dayalı olarak yıkılmıştır… Sadece bu nedenle yıkıldığını iddia etmek tabiî ki Osmanlının yıkılışını hafife almak demektir… Öte yandan sınırları içinde ki toplumların mikro milliyetçilik yapması, teknolojik gelişmeye, sanayi gelişmesine ayak uyduramamak, yeni ticari yolların gelişmesi, kötü yönetim, dünya hukuk teorileri, kültürü, sistemi gelişmesine rağmen kendi hukuk sitemini en iyi sanma yanılgısı, devletlerin, toplumların modern devlet anlayışına yönelmesi… Kısacası insanlığın ulaştığı evrensel bilgi ve degerlere toplumsal hafızalarını kapatmak da diyebiliriz… Devletin adaletten, hukuktan uzaklaşması, ekonomik eşitsizliklerin toplumda sistem memnuniyetini düşürmesinide ekleyebiliriz.. Osmanlının yıkılmasında, hukuk ile devam edecek olursak…
Hukuk neye neden olur, adalete adalet nedir?
Hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme… Bu işi uygulayan, yerine getiren devlet kuruluşları… Herkese kendine uygun düşeni, kendi hakkı olanı verme… Bütün bu durumların ortak amacı sosyal adalettir, bunu şöyle acabiliriz…
Sosyal adalet:: Toplumun değişik kesimlerinde hayat standardı, gelir düzeyi vb. birtakım ölçülerin fırsat eşitliği çerçevesinde dikkate alınmasıyla sosyal alanda sağlanan denge durumunun sağlanması dersek, bunu ancak sosyal demokrat yapabilir veya gerçek İslami siyasal düşünce mensupları sosyal demokrasiden yardım alarak başarabiliriler… Yoksa sonuç şimdi yaşadığımız gibi anomali, bunun topluma yansımasıyla yazıyı bitirelim siz sosyal savrulma, değersizlik, hukuksuzluk, adaletsiz, bun ekonomik eşitsizliklerde dahildir.. Bunun nedenleri üzerine kısaca duracak olursak, eğitimin çift başlı olması, bu şu demektir, bir eğitim sistemi aynı anda hem demokrasi, laikliği buna dayalı hukuk ve siyasal, sosyal bilgileri, hemde 1300-1400 yıl önceki dini yönetim şeklini toplumuna verirse, toplumun fertlerinde zihinsel kaos, anomi olur… Toplumun degerler hafızası karışır, birileri dünü yani 1400 yıl önceki yönetimi savunurken, digeri modern devlet anlayışını savunur.. Biri evrensel hukuk teorilerinden, insan haklarından zihinsel olarak beslenirken digeri, sadece kendi yerel değerlerinden beslenir bu iki grubun çatışması da toplumun değerlerini yok eder, sayar, bu yok sayışlar iki ucun etkisine göre toplumda yayıldıkça kuralsızlık, kuralları içşelleştirme etkiside yayılır… İşte bu yayılma sonucu ortaya anomali cıkar… Çıkmaması için sosyal adalet, sosyal devlet gerekir..
Sosyal adalet::: Toplumun değişik kesimlerinde hayat standardı, gelir düzeyi vb. birtakım ölçülerin fırsat eşitliği çerçevesinde dikkate alınmasıyla sosyal alanda sağlanan denge durumu: Devletimizin Anayasasında sosyal devlet, sosyal adalet temel ilkelerine dayanır diye yazar…
Anomali: Normalden uzaklaşma veya sapma diyebilecegimiz bu hali toplumuzdada gözlemlemekteyim… Toplumda ortalama bir deger, standart, ölçü oluşmaması Halide diyebilecegimiz bu egitim birligi olmaması, amaç birligi olmamasına neden olur… Bu duygu, zihinsel birliktelikler, ölçüleri olmaması halinde son yaşadığımız İzmir de ki üşümesin diye aldığı kişi tarafından katledilen taksici cinayeti gibi olaylara daha çok toplumumuzda karşılaşırız denilebilir… Son olarak standart ölçü ile yazıyı bitirelim..
Standart demek toplumsal ölçüler, değerler demektir, degeri veren kurucucu degerler bunların reformlarla zamana adaptasyonunun sağlanması, hukuki, siyasi, dini degerlerin toplumsal hafızada harmanlanması ve bunların sosyal hayata aktarılarak yaşanılan degere dönüşmesi toplumsal yaşamımızı hak, hukuk, özgürlük eksenine oturtacak ve daha saglıklı bir toplumsal yaşam inşa edilebilecektir.. Etmek, edilmesi için çalışmak bu toplumun üyelerinin bu topluma karşı sorumluluğudur, sorumluluğumuzun toplumsla bilinç hali olması dilegiyle… Selam ve Sevgilerimle..
Fikri Adil – 5.2.2023 – vatandasfikri.com
Kaynaklar
2* https://sozluk.gov.tr/
|