İLİŞKİLER
İLİŞKİLERDEN KURALLAR DOĞAR
İnsanlar topluluk helinde değişik ilişkiler içinde yaşarlar, bu ilişkiler yaşama kurallar şekil de yansır, ailede, köyde, mahallede, kentte, otobüs de ve başka ulus vatandaşları ile iletişim ve ilişki için de olurken bu ilişkiler üzerine kurallar biçimlenmeye başlar… Bu aile de inanca, kültüre, gelenege dayalı olarak ilişki ve iletişim kuralları oluşur. Bu durum biraz geniş düşündüğümüz de mahalle/köy de aileler ve kişiler komşuluk ilişkileri üzerine belirlenirken biraz daha esnek kurallar oluşur. Bütün bunların üzerin de ise vatandaşlık hakları ve kuralları toplumsal olarak belirlenirken ise devletin vatandaşların duygu, inanç, düşüncelerini ve kültürel degerlerini dikkate alarak oluşturulan yazılı kurallar ortaya çıkar buna da hukuk kuralları deriz.
Hukuk kurallarının da kaynakları arasın da olan sosyal kuralların da var olduğunu bizim kişisel alanlarımız da bunların etkili olduğunu hepimiz yaşayarak biliriz. Bu kurallar devletin maddi yaptırımları dışındadır.
Bunları şöyle sıralayabilriz, Din Kuralları, Ahlak kuralları, görgü kuralları sosyal kurallar olarak hayatımız yerlerini almıştır. Yalnız bu kurallar kişiden kişiye, topluluklardan topluluğa degiştiği ve maddi yaptırımları olmadığı için, toplumsal ilişkiler de direk hukuk kurallarına dönüştürülmesi toplumsal birlik ve vatandaşlık bilinci oluşmasında sıkıntılara neden olacagından çok tercih edilmemekle beraber kişisel alan olarak bırakılan sosyal kurallardır. Bu kurallar da bizlere toplumsal hayatın içinde ayıptır, günahtır, sevapdır gibi yönlendirmelerle ilişkilerimiz de işlevselliğini sürdürmektedir. Ama bütün farklılıkları dikkate alarak oluşturulan hukuk kuralları toplumsal uyuma ve birliktelige daha çok hizmet edecektir. Bu kurallar farklılıkların uyum içinde yaşamasının da yardımcılarıdır…
İster aile fertleri, ister toplumsal hayatta kişiler, isterseniz devlet vatandaş, vatandaş, vatandaş ilişkilerinin uyum için de sürdürülebilmesi için toplumsal hayat bakımından bu kurallar ciddi önem arz eder. Toplumsal hayat içinde yaşayan insanların birbirleriyle olan ilişkilerinin düzenlenmesinde kültür ve hukuk çok önemli rol oynar. Bunun önemini hepimiz biliriz ama ayıpların, günahlarn veya hukuk kurallarını kaynagını çok merak etmeyiz. Bizim kültürümüz veya hukukumuz diyebilmek için evrenselin yanın da bizim geleneksel yaşam tarzımız da hukuk kurallarımızın hazırlanmasın da dikkate alınmalıdır.
Hukuk üzerin de biraz daha durur da, Hukukun ne olduğunu, ne olmadığı üzerine düşünmek gerekirse, çeşitli düşünceler ve görüşler ileri sürülmüştür, sürülebilir. Bireylerin toplum içindeki davranışlarını düzenleyen hukuk kuralları, ülkeden ülkeye, sistemden sisteme, dönemden döneme değişmektedir. İçeriği değişebilen bir kavramı tanımlamada takdir edersiniz ki güç olmaktadır. Hukuk kavramı için çeşitli yaklaşımlarla çeşitli tanımlamalar yapılmışsa da bu tanımlamaların hiçbiri tatmin edici olmamıştır. Hukukun konusu, amacı ve kaynakları hakkındaki düşüncelerin çeşitliliği hukukun tanımının yapılmasındaki güçlüğü ve tanım çokluğunun nedenlerini de göstermektedir.
“Hukukçular, kendi hukuk kavramlarına hala bir tanım aramaktadırlar” sözü yıllar önce ünlü Alman düşünürü Immanuel Kant tarafından söylenmiştir. Böyle olmakla beraber yapılan çeşitli tanımlamalarda ortak nokta, hukuk kurallarının, toplumu düzenleyen kurallar arasında yer almasıdır (Gözübüyük, 2000: 5). Arapça bir sözcük olan hukuk, hak sözcüğünün çoğuludur ve haklar anlamına gelmektedir. Ancak Türkçe ’de, hukuk sözcüğü, topluluk hayatında uyulması zorunlu kuralları ifade eder. Söz konusu kurallar toplum yaşamını düzenleme, sosyal gereksinimleri karşılama ve adalet düşüncesini gerçekleştirme amaçlarına yönelik olarak hukuk kuralları oluşturulmuştur. Evet ilişkilerden kurallar dogar diye başlamıştık ya…
Şekli tanımına göre hukuk, toplum yaşamını düzenleyen ve devlet yaptırımlarıyla güçlendirilmiş bulunan kurallar bütünüdür. Özlü tanımda ise hukukun pozitif yönü yanında fikri yönü de gösterilir; “Hukuk, toplumun genel yararını veya ortak iyiliğini sağlamak amacıyla (biçimi ne olursa olsun, kral, parlamento, diktatör veya halk meclisi) yetkili makam tarafından konulmuş ve etkinliğini sağlamak için ilke olarak, maddi yaptırımla güçlendirilmiş bir toplumsal yaşam kuralıdır”. Bu tanımlamada hukukun temelinin toplumsal gerçekler olduğu ilkesinden hareket edilmektedir (Görgün, 1996: 58-59).
Bir başka tanıma göre hukuk, toplumun genel yararını, bireylerin ve toplumun ortak iyiliğini sağlamak amacıyla yetkili makam tarafından konulmuş, devlet yaptırımlarıyla donatılmış sosyal kurallar bütünüdür (Bilge, 2000: 13). Hukuk konusundaki farklı yaklaşımların hukukla ilgili tanımları etkilediği söylenebilir. Değişik hukuk tanımlarında üç ayrı unsur dikkati çekmektedir. Hukuk, kimi zaman “tabiata uygun akıl” dan çıkan kurallar bütünü sayılmaktadır. Bu yaklaşımın tabii hukuk olduğu söylenebilir. Hukuk, başka bir yaklaşıma göre devletin çıkardığı ve uyguladığı emir niteliğini taşımaktadır. Kimi zaman da hukuk olgusu, “mahkemelerin uyuşmazlıkların çözümü ile ilgili fiili uygulamasında” aranmaktadır (Güriz, 1986: 31).
Oğlum Ahmet'in 8-9 yaşların da yaptığı tanım ise şu soru üzerine olmuştur, adalet nedir, haklıya hakkını, suçluya cezasını vermektir dedi ve biz hep beraber onayladık…. Evet hukuk haklıya hakkını sucluya cezasını verecek ki, adaletin tecelli etmesinin yanı sıra kuralların da hakkaniyete bağlanarak daha adilhane ilişkilerin ortaya çıkmasına neden olacagını da düşünebiliriz.
Bu tanımlardan şunu cıkarabiliriz, hukuk ilişkileri düzenler, ister ticari ister, kadın, erkek, isterseniz devlet vatandaş, yada vatandaş, vatandaş arası ilişkilerin düzenlenmesin de vatandaşların cogunluğunun rızası, azınlığının da insan haklarına riayet ederek oluşturulmuş kurallara demokratik hukuk kuralları diyebiliriz. Yaşamın için de oluşan bütün bu ilişkilerin kurallara bağlanması sosyal hayatın için de yaşayan bizler de görüyoruz ve genellikle de uyuyoruz… Ama bu kuralların nasıl ve kimler tarafından yapılacagı, yapılırken kimin hangi sebeple öncelikli olacagı hep tartışılacaltır.
Bu tartışmalar daki amacın, karşılıklı daha iyiyi arama maksatlı olmasını, ortak aklı kullanarak, daha iyi bir toplumsal yaşamın ve ilişkilerin ancak toplum da karşılığı olan yasalarla/kurallarla daha iyi, daha çok barışa neden olmasıdır. Toplumsal ilişkilerin daha sağlıklı ve mutluluk vermesini temenni eder, herkese sağlıklı ilişkiler dilerim…. Selam ve sevgilerimle…
Fikri Adil – Kasım 14 – www.vatandasfikri.com
Kaynak
Hukuka Giriş, Yazan, Pro. Dr. Turgut Akıntürk – Editör, Doç.Dr. Neval Okan- AÜAÖF yayınları
|