FİLOZOFUN SUSKUNLUĞU!!
( Filozofların Susturulması, Toplumsal, Kültürel Kaosun Kapısının Aralanmasıdır. Fikri Adil )
Alimler, Aydınlar, Filozoflar bizim rehberimiz, pusulamız bize hayatla ilgili daha iyi arayışımızda öncülerimizdir… Bu kadar önemli olan kişiler susarsa, susturulursa, şu atasözünüz hatırlayalım mı? “Alimin Ölümü, Alemin Ölümü Gibidir.” Bende daha iyi anlaşılması için şunu ekleyeyim mi, “Filozofların susması, kıyametin kopması gibidir. Fikri Adil”
Alimler iki-üç şekilde susarlar, biri en istenmeyen durum iktidar baskısıyla susturulmalarıdır, tarihe bakıldığın da sık sık bunun yaşandığına hatta susmayan filozofların ve alimlerin mevcut iktidarlar tarafından susturulmak için öldürüldüklerine bile tanık oluyoruz…. Alimin ölümü alemin ölümüdür diyen bir kültürün çocuklarıyız ve az alim öldürmemişiz, bu çeliş ki neden ola ki?? Alim, filozof ölürse, nasıl konuşur ki?
Sonra alimler kendiliğinden susarlar, bu susma kişisel kararla da olabilir, söyleyeceklerini söylemişlerdir, yeni bilgiye ulaşamamış olabilir, susarlar… Filozof ulaşmak istediği en iyiye ulaştığını düşünerek kendinin toplumsal sorumluluklardan emekli edilmesini de isteyebilir… Böyle susmalar, susma değil tercihen yapılmış kararlardır… Bunlarda tarih de yaşanmıştır, aslolan düşünsel sorgulamalarla, eğitim aracılığıyla, daha iyi arayışı içinde olan, hayatı sorgulayarak içinde yaşadığı toplumu ve insanlığı olandan daha iyiye doğru, daha iyiye ulaşma amacında olana filozofların, düşünsel çalışma yapanların özgürce konuşmaları sağlanmalı ve konuşmadıkların da, neden konuşmadıkları izlenmeli, araştırılmalı ve konuşmaları düşünmeleri sağlanması lazımken…
İzlenmelidir ki neden susmuşlar, küsmüşler mi, iktidar baskısıyla mı susmuşlar, bu sumalar arasında çok fark vardır… Başka bir susmada toplumsal baskılardan, buna mahalle baskısı diyorlar son zamanlar da… Bu mahalle baskısının nedeni bir düşünsel ve kültürel öbekleşmeye dayalı oluyor, burada herkes aynı düşünürken aradan birinin farklı şeyler söylenmesine tahammül edemiyorlar… Farklı düşünüyor diye hem kişilere, hem de filozoflara vermedikleri rahatsızlık kalmıyor, ya filozoflar susuyor, yada başka mahalleye göçüyorlar… Buna beyin göçü diyebiliriz, filozof demek toplumun beyni demektir, beyin göçüyorsa beden fazla bir şey yapamıyor bunu biliyoruz…
Beyin göçü diye açıklanan göç kime yarar sağlar, kime zarar verir, beyni göcen zarar görür, göç edilen yer beynin faydasını görür… Bunlar biline, biline yazarlara, çizerlere, düşünürlere, alimlere, filozoflara (Bazı gruplar farklı algıladığı için ayrı ayrı belirtiyorum) bunlara düşünme sanatçıları felsefecileri de eklersek baskı yapmak ne demek? Bu toplumun senin düşüncene ihtiyacı yok demektir, düşünür toplumunu ne kadar severse sevsin, düşünürler genelde iyiyi ve insanı, daha da ötesi tüm canları sever… Buna rağmen çok zaman düşünürler inzivaya çekilmek zorunda kamışlardır… Bu inzivaya çekilişlerin nedeni daha derin düşünme niyetiyle yapıyorsa filozof, sorun yok… Filozof, artık bu toplumda yaşayamayacağını düşünerek ya göç ediyorsa, yada kendi, kendini inzivaya doğru sürgün ediyorsa… Düşüncelerini yazıyor, çiziyor ama bunu günü için değil, gelecekte yaşayanlar için yapıyorsa… Kaybeden filozof mu, biz mi oluruz? Son olarak dini düşünce üretmeye çalışan düşünürlerin, filozofların maruz kaldığı baskılara dikkat çekerek yazıya son verelim diyorum, ne dersiniz?
Dini düşünce alanın da durum daha da vahim, öyle ki kafir ilan ediliyorsunuz, adeta yok sayılıyor, size her türlü baskı, şiddet mubah saylıyor… Neden? O arada hakim düşüncelere, yorumlara, ön kabullere karşı düşünce ürettiniz diye… Bunun son örneğini günümüzden Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk olarak verebiliriz… Öte yandan, tarihten benim kabul ettiğim meshep imamı H.z Ebu Hanifi’nin başına gelenleri de örnek verebiliriz… Yaşar Nuri’ye biraz toleranslı davranılmıştır ama… Takdir edin ki artık demokrasi var, insan hakları ve özgürlükleri var, ifade özgürlüğü diye bir şey var… Bu kadar vara rağmen düşünce üretemiyorsak… Düşünürlerimiz birilerine bakarak düşünüyormuş gibi yapıyorsa, O mahallenin ön kabullerini aşamıyorsa… Düşünürleri, Alimleri, Filozofları, felsefecileri susturmuşuz demektir… Düşünsel sus içinde ki toplumlar, yeni durumlara nasıl yelken açacaklar, daha iyiyi nasıl arayacaklar, nasıl ulaşacaklar? Bunlar üzerine düşünülmesi gereğiyle, Selam ve Sevgilerimle…
Fikri Adil – 20.10.17 --- vatandasfikri.com
|