KİMLİKLERE SALDIRI!
“”Sosyal Kimliklere Saldırı Fitnedir, Toplumsal Huzura, Barışa Saldırıdır. Hüseyin Benek””
Ben Türk olarak doğmuşum, benim adıma atalarımız İslam’ı seçmiş, İslam’ın içinde bir mezhep seçmiş, bende elimden geldiğince bunları yaşamak istiyor, yaşıyorum… Başkalarının ataları da başka mezhep seçmiş, bu seçimler bir kültür, kültürler yaşam tarzı oluşturmuş, biz de dahil insanlar bu yaşam tarzlarıyla yaşmaya çalışıyorlar.. Biri çıkıyor?
Benim seçimim gibi seçerseniz siz bu dünyada iyi yaşarsınız, öbür dünyada da iyi karşılanırsınız, iki dünyanda kurtulur diyor.. Biz kabul etmiyoruz, bize saldırıyor, yani atalarından sana miras kalan bu kimliginden, kültüründen, yaşam tarzından vazgeç diyor, ben nasıl vazgeçilir bilmiyorum… Diyelim ki Türlüğümü yok saydım ben ne olacağım, bazıları insan diyor, insan üst kimlik ayırt edici özelliği yok, ben dini tercihimden vaz geçtim, ben kültürümden vazgeçersem nereye aidiyet hissedeceğim? Bu nedenle kimliklere saldırmak yerine üst, şemsiye kimlikler, oluşturmalıyız ki toplumsal çatışmaları sadece ve sadece kardeş rekabeti içinde tutabilelim… Bunun için insanlık bazı kimlikler bulmuş…
Örnek vermek gerekirse, Türk, Kürt, Arab yerine vatandaş denmiş, herkes hukuki olarak yasalar karşısında eşitlenmiş, vatandaşlık üst kimlik olmuş… Sonra senin mezhebinin, benim mezhebimin ictihatları, fetvaları kuralımız, kanunumuz olacak çatışmasını engellemek için laik hukuk sistemleri oluşmuş, tüm insan hak ve hukukunu korumak için… Bir çatışma alanı da devleti kim yönetecek sorusundan çıkıyor, bunu da insanlar demokrasiyle aşmışlar, demokratik hukuk düzeni kim vatandaşlardan daha çok oy alırsa devletin hükümet etme gücünü elinde tutarak yasalar dahilinde hizmet edecektir. Kuralları kim yönetecek sorusuna cevap olmuş, bizim aile devleti yönetecek, ben bu yönetimi oğluma mirasen bıracağım, ihtilaller, darbeler, çatışmalarla ele geçirme işine son vermiş gözüküyor.. Başka bir çatışma alanı ise emek sermaye çatışma alanı…
İşçiler tek tek patronun karşısında güçsüz olduğu için yasalarla işçiler korunmaya çalışılıyor, bunun yetmediği görülüyor, işçiler haklarını korumak için sendikalar kuruyor, bu sendikalar sermayedarlarla işçiler adına sosyal hak ve ücret pazarlıkları yapıyor… İşçilerin haklarını koruyor, emek sermaye çatışmasını en aza indiriyor… Çatışma alanlarını gördük, bazı etkin grupların saldırılarını düşündük sonuç olarak… Öte yandan kimse tek kimlikli degil ki!
Örnegin ben Türküm,Erkegim, Müslümanım, Sosyal demokratım, babayım, işçiyim, gibi bir çok kimligim var, çatışma başlarsa bendemi kendi kendimle çatışacağım, bir denge bulamayacakmıyım, mutlu, huzurlu olmak istiyorsam, dengelemek zorundayım.. Aynı şey toplumsal olarak da yapabilmeliyiz.
Çatışma alanları belli, bu alanlara filin zücaciyeci dükkanına daldığı gibi dalarsak, kendi kimliğimizi en üst kimlik ilan eder başkalarını bu kimlige davet eder gelmeyene saldırırsak, toplumsal fitne kacınılmaz olur. Fitne önce güvensizlik yaratır, sonra nefret, sonra çatışma, çatışma kişilerde mutsuzluga, toplumlarda huzursuzluğa neden olur. Bunların olduğu toplumlarda herkes birbirini bastırmaya çalışır ve bu çalışma toplumun iyi işler yapacağı enerjisini emer… Sonra uzun yıllar geçer ve biz neden daha iyi olana ulaşamıyoruz ki denir.. Kimliklere saldırı ve çatışma nedenindendir ama olayların içindekiler olayların saçmalıklarını zor göremezler, ben başkasının kimliğine saldırıyorsam, onunda benim kimliğime saldırma hakkı doğmaz mı? Sanırım bunları göremiyoruz, körü körüne saldırıyor fitne üretiyoruz, vatandaşlık ve insaniyet kimlikleriyle üst kimlik oluşturarak, kamusal alanlarda üst kimliklerle kendi cemaatlerimizde kendi kimlikleirmizle daha huzurlu, daha mutlu yaşamak önerisiyle… Selam ve Sevgilerimle…
Fikri Adil vatandasfikri.com – 4.8.2022
Kaynak:Kimlik ve Dil Üzerine- Dogan Kuban Makalesi - HBT Sayı 330
|