DEGERSİZLİĞİN LANETİ!!!
Değer ölçülerimiz bizde, değerler üzere hükümler, normlar ortaya koymamıza yardım eder, böylece bize kimlik ve karakter verir… Yani biz kimiz sorusunun cevabını degerlerimiz üzerinden verebiliriz. Degersiz kişi kimliksizdir, degersiz ve bilgisiz düşünce ham hayalden ibarettir… Bilmek ise başlı başına bir degerdir…
Ben bir Müslümanım dediğimiz de ilahi deger üzerine, yada sosyalistim, milliyetçiyim, sosyal demokratım veya liberalim dediğimiz de o siyasal degerler üzere bir düşünüş ve kabul içindeyiz demektir… Hem sosyalist, hem Müslüman olunabilir, hem muhafazakar hem Müslüman olunabilir, ama deger olarak demokrasiyi kabul etmemiz gerekir… Bu degerlerin kimi İlahi kimi siyasi olabilir… Biz kabul ettiğimiz zaman, benim bir degerlerimden ölçüm var ve budur demiş oluruz… Bu ölçümün kaynagı ilahi bir kabul ise Kuran daki emirlerdir, yani benim degerimin rehberi Kurandır demiş olurum. Kuran daki ilkeler beni bağlar.. Öte yandan siyasi ve felsefi olarak da ortaya konan düşünsel akılla da degerler ve düşünceler oluştulabilir. Bular benim, milli degerlerimdir, bunlar benim siyasal ve felsefi degerimdir diyerek bir degerler alanı oluştururuz.. Bunlar üzere bu vatanım, bunlar vatandaşlık haklarım, bunlar kabul ettiğimiz siyasal sistemin temel ilkeleri, degerleri Cumhuriyet, demokrasi ve laikliktir ki bunlarda bizim toplum olarak degerlerimizdendir. Milli degerlerimiz arasında bir de bize etnik köken üzere verilen vasıflar, sıfatlar vardır… Örnegin cesaretlidirler, misafirperverdiler, samimiler ve dogallar gibi vasıflar da bizim degerlerimiz arasın da olup bizi, biz yapar … Degerler bizim hayatı anlamlandırmamıza da yardım eden ilkelerimiz, bakış acılarımızdır…
Hayatı degerler üzerinden anlar, mana ve amaç yükleriz… Bu amaçlar bize, Çalışmalıyım, ama niçin çalışmalıyım? Çalışarak toplumumuzu, geliştirmeliyim, bunun yolunu aramalıyız… Neden? Çün ki daha iyi yaşamayalım, toplumumuzun refahını daha çok artırmalıyız diyedir… Bu sadece kendimizi ve içinde yaşadığımız toplumu düşünerek hareket etmemize neden olursa, yine degersizlik içindeyiz demektir. Diger insanlar ve canlılara nasıl bakarız, daha iyi yaşamak için onları ya yok sayamayız…
İşte tam bu noktada daha iyiye ulaşmak için degerlerimiz yine bize yardım eder. Hizmet eden araçlarımızın meşru mu, gayr-i meşru mu olduğunu yine degerlerimiz üzerinden anlamlandırır, degerlerimiz, üzere oluşturduğumuz vicdan bize yol gösterir… Yeni yeni sorular sordurur… Daha iyi yaşamak için hakka, hukuka aldırış etmeden herkesin hakkını yok sayabilirmiyiz? İşte bu sorunun cevabını biz, degerlerimiz veya degersizligimiz üzerinden veririz… Degerler üzerinden davranışlarımızı sorgular gayr-i meşru mu, meşru mu, Ahlaki mi, Adalet üzeremi sorularının cevabını arayarak yine degerler üzerinden bulur ve ona göre davranışlarımızı düzeltiriz… Ya degerlerimiz erezyona uğradıysa, ya zaman zaman degerler ebisesini amaçlara ulaşmak için cıkarıyorsak… Allah korusun amaçlara ulaşma araçları bizi kirletirse ve biz bu araçlarda çakılır kalırsak… İşte degersizligin lanetine çarpılmış oluruz…
Peki degerlere dayanan meşruluk, kutsallık, nedir? Hak, hukuk, adalet nedir? Ahlak nedir? Değer ölçülerimiz olmadan nasıl bunlar üzerine hüküm verebilirz? Degerlere dayalı bir düşünce, kültür olmadan bir dünya görüşü nasıl inşa ederiz? Dünya görüşümüz olmadan, amaçlara, ideallere neyle yöneliriz, bu hayatı nasıl anlamlandırır ve anlarız? İşte degersizligin bizi götürecegi uçurum bu olsa gerek, ot peşinden uçurumdan aşagı düşen hayvanın durmuna benzer ki… Hayvanın ot nedeniyle uçurumdan düşmesi, degersizliginin sonucudur ve degersizlikte gidilen yolun sonu uçurumdur… Sadece uçurum mu? Yok…
Eğer degerle düşünen akıl yoksa, kişinin amacı insanı, dogayı ve çevre faktörlerini yok sayma pahasına maddî çıkar sağlama aracına dönüşmüşse, yalan, dolan yolsuzluk, üç kagıtcılık, adalet ve ahlaksızlık, akıllıca davranış gibi gelebilir. Yapana soruyoruz, niçin yapıyorsun, cevabı niçin yapmayayım, engel ne? Senin degerlerin deriz… Biz deger diyebiliriz ama kend içinde degerleri yoksa, daha ilk aşamada hayata hazırlanırken degerleri özümsememişse… Hangi değer ölçüsüne, göre hüküm verecek, neye göre yapacak yada yapmayacak, yaşayacak… Degerlere göre…. Degerlerin başka bir görevi daha vardır demiştik… Bu da bize kimlik ve kişilik kazandırmasıdır…
Degerler bize karakter, kişilik verir… Bunu ise deger üzere kendi aklımızla ve düşüncelerimizle yaparız…
Akıl bize güzel ve doğru olanı önerir, degerlere dayalı akıl ise kendin için iyi yaparken başkası için kötü yapma der….
Degerleriyle düşünen insan kendi aklıyla düşünen insandır. Fikri Adil
Kendi, degerleriyle kendini bilmeyen ve bulmayanın, kendi aklı nasıl olur? İşte kendi aklımız olabilmesi için, kişilik ve kimlik sahibi olabilmek için kendi degerlemizle düşünmeli, yeni degerler ortaya koymalı ki toplum olarak daha iyi yaşayabilelmek için çalışırken çabalarken başkalarının da hakkına, hukukuna riayet edelim… Kişiliği olmayanın kimliği, kimligi olmayanın da ne bireyselliği, nede toplumsallığı olur… O degersizliğinin verdiği zaafiyetle, ha bire, elma şekeri, ha bire havuç, ha bire maddi şeylerden motife olur ve sonuç olarak birileri, onun bu zaafiyetini fark eder onu parayla, makamla daha çok kullanmaya başlar… Sonuç, maddi degerin olur, refah içindesindir ama istemedigi noktadadır, manevi degersizlik ve degersizligin laneti onu çarpar ve mutsuz eder.
Değerlerimizi ve ölçülerimizi bir kenara itersek düşüncelerimizin, muhakemelerimizin, cıktısı olanhükümlerimizin, hükmü isabetli olmaz…. Degersiz hüküm, hükümsüz hayat çok anlamsız olur ve anlamsızlık da bizi mutsuzluktan, mutsuzluğa sürükler…
Degersizlik degerimizi düşürür. Fikri Adil
Umarım ben dahil hepimiz degerlerimizi özümser, hükümlerimizi degerlerimize göre verir böylece biz olarak bir akıl inşa ederiz, kimlik, kişilik ve karakter kazanırız… Hayata degerlerimiz üzere bizce sözler söyleriz dilegiyle selam ve sevgilerimle…
Fikri Adil --- Ocak 15 – www.vatandasfikri.com
|