NİMET BİLİNCİ/BİLİÇSİZLİĞİ NE YAPTIRIYOR?
Biz bir nimetler cennetinde yaşıyoruz, hava, su, toprak, dünyanın binlerce, belki de onbinlerce nimeti, bize verdikleriy Dünya bir nimetler cenneti… Bunun farkındayız değiliz? Farkındaysak başka bir tavır sergileriz, değilsek başka bir tavır…
Bu tavır ve davranış üzerine düşünelim duralım mı?
Nimetlerin kıymetini bilmiyorsak, onları sadece tüketiriz, bunun için de son zamanlarda tüketici kavramı sık sık kullanılır… Artık adımız tüketendir… Emek, tüket artanını çöpe at, eşya kıymetini bilme on yıl kullanacakken bir, bilemedin iki yıl kullan… At gitsin eskisini, gelsin yenisi, bunun sonu da yok bizim üzerimizden para kazanmaya çalışanlar, bize cazip gelecek şeyler üretirler… Üretmezden öncede reklamlarla, haberlerle, bilgilerle buna ihtiyacımız olduğu hissi bizde suni olarak yaratılır… Bundan sonra biz tüketmek için hazır robotlara döneriz, ürün çıkacağı zaman mağazalara, marketlere hücum ederiz… Şimdi savaşlar belki de, tükettirirken kazanma, kaybetme savaşlarıdır… Bu arada şuna da değinmeden geçmeyelim, lüks tuzağı, gösteriş tuzağı, kıskançlık tuzağı, bizi tüketme yarışının içine çekmektedir.. Biz nimet bilincinden uzaklaştıkça bu tuzağa sık sık düşüyoruz, düşeceğiz, düşürecekler… Nasıl kurutulunuz derseniz?
Şöyle düşünün nimetlerin farkında olan, bunların kaynağını bilen, bu kaynaktan bize ulaşıncaya kadar neler oldu, kimler nasıl katkılar sundu, bunun bize ulaşma maliyeti nedir bilir, buna ihtiyacımız var mıdır, bunu alırsak, almazsak hayatımızda ne değişir? Bu tür soruları çoğaltarak, sorarak nimet bilincimizi geliştirirsek… Hem ana kaynağa, hem nimete, hem de arada ki kaynaklara karşı saygı duyarız, saygılı davranırız, nihayetin de nimeti, nimet gören, değer bilincimiz gelişir…
İşte bu nimet bilinci bizde dünyanın kaynaklarını rast gele tüketmenin de önüne geçer, böylece dünyanın doğal düzenini bozmamış oluruz… Evet, nimet bilinci bizde kişi, toplum, insanlık olarak öncelikle kaynağına, sonra dünyanın doğal yapısına, sonra nimetin ortaya çıkışında ki fikirlere, emeklere, karşı saygı duyarsak… Onlar da bizi tüketici gibi görmez de, buna ihtiyacı olanlar diye görürse… İhtiyacımızın giderilmesinin, insanlığa katkı olduğunu, yaratılan madde, canlı, cansız her şeyin aslında aynı kökten geldiğini bu nedenle değerli olduğunu bilir, biliriz.. İşte bu bilince NİMET bilinci diyebiliriz…
Bu bilinçle hareket etmek nimet savurganlığını da ortadan kaldırır, bizi tasarrufa yönlendirir, dünyanın az tasarruf eden toplumları arasında olmamızın nedeni, Nimet Bilincimizin olmaması olmasın sakın!!! Örneğin Alman toplumu hem üreten, hem ürettiği nimetlerin kıymetini bilen, tasarruf yaparak(tasarruf oranı%24-25) ürettiklerini başka toplumlara satarak zenginleyen bir toplumdur.. Biz ise, ne yeteri kadar üretiyoruz, ne nimetleri tasarruf etmek(bizim Tasarruf oranımız %11-.12) gibi bir düşüncemiz, davranışımız, alışkanlığımız var… Zaten yurt dışına sattığımız ve aldığımız mallar nasıl bir savurganlık içinde olduğumuzu göstermektedir.. Sanırım bu sene yine 50-60 milyar dolar acık verdik, yani zarar ettik… Bu acık dış ticaretimizin neredeyse üçte birini oluşturuyor, trilyon dolarlık bir ticaretten bu makul bir acık olabilir… Gittim arama motoruna 2017 dış ticaret açığı yazdım durum daha vahimmiş 234 milyar dolarlık mal almışız, 157 milyar dolarlık mal satmış, 77 milyar dolar acık vermişiz… İşte bize nimet bilinçsizliğinin yaptırdıkları, işte biz de bir nimet üretme bilincimizin olmadığı göstergesi..
Kısacası nereden tutarsak tutalım, hem üretmeyen, hem ürettiklerinin kıymetini, hem nimetin kıymetini bilmeyen bir toplum olduk… Bize Allah ve Akıl yardım etsin, bu bilinçsizlikten çıkalım… Selam ve Sevgilerimle…
Fikri adil – 28.2.18 – vatandasfikri.com
|