GERÇEKLERDEN KOPMA! (PSİKOZ)
(Gerçeklerden Kopan Kişi ve Toplum, Ne Yapar!?)
Bunu insanlar bilinçli yapmazlar, gelmekte olan bilgi, gelen bilgi ile yaparlar. Örnegin sen şu ırka mensupsun, ataların öyleydi, şöyleydi, böyleydi, sende öyle, şöyle, böyle olmalısın... Zaman, Mekan, Araç Farkı düşünülmezse! Ver duyguyu kop gerçeklerden, bu arada akıl, mantık, fiziki şartlar, biyolojik sınırlar, matematiksel ölçüler neredeyse yok seviyesindedir.. İşte bu yok seviyesi bizi gerçeklerden koparır, gerçeklerle bag kurmak için ne yapmamız lazım sorusunu sormamız lazım.. Aslında bu soruları siyasal yönetimin etkisi dışında kalan filozoflar, aydınlar, alimler sormalıdır. Neden?
Siyasetin etkisi altında, üstelikte siyasi lideri abartarak, olduğundan daha zeki, olduğundan daha öngörülü, olduğundan daha mantıklı bulmaya başlayan akademi, alim, aydın hem siyasetçinin, hemde toplumun gerçeklerden kopmasına neden olur ki, toplumumuz uzun süredir bu durumu yaşıyor diyebiliriz…
Önce cemaat okullarında, yurtlarında akli, felsefi, fiziki, mantıki egitim almadan, en vasati şekil de metafiziki, egitim alan… Var olandan çok varsayıma dayalı bir anlayış geliştiren toplumun ferdi, bu egitim anlayışına dayalı olarak oradaki otorite kimse ona uymayı, iradesini yok sayması, öğretilerek, öğrenerek… Siyasal ve toplumsal hayata girdiğinde buralarda da en yakın otoriteye itaat eden kişi olmaya başlarlar... Bu kişi hiyerarşik olarak ilerlerse başkan, otorite vesaire olursa kendine de aynı derecede itaat bekler... İyide akıl bize, kişiye degil kurala, lidere degil yasaya, kamusal bir görev var ise yasaya ve toplumsal faydaya, iyiye, güzele itaat etmeyi önerir... Biz ise ne yaparız, yada yapıyoruz?
Ben bildim bileli teknolojik olarak siyasiler şunu yaptık der, 1988 yılın da uçak yapıyoruz degil, yaptık diyen bir Başbakanımız vardı, yaptık mı?
Sürekli ihracat rekorları kırdığımızı söyleyen siyasilere tanık oluruz, bu ihracat patlamasına rağmen son 30-40 yıldır dış ticarette neden acık veriyoruz? Bir soru gerçekle bağımızı kurar, yeterki cesaret edip soralım…
Güçlü ekonomimiz olduğunu miting meydanlarında duyarız, gecen seneye göre şu kadar büyüdük, bu kadar yol, şu kadar kanal, bu kadar bina yaptık sözlerini sürekli duyar… Buna rağmen ekonomik olarak zor durum da olduğumuzu, biz kendimizden biliriz… Tam bilerek hareket edecekken!!
Dış güçler devreye girerler, bu kötüye gidişin sorumlusu dış mihraklar ve onların iç işbirlikçileridir, dış güçler, ihanet, beka, saldırı var filan dendiğin de, yine kar zarar, dış acık, nitelikli yatırım, niteliksiz yatırım, maliyet fayda gibi gerçekleri görmemize yardımcı olacak kavramları, yöntemleri unuturuz, duyguya bağlanırız… Bu durum bizde, sanki aşırı alkol almış, uyuşturucu içmiş gibi gerçeklerden kopanlardan olmamıza neden olur!! Enin de sonun da zarar görürüz!!
Her ekonomik gerçegin bir unutulma maliyeti vardır, bu maliyet ise dış borçtur, iç borçtur, kişisel borçtur daha vasat bir yaşamdır… Sizce, gerçek olan nedir, varsayım nedir, kuşku nedir, ön yargı nedir, iradesizlik nedir, her şeye itaat edilir mi? Son 20 yılda kaç milyar dolar dış ticaret zararımız olmuş? Ben neden bu lideri seviyorum da öbürü sevmiyorum? Bana ulaşan haber ve bilgiler ne kadar doğru? Son olarak?
Her reklama, propağandaya inanarak ne ihtiyacım, ne ihtiyaçım degil, ne doğru söz, ne eğri söz diye araştırmadan, düşünmeden kafamız karışacak kadar reklamcıların ve siyasilerin etkisine girersek, yapılan, yanlışların, aldatılmaların kader olduğunu düşünür… Koptuğumuz gerçeklerin verdiği zararı görmezden gelir, bu dünyada iyi yaşayanların, iyi güzel doğru yapanların önce burada iyi yaşayacağını, bu iyi yaşam karşılığında, öbür alemde ödül verileceğini unutur… Gerçeklerden kopan bizler, bu vasatlığımızla övünürüz bile… Akıl, mantık, Tanrı, gerçekleri görmeyi, onlarla yaşamayı nasip etsin, Selam ve Sevgilerimle.
Fikri Adil – 19.10.2021 – vatandasfikri.com
|