GERÇEKCİLİK (Realizm)
Gerçekçilik (realizm) yaşamın bize ister doğa olayları, ister teknolojik gelişmelere dayalı araç ve gereçlerle, bize kendini gösterdiği gerçek alanlar vardır.. Bunlar fizikidir, görülebilir, etkindir, etkileniriz… Bunun dışında birde soyut düşünce alnına giren, olanı aşan olması gereken, düşünce ve kurgularla mevcut olmayan olduğunu varsayarak düşündüğümüz, metafizik diyebileceğimiz bilgilerle düşünce ve bilgi üretme ve bunlardan yararlanma… Bakın bilgi kanyakları ne kadar farklı, bilgi kaynağınız farklıysa bakış acımız farklı, bakış acınız farklıysa olayları ve olguları değerlendirmemiz de farklı olacaktır… Bizim konumuz realizm(gerçekçilik) bunun la devam etmeye çalışalım…
Konu çok tartışılan konu, büyük büyük kurucu babalar bu konu hakkında söz söylemişler ve biz onların takipçileri olarak bu sözleri, günümüz de yeniden, yeniden söyleyerek bu önemli düşünürlerin düşünceleri üzerine yeniden durarak, düşünüş cabamıza devam etmeliyiz değil mi? Edelim bakalım ne çıkacak?
Bilgi kaynağı acısından etik, toplumbilim, din felsefesi gibi disiplinlerden gelen bilgiler üzere ağırlıklı düşünen, genellikle bilen bir özne ile bilinen bir özne arasındaki ilişki olarak incelenen bilme süreciyle düşünen ve davranan kişi/topluluklara idealist… Daha çok nesneye ağırlık veren, daha çok fen bilimleri alanında oluşmuş, oluşan bakış acıları ve düşünüş yöntemleri olanlara ise gerçekçi (realist) olarak nitelenir. Gerçekçi yaklaşım bilginin, nesnesinin dış dünyada gerçekten var olduğunu, idealist yaklaşım ise bilginin, ağırlıklı olarak öznenin kurduğu ve gerçekte var olmayan nesnelere yöneldiğini savunur. Biz bunlardan hangisiyiz, bence az veya çok ikisindeyiz de, sadece bazılarımız birini öncelik alarak düşünür eylemde bulunur, bazılarımız ise ikinciyi temel alarak düşünür ve davranış sergiler… Yani her gerçekçi biraz idealisttir, her idealist biraz da realisttir… Aslında biz madem hem idealistiz, hemde realistiz, o zaman bulardan hangisi hangi alanda önceliğimiz olmalıdır? Bunun üzerine düşünerek devam edelim mi?
Kültür, din, toplum bilimleri, insan mı çalışıyoruz, bunlar üzerine mi konuşuyor, düşünüyoruz o zaman idealist olabiliriz, bilim, madde, matematik yoruma kapalı, doga üzerine mi konuşuyoruz, o zaman realist olabiliriz… Yani reellik, gerçekçilik çok yoruma acık olmasa gerek, yani ortada somut bir durum var, hava soğuk ve biz korunmazsak üşüteceğiz, bu durum gerçek bir durumdur… İçten yanmalı motorlar benzin ve mazotla çalışır, içerde yanma, patlama olur ve bu patlamadan doğan gücü motor denen aygıt hareket enerjisine çevirir, bu hareket tekerleklere iletilerek bizim arabamızla yolculuk yapmamızı sağlar… Burada ki gerçeklik bize kendini zorla kabul ettirir… Bunun gibi binlerce olay vardır, hele hele maddeleri inceledikçe yüzbinlerde durum ortaya çıkar ki, bu gerçeklikler, bilimin deney ve gözlemle ulaştığı sonuçlardır… Bu gerçeklikleri kabul ederek maddeye, varlığa, doğaya kısacası hayata yaklaşma sorumluluğu içinde olanlara realistler(gerçekçiler) diyebiliriz, bu anlamda hepimiz realistiz… Şu gerçekliği kabul etmezsek bunu nasıl yaparız, buğdayın tohumunu ekince buğday elde ederiz, mısır ekersek mısır gibi…
İster sosyal hayatın, ister doğal hayatın geçeklerini kabul etmek, bize her iki yaşantımızda da yardımcı olacaktır, biz kendimize yardımcı olmak istiyorsak, sorunlar ve bunların çözümü karşısında gerçekçi olmak zorundayız… Realist olarak gerçekleri, görerek onlara göre yeni bilgi ve düşünceler gerçekleştirmek dileğiyle… Selam ve Sevgilerimle…
Fikri Adil – vatandasfikri.com – 13.4.2020
Kaynak: sozluk.ogv.tr
|