HUKUK+ŞERİAT = ADALET
Kavramları yanlış anlıyoruz, şeriat aslında hukuk demek hak demektir, Şeriat isteriz derken aslında hukuk istiyoruz adalet istiyoruz demek isteriz… Şeriat, Arapça bir kelimedir, Bu Kuran mı demektir, yoksa Kurandan alimlerin yorumlarıyla çıkarılmış hukuk kuralları mı demektir bunun üzerinde düşünmemiz gerekiyor… İlk olarak İslam toplumlarını idare eden sultanlar, Kralların yönettiği ülkelerde uygulanan hukuk farklarından da görüldüğü gibi yorumlarla Kuran ilkelerine ters uygulamalar uygulanmaktadır… İster Kuran baz alınsın, ister pozitif hukuk kuralları baz alınsın uygulananlar hukuksuzluktur diyebiliriz… İşte bu nedenledir ki kutsal kural, eleştirilemez değiştirilemez, seçime, referanduma götürülemez, kralın ve sultanın yönetme yetkisi ilahidir, bu aileye verilmiş bir ayrıcalıktır gibi… Algılarla, yorumlarla oluşturmuş hukuk kuralları NE İlahi olabilir ki… Bal gibi İnsanidir, otoriter yönetimler, halklarına baskıyla, zorlamayla kabul ettirmişlerdir. Biz hala bu kadar örneğe rağmen bunu tartışıyoruz ve böyle bir sistemi sistemimiz yapmaya kalkıyormuyuz, bence yok, ama az da olsa düşünenler var…
Aslında kendilerine şeriat ülkesiyiz diyenler Kutsal kitap yerine iktidarlarını kutsuyorlar, artık bunu görmemiz lazımdır, bir ayeti baz alıyorlar, sen yönetilenler bize itaat edeceksin işte ayet diyorlar… Oysaki yönetimlerin sorumlulukları nedir diye kimse soramıyor sorduğunda ilahi kurallara aykırı hareket ediyorsun diye zulümlerden zulüm beğendiriyorlar. Hep halka kurallar işler, halk sorumlu tutulur, ya iktidarın sorumluluğu nedir derseniz, adalettir, adalettir, halkadır, ahlaktır, merhamettir, halkın hakkına hukukuna saygıydı,… Bu tür ülkelerde hukuk/şeriat, adalet varmıdır? Siz ne diyorsunuz varmıdır?
Olanlara baktığımız da orada ki Müslüman halk kaçıyor, diğerlerine izin verseler onlarda kaçacak, nereye kaçacak, laik, pozitif, insan aklıyla ulaşılan hukuk kurallarının olduğu ülkelere… Evet, yaşanılan durum budur, İslam toplumlarını zalim iktidarlar zulümleriyle ülkelerinden bıktırmıştır, bezdirmişlerdir… Şimdi ne olacak, bir defa biz bu tür hikayelere inanmayacağız, şeriat gelecek zulüm bitecek, evet şeriat gelecek zulüm bitecek ama şeriat hukuksa, şeriat adaletse zulme ilaç olabilir değilse zalim iktidarların iktidarlarını koruma ve zulümlerini devam ettirme aracına dönüştürülür ki, yaşanılanlara bakınca böyle olduğunu hepimiz görüyoruz… Devlet, İktidar toplumsaldır, ilahi kural olan Kurani Hukuk/şeriat ise kişiseldir…
Biz Allah la nasıl temasa geçeceğiz, onun ilahi kurallarını nasıl uygulayacağız derseniz… Kişisel, evet ilahi emirleri okuyacağız, onları kendi anlamalarımıza dayalı olarak yaşayacağız… Efendim anlamazsak ne olacak, ya da sağlıklı anlamazsak ne olacak diyorsanız… Bende anlayanlara, anladıklarını iddia edenlere bakınca onlarında pek sağlıklı anlamadıklarını… Toplumlarına sundukları din yorumlarından ve yaşamalarından anlıyoruz, onların birçoğunun dini anlama çabası ile değil, ekonomik ve siyasal konumlarını güçlendirmek için dini yorumlayarak, çarpıtarak anladıklarını, bize sunduklarını size söyleyebilirim… Hem son Kutsal kitap bize derki siz anlayasınız diye kitabı sadeleştirdik diyen ilahi emre karşı biz anlayamayız deme lüksümüz yoktur…
Kısaca dinimizin kutsal kitabı bizim hukuk kitabımızdır, ama kişisel hukukumuz olan vicdani hukuk kuralı, Allah bizi Kuranla direk bizi muhatap alıyor ve sorumlu tutuyor, biz bu sorumluluğu bir din adamına ve bir iktidara yükleyemeyiz, veremeyiz… Bunun adına sorumluluktan kaçmak denir…
İman etmek sorumluluk almak demektir, Allah’la Kuran üzerinden yapılan sözleşmeyi kabul etmek demektir, bu sözleşme bizi kişisel bağlar, biz sözleşmeden kişi olarak hesaba çekileceğimizi bile bile bunu iktidarların tekeline, sorgulama ve muhakeme alanına bırakırsak… Oda bunu bizi kontrol etme aracına dönüştürür, baskı aracına dönüştürür.. Kendi iktidarına kutsal yasaları dayanak yapar… Bunu aşabilmek için, İslam toplumlarının laiklik ve demokrasi üzerine düşünmeleri gerek… Yoksa istenilen beklenilen şeriat/hukuk gelmeyecek…
İlahi şeriat olan hukuk kurallarının mahkemesi huzuru mahşer de kurulacaktır, işte bu mahkeme de bu ilahi hukuk kurallarıyla hesap sorulacaktır… Bu kurallarla, yargılama, hesap sorma, ceza ve ödül verme işini Allah kullarına vermemiştir… İşte bu nedenle de insanlık toplumsal düzenlerini kendi hukuk kurallarıyla yapması gerekir ki… Laiklik, yasalar insani cezanın kaynağı oluşturmaktadır, Tanrı adına yargılamalar da bulunmak, ceza vermek insanın haddine değildir diyebiliriz… Ayrıca toplumsal çatışma alanları haline dönen mezhepsel yorumlar ve devleti yönetme hakkı işini de kutsamaktan kurtarır ve sorgulayama acık hale getirir, devleti yönetenlerin denetlenmesini sağlar… Ayrıca demokrasi ile de devletin iktidar gücünü kimin kullanacağının seçimle yapılması sağlayarak iki çatışma alanından da toplumu kurtarır ve toplumsal barışı sağlar… Hukuk böylece adalet dağıtacaktır, yoksa adalet dağıtmayan hukuk, kanun, yasa, ne şeriattır, nede hukuktur… Hukuklarımızın adalet dağıtması dileğiyle selam ve sevgilerimle…
Fikri Adil -- 23.04.2016 10:51 – www.vatandasfikri.com
|