UYARICILARA, UYARI!!!
Toplumların sinir uçları vardır, onlar o toplumların uyarıcılarıdır, onlar görevini yapmazsa, söz konusu toplum sağır, dilsiz, kör, yani hissiz kalır… Bizde uyarıcılar uyarıcı değil alkışçı olmuşlar, tatlı su entelleri, aydınları olmuşlar, gerektiğinde toplumları adına, o toplumları yönetenlere uyarı yapacak cesaretlerini, becerilerini kaybettikleri zaman işte bu toplum beka sorunu yaşar… Gelinen noktada her alanda tıkanmışlık varsa, uyarıcılarımızın, sinir uçlarımızın olmamasından kaynaklanmaktadır… Uyarıcılar kimdir, yada kim olması beklenir?
Yazarlar çizerler, hani gazetelerde yazıyorlar ya bunlar, hem bize hemde yönetenlere uyarıcı görevleri, sorumlulukları vardır… Sacı jöleli bir arkadaşı hepimiz tanırız, bu nasıl uyarı yapacak, sanki uyarı yapacak makama aşık, makam ne yarsa yapsın çok, hem de çok, çok güzel yapar… Bu durum da, uyarı görevi yapacak adam kendi kendini pasifize etmiş, demektir… Örnegin bilimsel bilginin öğretilmesi ve düşünceye dönüşmesi haneleri olacak akademi bu kadar suskunsa… İster sosyoloji, ister fen bilimi bölümleri, ister iktisat, ister ilahiyat bilimleri iktidardakilerin konuşmasına göre kendilerini bilgisel ve düşünsel dizayn ediyorlarsa… Burada da sinir uçlarımız ölmüş demektir, sosyolojik bir sorunu, ekonomik bir sorunu ister makro, ister mikro olsun bir partinin düşüncesine göre değerlendirme başlamışsa… Akademi sorun üretemez… Bugünlerin yaşanması kader değil, yanlış kararlar, yanlış işler, yanlış sonuçlara neden olmuştur… Dini konulara da bakalım mı? Buradaki uyarıcılarımız kim, nasıl?
Dini konuları ister eğitim kurumları, ister din işleri kurumları adeta tahrikatlara terk etmişler, oralarda çocuklarımızın beyni adeta hadım edilmiş, tahrikat şıhı karşısında, bırakın yanlışa itirazı bırakın düşünmeyi, bırakın en küçük eleştiriyi, ölü gibi her türlü şeye razı olur hale getirilmişler.. Sisteme ve devletimize düşman kimseler yetiştirilmiş, bunun yansımalarının sonuçları yaşanmıştır… Şimdi ilahiyat fakültelerinde diyanet işlerinde, imam hatip liselerinde tahrikat örgütlenmelerinin önünü açan, onlar karşısında sesiz kalan ilahiyatçı, din adamı, akademisyenler bu durumları görmemişlermidir? Görmüşlerse neden uyarı görevini yapmamışlardır? Hangi alana el atar, üzerine düşünürsek sorunlar böyle, sizde tarım konusunda neden kendimizi besleyemez hale geldik onun üzerine durun… Bu konuda ki bizi uyaracaktı, uyarmadı onu araştırın…
Ben siyasetle devam deyim, siyasette grup bilinci tabiki öneli, ama grubun yanlışlarına itiraz iki kere daha önemli neden? Bu siyasal grubun sinir uçları öldürülmüşse, oradan doğru karar çıkmasıyla yanlış karar çıkması oranı aynıdır… Bu şu demektir, bir karar alınıyor, bu karar uzmanlar üzerinden, tartışılarak, farklı düşüncelerle test dilerek değil de, yukarıdan en tepeden uzmanlara şu kararı alın önerisiyle alınıyorsa, tartışma yukardan gelen emri tartışmak, muhakeme etmek için değil de, haklı çıkarmak üzere yapılıyorsa… İşte bu grubun siyasal, ekonomik, sosyolojik, bilimsel ve dinsel kararlarının doğru çıkması tesadüfüdür… Bizim siyasal yöneticileri değerlendirirsek… Mısır, Libya, Suriye, acılım sürecin de terör örgütünün güçlenmesine ve bir cemaatin devletin başına bela edilmesi gibi birçok yanlış karar çıkar… Bir belediyeci anlayışıyla sadece betonla ekonomik kalkınmanın olmayacağı, yanlışlığı da görülememiştir… Neden görülememiştir sinir ucu uyarıcılar uyarmamış, onlarda koltuk ve yönetim, ranttı derdine düşmüş, sonuç gelinen nokta ve kimse memnun değil… Umarım, uyarıcısız halini aşarız, uyaranlarımız olur, uyarıları dikkate alanlarımız olur… Kaygım bu sinir uçlarımızı yeniden uyarmak, uyur hali aşmak biraz zor görünüyor, neden mi, bu bir kültür halini almışta ondan…
Uyarması gerekenleri, uyarması için uyarıyor ve uyaranları dikkate alan toplum olmak dileğiyle selam ve sevgilerimle..
Fikri Adil -- 8..8..18 --- vatandasfikri.com
|