YA ÖYLE DEGİLSE? YA DA BÖYLEYSE?
Ben, eskiden daha keskindim, en iyi ben düşünür, en iyi ben inanırdım, en iyi siyasal düşüne benimkisi, en iyi inanç yorumu benim meshebimdi… Benim kabul ettiklerimi kabul etmeyenlere iyi gözle bakmazdım hatta bakmazdım bile, neden bakacaktım ki, onlar bana göre sürekli soruna neden olan kişilerdi… Sonraları durum değişti, biraz olgunlaştım, birazda benim düşüncem ve inanç yorumumun dışındakilere bakma fırsatı verdim kendime… Ne yazık ki gördüklerim böyle olmadığını gösterdi bana, nasıl ben kendimce, haklı seçme nedenlerim varsa, onlarda kendilerine kendi seçtikleri için haklı nedenler inşa etmişlerdi, ben onlarla ilgili ne düşünüyorsam, onlarda benim için aynısını düşünüyorlardı… O zaman aklıma şöyle bir soru geldi ya öyleyse, o zaman onlar haklı degilmiydi? Ama kesin, olarak böyleydi, onlara sordum böylemi, yok değil, böyle dediler, öyle böyle hayat devam ederken, düşmanlıklar mı üretiyoruz yoksa dedim? Fakat elli yaşıma gelmiştim, bu öyleler ve böyleler tartışmaları ve araya giren sevgisizlik, saygısızlık beni yormuştu, acaba karşıdakilerde yorulmuşmuydu, yada farklı düşünmekte ki amacımız neydi?
Evet, insan neden farklı düşünür, hiç sorduk mu kendi, kendimize, öyleyi savunanlarda, böyleyi savunan bende bunu sormalıydık… Üzücü olan bırakın karşımızdakine soru sormayı, kendimize bile soru soramıyorduk, neden acaba diye düşündüm? Ya böyle değilse ne yapardım, fanatikçe, karşımızdakine saygısızlık yapma pahasına kendi böylelerimi, öyleleri olanlara dayatmak için elimden geleni yapmıştım… Hoş onlarda bana aynısı yapmıştı ya, bunlar yanlışsa acaba hep beraber yanlış mı yapıyorduk? Şimdi kendi böylelerim üzerine soru soramıyordum, üzerinde düşünmeye cesaret edemiyordum, böylelerim, ben olmuş, ben de böylelerim olmuştum… Onların dışındaki her şey önemsizdi, ben bile önemsizdim, böylelerim her şeyi bastırmıştı, bir ara bir soru aklıma geldi, böyle düşünmekte ki amacım neydi?
Ben böyle düşünüyordum bu düşünce insanlar için iyiydi, toplumumuz ve benim için iyi olandı, karşımızdaki öyle düşünenlerin amacı neydi acaba? Bence onlarda benim gibi düşünüyordu, vatandaşı olan için, ülkesi olan Türkiye için ve bölgemizde, dünyamızda yaşayan insanlar için onlarda öyle bir düşünce geliştirmişlerdi… Bu onlara kötü gözle bakmama neden olamazdı, ama onlar bana bakıyorlardı, olsun aynı toplumda aynı toplumsal kurallarla yaşıyorduk. Onların öyleleri de, bizim böylelerimiz de bu toplumun iyiliği için di? Bizim böylecilerden biri kendini kandırma, onlar hain dedi, yine kafam karıştı, gittim öylecilerin içinden en makuluna sordum biz nasıl bir düşünce içindeyiz diye, sizin düşüncedaşlarınız, öyleciler bizi nasıl görüyor dedim? Oda seni sever sayarım ama bizimkiler sizi hain olarak görüyor dedi! Şaşırmıştım, oradan biz hain görünüyorduk, buradan da onlar hain görünüyorlardı, durum vahimdi! Bu sorunu ancak Hayati bey çözer di…
Hayati beye gittim durumu izah ettim, biz onları hain görüyoruz, onlarda bizi bu toplumsal fesata, fitneye, çatışmaya neden olur diye kaygılarımı anlattım… Güldü, toplumda yaşayanlar birbirlerinin aynasıdır dedi, sen onda bakınca kendini, o sana bakınca kendini görür, hain görürsen hain görünürsün, hain gör, hain görün dedi… Hain görme, hain görünme dedi… Hayati bey sorunumu çözmüştü, teşekkür ederek ayrıldım… İçimden varsa bir hain sensin dedim, ayna, ayna benden başka hain varmı diye sordum, var dedi… Kesin olarak böylelerle, öylelerin karşılaştırıldığı toplumlarda, herkesin birbirini hain ilan ettiği toplumlar da hainlik genellik kazanmıştır dedi, ayna bana beni hain göstererek cevapladı…
Ben de hainlik uykusundan uyandım, böylelerimi savunurken, öyleleri olanlarında öylelerini savunmasının hainlik değil, hayatı iyi anlama ve yorumlama cabası olsa gerek diye düşünerek… Öylecilere selam verdim, selam aldım, hal hatır sordum, hal hatır sordular, sayıldım, saydım sevdim, sevildim… Dilerim toplumumuzda bu saygı ve sevgi yayılır, selam ve sevgilerimle…
Fikri Adil – 8.4.17 – vatandasfikri.com
|