ENDÜSTRİLEŞME, ENDÜSTİLEŞEMEME!
(Sanayileşme, Sanayileşememe!)
İnsanlar, üretim ve sanayi alanlarında, insan ve hayvan gücünün yerine makineyi koymasına dayalı süreçleri ifade eden bir kavramdır, sanayileşme, endüstrileşmedir.
Kavramın daha önceleri, kelime anlamı çalışkan, gayretli, üretken anlamıyla kullanıldığını iliyoruz… 16 yüz yıla gelindiğinde imalat ve ticareti anlatmak için kullanılmaya başladıysa da… Asıl anlamıyla kullanılmaya 18 yüz yıl İngiltere başta olmak üzere Avrupa’sındaki sanayi alanında ki gelişmeleri anlatmak için kullanılmaya başlandı ve bugün ki anlamı endüstrileşmeyle birlikte doğdu… Endüstrileşme, Cumhuriyet, Demokrasi ile birlikte liberal düşüncenin de desteğiyle modernleşmeyi doğurdu… Modernleşmeyi başka bir yazıda incelediğimiz için burada onunla ilgili açıklamalar da bulunmaya gerek görmüyoruz… Endüstri devrimi, nerede başladı?
18 Yüz Yılsonlarıyla, 19 Yüz Yılbaşlarını kapsayan bir dönemde İngiltere öncelikli olmak kaydıyla Avrupa, merkezli başlayarak, Oradan da Kuzey Amerika’ya yayıldı ve bu toplumların geleneksel kültür anlayışlarını değiştirdi. İnsanlık tarihi acısından dönüm noktalarından biri sayılabilecek 1789 Fransız devrimin gerçekleşmesinde, endüstrileşme ve ticarileşmeye dayalı Kilise/saray papaz/kral, derebey/soylu odaklı geleneksel kültürel yapının bozulmasına ve devrimi tetikleyici bir rol üstlenmiş olabilir… Her neyse, biz Endüstrileşmeyle devam edelim mi?
19 yy’la gelindiğin de insanlar tarımdan daha çok sanayide çalışır olabilmek için köylerinden göç ederek daha çok şehirler de yaşar oldular… Bu arada şehir nüfusu arttıkça, finans, sağlık, eğitim ve ulaşım, iletişim alanlarına dayalı olarak hizmet sektörü diye tanımadığımız bir sektörde tarım, sanayi yanında yer aldı ve günümüzde bazı ülkelerde neredeyse, üretim, imalat oluşturan sanayi ve tarımı geçer hale geldi… Buna bazı bazı sosyologlar postendüstriyel toplumlar demektedirler, acaba ne kadar isabetli bir deyim bilemiyoruz…
Bana kalırsa asıl post endüstriyel toplumlar, yapay zekayla donatılmış robotların insan ve makinelerin işini yapar hale gelmesiyle oluşacağını söyleyebilirim… Tamda bu aşamada insanlık şöyle bir tehlikeye karşı karşıya kalabilir, önlemler alınmazsa ciddi sorunlar çıkabilir… Dünya refah üretiminden ülkeler ve vatandaşları nasıl pay alıyor? Ülkelerin bazıları teknolojiye dayalı sanayileriyle, bazıları doğal zenginlik kaynaklarıyla, bazıları tarımsal üretimle, bazıları turizm gibi hizmet sektörüyle bir paylaşım söz konusu.. Bu postendüstriyel durumda bu zincir kopacak, daha çok akıllı robotu olan, daha çok üretecek ve dünyanın üretiminden, refahından daha çok pay alacak… O zaman paylaşım sorunu ülkeler arasında nasıl olacak, ülkeler içinde vatandaş arasında nasıl olacak, buna sosyal devlet anlayışını canlı tutanlar ve sosyal demokratlar, şimdiden çözüm aramalılar, önerilerini hazırlamalılar… İslam dininin yeni yorumları, insanlığın geleceğinde çözümler üretebilir mi, biz Müslümanlar daha sanayileşmeye geçemedik ki, postsanayiye (Karanlık Fabrikaların Olduğu, Işığa ihtiyaç duymayan fabrikaların üretim yaptığı Fabrikaların olacağı dönem) nasıl geçelim ki? Liberaller için bırakınız geçsin, bırakınız sömürsün, bırakınız işlevsizse, üretim ilişkisi içinde değilse, ölmesin ama sürünsün demeleri bile içten değil… O zaman devletlerin gücü ne olacak, aynı mı kalacak daha mı güçlenecek, robotların sahibi kim olacak, robotlar güvenlik hizmetlerinde kullanılacak mı? Aslında tarihi bilmenin amacı kronolojik tarih bilme değil, insan düşüncesinin gelişimi için düşün tarihini, teknolojik gelişmeyi bilmek içinde, endüstri ve teknolojik gelişme tarihini bilerek, bundan sonra ne olacak, nasıl etkileri olacak gibi soruları sormalıyız? Biz sade vatandaşlardan önce filozoflar, akademisyenler, bunları izleyen yazarçizerler, bunlardan etkilenerek, esinlenerek çözüm üretecek siyasiler bu sorunlar üzere düşünmelidirler… Sadece mevcut sorunların çözümü üzerine düşünme, düşünmek değildir, gelecek sorunlar öngörmek, önlemler almak, onların neden olacağı sorunlara da çözüm üretmek düşünen insanların ve uygulayıcı siyasetçilerin görevidir. Her neyse karamsal bir hava yaratmayalım, insanlık her dönem bir çıkış yolu bulmuştur, yine bulacaktır…
Postendüstriyel gelişim, değişim ne zaman gelecek? Buna kafa yoralım, bu kadar hızlı bilgi paylaşımımız, bu kadar çok iletişim, ulaşım imkanları bizi zaten zihniyet olarak post-modern yaptı belki farkındayız belki de değiliz… Muhafazakarımızın bile yaşantısına bakıyoruz, bu işleyişin içinde, bu degişim dönüşüme muhafazakarlar bile direnmiyor ve artık bunları nimet olarak görüyor… Bunlar nimet olabilir de… Bunlar belli ülkelerin, belli merkezlerin, hatta belli kişilerin elindeyse, üretim tekelindeyse, onlar için kesin nimette, bizim için ne kadar nimet, ne kadar külfet oluyor bunun üzerine de düşünmek gerek… Hele, hele birde, yapay zeka, robotik teknolojileri kaçırırsak işte o zaman külfetin alasını taşıyacağız gibime geliyor… Post- Modern Dünyada biz taş devri gibi yaşayamayacağımıza göre, bu gelişim içinde nasıl yer alabilir, bunları yaparken nasıl insanımızı mutlu edebiliriz, nasıl toplumsal düzenimizi bu yeni durumlara uyarlar, adapte edebiliriz? Yeni durumları ön görmek ve onların neden olduğu değişimin gereklerini yapmak dileğiyle… Selam ve Sevgilerimle…
Fikri Adil – vatandasfikri.com – 24.4.2020
Kaynak: Sosyolojide Temel Kavramlar – Anthony Gıddes – Phılıp W. Sutton
|