ANAYASAYI KİM YAPAR, NASIL YAPAR?
Anayasa nasıl yapılır tartışmaları arasın da kaynayan bir konu var, Anayasayı kim yapar? Gerçekten de Anayasayı kim veya kimler yapar? Bunun üzerinde bütün tarafları düşünmeye davet ediyorum….
Yunanistan da Bulgaristan da, Amerika da, İngiltere de, Fransa’da, Almanya da ve ülkemiz Türkiye de Anayasayı kim yapmıştır, kim yapar, nasıl yapar, nasıl yapmalıdır?
Genel olarak şunu görürüz, anayasaları kurucu iradenin yaptığını, neden mi o sistem kurucudur, sistemini kurmak için devrim yapmıştır, kurmuştur, kurtarmıştır, Örneğin Cumhuriyet devrimi, Fransız devrimi, bunlar Anayasayı tek taraflı yapmışlardır… Çünkü yeni bir sistem için yola çıkmışlardır, şimdi ülkemiz de böyle bir durum varmıdır? Yok… Ayrıca askeri darbeler de silah zoruyla anayasa yapar, hatta Türkiye de olduğu gibi vatandaşa da %90 evet onayıyla kabul bile ettirirler…
Bundan sonrası için yapılacak bütün yol ve yöntemler de, şunlara dikkat etmelidir düşünüyorum, öneriyorum… Öncelikle sistemin temel dinamiklerine, yerel kültürler dikkate alınarak, evrensel hukuk kuralları ile yapılacak Anayasal kuralara dikkat edilerek… Sonra hukuk Kurumları, sonra siyasal partiler, sonra meslek odaları, sendikalar, kısacası toplumda ki toplulukların asgari uzlaşısıyla yapılmadıkça Anayasa hep tartışılır olacaktır… Bugün biz tartışılır bulacağız yarın başkaları… Anayasa yapma çalışmaları bugün için yapılan bir çalışma değildir, sadece kendi topluluğumuzu için yapılan bir çalışma da değildir, ülkemizi geleceğe taşıyacak, toplulukları vatandaşlık bilinciyle toplumsallaştıracak bir çalışmadır… Tek yönlü, ve tartışılır olması bir yana yok sayılan her topluluk fırsat buldukça itiraz edecek toplumsal huzursuzluğa, çatışmaya neden olacaktır… Bunu istemiyorsak, üzerin de genel hatlarıyla uzlaşılabilecek bir Anayasal metin ortaya koymalıyız… Bunun için te taraflar çocukça mızıkçılıklar yapmak yerine bir Anayasa yapıyoruz ciddiyeti takınmaları gerekir…. Bunun için de Anayasayı biz güçlüyüz, çoğunluk elimiz de biz yaparız yerine, Anayasayı hepimiz yapalım ve hepimizin de mevcut siyasal ve kültürel duruşundan fedakarlık yaparak ortaklaşa kabul edebileceğimiz bir metin olması için öncelikle kendi önerilerimizden birer adım geri atalım ne dersiniz?
Bunun için üst hukuk kurumlarını dinleyelim, tarafsızlığını hepimizin kabul ettiği örgütlerden düşünceler alalım… Örnegin Sami Selçuk, Ertan Şen gibi bağımsız hukukçulardan akil adamlar kurulu kuralım… Bu kurula her siyasal parti, her hukuk kurumu, hukukçu kimliğiyle tanınmış iki kişi önersin, Bu işi kendi siyasal gözlüğümüzden çok hukuk ve ülke gerecekleri gözlüğüyle bakarak yaklaşalım…
Gerçi her yeri siyasallaştırmanın kötü tarafı böyle anlarda başvuracak bağımsız kurumsal yapı bırakmayacak kadar her yeri siyasallaştırmışız ve siyasallaştırmaya devam ediyoruz ve ya bizden oluyor, ya onlardan… İmamın ve öğretenin bile zaman zaman Camide ve ders de siyaset yaptığına tanık oluyoruz… Yargıçları, savcıları bile çok kolayca onlardan bunlardan diye yaftalıyoruz… En tarafsız yapılması gereken bilim kurumların da bile, siyasal kararlarla görevlendirmeler yapıyoruz, akademik camiada aynı yöntemlerle devam ediyor.. O zaman güvenecek kurum bırakmıyoruz kalmıyor… Bunu sadece son iktidar mı yaptı, yok artık bu bir gelenek oldu, bu yanlış geleneği aşmalıyız ve bir yerlere güvenmek zorundayız, bu kurumlar da genel olarak yargı kurumları ve hukuk fakülteleridir…
Diger bir yol ve yöntem ise hukukçuların, hukuk kurumlarının (Anayasa Mahkemesinin, Yargıtay, Danıştayın, Sayıştayın, HSYK, Yüksek Seçim Kurulunun, Hukuk Fakültelerinin) Alanları da dikkat alınarak alınacak düşünceye dayalı bir siyasal uzlaşı ile yapılabilir.. Bunun için bunu sisyasal partiler değil hukukçu akademisyenler tartışmak için öneriler de bulunmalıdır.. Aslında şöyle bir şansımız da yok değil, önceki anayasa çalışmaların da, kurumların çoğundan görüşler alınmış ve TBMM de Anayasa Komisyonun da arşivlenmiştir… Bunlar üzerin de siyasetçiler, çalışmalıdır, kendi siyasal grubunun haklarını ve özgürlüklerini korurken karşı da ki siyasal grupların da haklarını yok saymadan bu metinlerden toplumsal grupların kabul edebileceği metinler üzerin de samimiyetle, acık yüreklilikle çalışılarak Anayasayı sistem değişikliğine gitmeden toplumsal mutabakat aranarak yapılması gereğini düşünüyorum…
Örnegin yaptığımız yasalar da, toplumsal tabanı oluşturan topluluklardan biri olan Kürtleri yok sayabilirmiyiz, Uzun zamandır yasal değişiklik talepleri olan Alevileri yok sayabilirmiyiz… Çogunluğumuza ve devletin gücünü arkamıza alarak yok sayarsak… Toplumsal sorunlarımız devam eder, biz yeni bir anayasayla toplumsal sorunlarımıza çözüm arıyoruz değil mi?
Efendim siyaset çözemezse, millete gideriz, onlara sorarız ise büyük bir yanılgı, başkanlık sistemi hakkın da hiç düşüncesi olmayan birine, anayasal düzen konusun da hiç düşüncesi olmayan birine, güçler ayrılığını anlatmaya çalıştığımız da neden ayrı olsun ki oda devletin kurumu, buda devletin kurumu diyecek kadar anayasal düzenden bir haber olan vatandaşa siz bu başkanlık sistemi de içeren anayasaya evet mi, hayır mı derseniz, oda oy verdiği partinin kabul ettiği yada ülke elden gidiyor, devlet elden gidiyor, din elden gidiyor, sistem elden gidiyor gerilimleri arasın da zaten bilmediği bir konu da kafası da karıştırılarak yapacağı seçimin ne kadar sağlık olacağını sanırım hepimiz biliyoruz…
Anayasa konusun da veya başkanlık konusun da vatandaşa sorulmasıyla, bana bilimsel bir çalışmanın yeterliliğinin sorulması arasın da bir fark yoktur… Ben bu bilimsel çalışmayı hangi bilgimle, nasıl ölçeceğim, bilmiyorum… İşte bu nedenledir ki, hukuki ve siyasi bir sentezle yapılması gereken bir çalışmadır, anayasa çalışması… Ben de bu çalışmalardan birini çok takdir ederim, hem akademik bir kadro, hem hukukçu bir kadro, hemde siyasal kadroların katkı sunarak hazırladığı, kapanan Has Parti’nin arşivlerde duran Anayasa metni üzerinden hareket edilmesi bu sorunun daha kolay aşılmasına yardımcı olacaktır, düşüncesindeyim. Bu partimiz toplumun birçok kesimin de düşünsel taban bulan bir partiydi, bir partiden çok düşünce kuruluşuna benzetirdim, siyasal olarak başarısız kapattı kendini, toplumsal hayatımıza düşünsel katkıları olan bu partinin önerisi değerlendirilmedir… Sorunlarımız çözülsün istiyorsak çok taraflı düşünmenin önünü açmalıyız…
Saglıklı sonuçlar almak istiyorsak, sağlıklı yol ve yöntemlerle sorunlarımıza yaklaşmamız lazım yoksa hamam da tas kapma mücadelesiyle yapılan kavgaya, kayıkçıların, dolmuşçuların müşteri kapma kavgasına döner benzer ki siyasal ortamımız, bunlar da sorun çözmeye dönük siyasal tartışmalar, tavırlar davranışlar değildir…. Sanki ülkemizin sadece anayasa sorunu var algısı da yanlış…
Önümüzde ki sorunlara şöyle bir baktığımız da… Bu anayasa yapım çalışması, Güneydoğu sorununa yaklaşım, ekonomik olarak tüketim ekonomisinden üretim ekonomisine geçiş, çevremizde ki sorunlu ülkelerden bize sirayet eden sorunlar, İşsizlik gibi temel sorunlarımız var… BU sorunların çözümü için kendi gözlümüzü çıkaracağız, sürekli fiziksel gösterişe dönük yatırımlar yerine üretime dönüşecek yatırımlar yapılmalıyız… Ötekini hain, ajan, yobaz, kafir, ilan etmeyecegiz, vatandaşlık bilincini öne çıkaran sosyal ve siyasal bir dil kullanarak, sorunlarımızı tartışarak, çözüm yolları bulacağız böylece sorunlarımızı aşarız, umuduyla selam ve sevgilerimle….
Fikri Adil --- Ocak 16 --- www.vatandasfikri.com
Kaynak:
1- https://anayasa.tbmm.gov.tr/docs/has-parti.pdf
İzlenim için not, izlemesini istegiğimiz Kurumlar: TBMM Anayasa KOmisyonu, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay, YSK, HSYK, AKP, CHP, MHP, HDP.....
|