EY MÜMİN, EY ÜMMETİ MÜSLÜMİN, NE DEMEYE FİTNENİN TUZAĞINA DÜŞER BÖLÜNÜR İSLAM TOPLUMLARININ HUZURUNU BOZARSIN?
Bu şartlarda bayram hakkın mı sandın?
Şimdi bizler müslüman olduğunu söyleyenler, Allaha inandığımızı ve Kuranı Peygamber efendimizin vahiy aracılığıyla bize tepliğ ettiğine inandığını düşünenler. Şuandaki İslam toplumlarının yaşadığı, belaları ve sıkıntıları gördükce, bu olanların nedeni nedir acaba diye sormuyormusunuz? Kuranın önerdiği kardeşlikten uzaklaşmanın bizi ne hale getirdiğini görüyormusunuz? Bu şartlarda bayram yapma hakkınızı kendinizde görüyormusunuz?
Beladan azapdan korkunuz, zira bela gelince yalnız fenalara, zalimlere zarar vermekle kalmaz, iyilerede zarar verir. Bir kacınız yüzünden bütün ümmet mahvolur.
Mahvolmamak için Allah daha İslamın ilk inişinde biz insanlara, müminlere doğru yolu gösterdi, kimsenin zulmü altında yaşamak istemiyorsanız, rahat huzurlu ve barış içinde yaşamak istiyorsanız şunu, şunu yapın, bunu, bunu yapmayın diye bize belalardan kurtulmanın yollarını gösterdi. Ama dinlemeyip nefsinize uyarsanız, o vakit mavolursunuz, ne rahat yaşayabilirsiniz, ne de başkasının zulmünden kurtulabilirsiniz diyerek bizi uyardı, ayrıca kendisininde azabının üzerimizden eksik olmayacagını bize bildirdi. Allahın azabı ne büyük azaptır, düşünmezmisiniz?
Bu uyarıları dikkate almadığımız zaman dünyamızında ahiretimizinde zindan içinde olacagını şuanda yalşadıklarımızdan anlayabiliyoruz. Nasıl dünyamızı zindan yapabildikse, müminler olarak aramızdaki bu ayrılık, gayrılık ve düşmanlıkla ahiretimizide zindan yaparız, Allah saklasın. Hem Dünya da zalimlik zulüm, hem ülkelerimizde zulüm hayatımızı, hayatları zindana çevirdi görmüyormuyuz? Bu zindanda bayram kutlamak nasıl aklımıza geliyor?
Allah bize doğruyuda, yanlışıda göstererek seçme özgürlüğünü bize verdi, bizi bu imtihan dünyasına gönderdi, bize peygamberimizide göndererek, Allahın elçisi bize iyiyi anlayacağımız şekilde anlattı ve yaşayarak da örnek oldu. O büyük örneği kendimize neden örnek almıyoruz ?
İşte ben vazimemi bitiridim, size bana vahiy edilenleri söyledim, yapılacakları yaptım, İslamın temelini attım, bu islam binasının korunmasınıda size bıraktım. Bundan sonra dinin koruyucuları sizsiniz, bu dinin kurallarını yaşadıkcada dini korumuş olacaksınız. Siz eger el ele verip bu gösterdiğim yoldan yürürseniz, bütün zalimlere, belalara karşı verdiğiniz mücadeleleride kazanırsınız. İslamın huzuru ve refahıda bütün dünyayı kaplar. Böylece yeryüzünde fesat kalmaz, insanların hidayeti kolaylaşır. Bende ümmetimin, insanların iyiliği için el birliği ile çalıştıklarını görerek memnum olurum.
Siz hepiniz tek vucut, siz hepiniz kardeşsiniz sonsuza kadar böyle kalmalısınız. Allah korusun bunu unutur, nefsinizin peşine düşer, şeytana uyarsanız, ayrılığa ve fitneye düşersiniz. Biliniz ki başka milletler sizi esir eder, esir olduk mu?
Sizin bu perişanlığınızdan İslam dinide zarar görür, gördü mü? İşte o vakit Allahın gazabı üzerinize çöker, artık sizin için ne dünyada, ne ahirette kurutluş ümüdi kalır. Öylece hüsran içinde mavolur gidersiniz, Benim ruhumda sizin durumunuza ağlamaktan kurtulamaz. Bunun için size bir ögüt verecegim sakkın buna dikkat edin: Bütün ümmetimin el ele vererek, kalplerini sıkı sıkıya birbirlerine bağlanmasıdır diye bizi uyaran peygamberimizin şimdi kimbilir ruhu ne kadar üzülüyordur. Peygamberimizi üzmeye devam edecekmiyiz?
Biz bu ögütleri dikkate aldığımızda ne yaptık, peygamberimizin ögütlerine, Kuranın emirlerine uyulduğunda nelerin başarıldığını işte tarih yazıyor. Yaşanılanlar ortada Müslümanlığın şan ve şerefini yükseltmiş atalarımız, Milyonlarca insanı zulümden kurtarmışlar. Dünyanın bir ucundan, diger ucuna Magrip’den, Çine, Kazandan başlayarak Ekvatora kadar, Müslümanlar İslamın adaletiyle hükmetmişler. İslamın adaletini önce vicdanlarımıza sonra hayatımıza ne zaman hakim kılacagız?
En sağlam kaideler üzerine kurulmuş son derece iyi imar edilmiş şehirleri, sanat eserleri, yetiştirdiği ilim adamlarının hünerleriyle bütün düyaya İslamın aydınlığımı götürmüşler. Buraların ahalisi Müslümanların adaleti ve faziletleri karşısında saygı duymuşlar. Bu Müslümanların ellerinde Allahın kanunu Kuran, dillerinde ve yüreklerinde Allah ve din Aşkı ve Adaletleriyle, insan sevgisiyle birlik içinde yapmışlar. Yüreklerinde İslam ve İslam ümmeti aşkıyla, dağları, denizleri, çölleri aşmışlar, şimdi ne olduda yerimize çakılıp kaldık?
Müslümanlar sayısız kavimlerden meydana geldikleri halde sanki ezelden bir Ümmet, bir vucut, bir aile gibi hiçbir ayrılık göstermemişler Allah da onlara bu başarılar nasip etmiştir.
Şimdiye geldiğimizde ise bu şanlı ümmetin çocukları her yerde ya esir, ya zulüm karşısında tırsmış, yada zalimlerle işbirliğ yapmışlar. Bunun nedeni Kuran hükümlerini uygulamakta gevşeklik göstermeye başladılar, aralarındaki ümmet bağı zayıfladı, hamiyet yerine haset, açgözlülük her tarafı sardı, o tek vucut, tek aile olan birlik çatırdamaya başladı çatırtıyı duy ve uyan, çatırtıyı duymuyormusun? Ümmetin birliği için ne yapıyoruz?
Duy ve daha önceki Müslümanların yaptığı gibi kavim ve millet birliği degil ümmet birliğinin etrafında birleş. Yoksa görüyorsun, başlarımızdaki her kral ve hükümet başka müminleri bize düşman gibi göstermeye başladılar, biz müminleri düşman görüyormuyuz? Şuanda yaşanılanlara bakarsak bize düşman gösterilen Mümin kardeşimizi düşman görüyoruz, bu bize hükmeden, hükümet edenlerin gösterdiği düşmanlıklarla birbirimize saldırıyoruz, haram olan canları alıyoruz. Bu olanlar yüzünden İslam milleti ne kadar zarar gördü görmüyormuyuz? Diger tarafdan başdakiler, doğru yolları bırakarak israflara, zevk ve sefalara daldılar. Ülkelerimiz emperyalistlerin oyun alanı oldu.
Bu olaylar yüzünden, bilimsel gelişmeler durdu, sanat, tiçaret geriledi, cahillik ortalığı kapladı, fakirlik ve zillet milletin kaderi oldu sanki. Sen bu kısır döngüyü kırmak için ne zaman harekete gececeksin?
Ama bu arada başkaları boş durmadı, bizim bıraktığımız ilim ve bilmi aldılar, hem teknik, hemde ekonomik acıdan ilerlediler. Bizim idarecilerimizin zevk ve sefalarla israfettikleri zenginlikler yüzünden Millet fakir düştü, üzerine atalet ve tembellik çöktü ve yabancılar daha rahat saldırmaya ve düşmanlıklar üretmeye başaladılar.
Hep beraber birlik içinde sorunlarımızı çözmek yerine kendi ellerimizle, yabancıların Müslüman memleketlerine girmelerine adeta yardımcı olduk. Sonra ne oldu Müslüman ülkelerin zenginlik kaynaklarına yabancılar el koydu. Müslümanlar olarak vatanlarını kurtulma, kutarma çabaları olması gerekirken hep birbirine düşman oldular. Nereye bakarsak bakalım neredeyse bir iki ülke dışındaki İslam ülkelerinde, ya ekonomik işğal var, yada direk işgal var, ya iç çatışma var, Dünyanın her yerinde İslam toplumlarının başına gelene, yine Dünyanın her yerinde akıl, vicdan sahibi mülümanlar ağlıyorlar. Bu şartlarda bize bayram haramdır, bir çok İslam ülkesi işgal altındayken, Arakanda Müzlümanlar canlı, canlı yakılıyorken, öldürülüyorken, Müslümanların kendi aralarında bu kadar düşmanlık yaşanıyorken bize bayram haram diye düşünüyorum, Haram mı, Helal mı?
Bizi bu hale düşüren davranışlar, hep ayrılık, hep kin, hep fitne, hep nifak tohumları yüzündendir. Bu kadar düşkünlük, bu kadar zillet, bu kadar tembellik uyanmak için yeter, yetmeli degil mi? Artık Müslümanlar geçirdikleri bu felaketlerden ders almalı, ağlamakla, sızlanmakla bu musibetlerin def edilemeyecegi anlaşılmalıdır. Bunun içindirki zaman uyanma zamanıdır, zaman eylem zamanıdır, zaman zalimle, zulümle, işgalcilerle mücadele zamanıdır. Kısacası, tekrar dirilmek için, bilgiden, bilimden, iyi niyetten, çalışmaktan, başka yol ve yordam yoktur. Bu yolda ümitsizliğe düşmek hiç yoktur, inanan iman sahibi kişi hiçbir şartda Allahın rahmetinden ve yardımından ümit kesmez.
Artık İslam toplumları bu geçirdikleri felaketlerden ders almalı ve uyanmalıdır, ilk yapacakları şey ayrılık ve fitne hastalığından kendilerini kurtarmak olmalıdır. Ayrılık fitnesinden ne zaman kurtulmayı düşünüyorsunuz, artık düşünme zamanı gelmedi mi?
Yine eskisi gibi, bütün müminler kardeşlerimdir diyerek el birliği yaparak, İslamı Kurandan anlayarak yaşayarak birleşmeli, İslam milleti yeniden ayaga kalkmalı, İslam sancagın hak ettiği yere dikilmelidir.
Ben bu düşüncelerimi sizlerle İslam topluluklarının şu anki haline üzüldüğüm için paylaştım, inşallah samimiyetime inanılarak İslam toplumlarında azda olsa uyanmaya ve bir degişime meden olur umudumu taşımaktayım. Allah yardımcımız olsun, allah bize gönderdiği Kuranla yardım etmektedir aslında, biz yeterki onu üzerinde dura dura okuyalım ve anlayarak yaşadığımızn ortamlarda uygulayalım. Şimdi sizlerle Kurandan bazı ayetleri paylaşayım ve bakın Kuran bu meselede ne diyor görelim, fırsat buldukca Kuranı anladığımız dille okuyarak o ilahi mesajların bizim üzerimizde degişiklik yapmasına izin verelim, biz degişirsek toplum da degişir, bu üzerimizdeki ölü topragını atarız İnşallah…
Kurandan birlik ve beraberlikle ilgili bazı ayetler.
Enfal 46- Allah ve Resulüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.
Âl-i İmrân 103- Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.
Rûm 31,32- Allah’a yönelmiş kimseler olarak yüzünüzü hak dine çevirin, O’na karşı gelmekten sakının, namazı dosdoğru kılın ve müşriklerden; dinlerini darmadağınık edip grup grup olan kimselerden olmayın. (Ki onlardan) her bir grup kendi katındaki (dinî anlayış) ile sevinip böbürlenmektedir.
Bakara 148 -Herkesin yöneldiği bir kıblesi vardır. (Ey müminler!) Siz hayır işlerinde yarışın. Nerede olursanız olun sonunda Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.
Hucurât 9 -Eğer müminlerden iki gurup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa, Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse artık aralarını adaletle düzeltin ve (her işte) adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah, adil davrananları sever.
Hucurât 10 -Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki esirgenesiniz.
Müddessir 31 -Biz cehennemin işlerine bakmakla ancak melekleri görevlendirmişizdir. Onların sayısını da inkarcılar için sadece bir imtihan (vesilesi) yaptık ki, böylelikle, kendilerine kitap verilenler iyiden iyiye öğrensin, iman edenlerin imanını arttırsın; hem kendilerine kitap verilenler hem müminler şüpheye düşmesinler, kalplerinde hastalık bulunanlar ve kâfirler de: "Allah bu misalle ne demek istemiştir ki?" desinler. İşte Allah böylece, dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini doğru yola eriştirir. Rabbinin ordularını, kendisinden başkası bilmez. Bu ise, insanlık için ancak bir öğüttür.
Âl-i İmrân 110 -Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz: İyilik ve güzelliği belirlenmiş olana özendirirsiniz, kötülük ve çirkinliği belirlenmiş olandan sakındırırsınız, Allah'a iman edersiniz. Ehlikitap da iman etseydi, kendileri için, elbette hayırlı olurdu. İçlerinde müminler vardır ama onların çoğu sapıkların ta kendileridir.
Bakara 213 -İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah, peygamberleri müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak gönderdi. Onlarla beraber, anlaşmazlığa düştükleri konularda, insanlar arasında hükmetsinler diye gerçeği taşıyan kitabı hak olarak indirdi. O kitapta anlaşmazlığa düşenler, o kitap kendilerine verilmiş olanlardan başkaları değildi. Bunlar, kendilerine açık kanıtlar geldikten sonra sırf aralarındaki kıskançlık/doymazlık/azgınlık/denge noktasından sapma/yalancılık/zulüm/kibir/zinakârlık yüzünden, çekişmeye girmiştir. Sonra Allah kendi izniyle, inananları, üzerinde tartışmaya girdikleri gerçeğe tekrar ulaştırdı. Allah, dilediği kişiyi/dileyeni dosdoğru yola iletir.
Enfâl 46- Allah’a ve Resûl’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.
Tevbe 107- Bir de zararlı faaliyetlerde bulunmak, küfre yardım etmek, mü’minler arasına ayrılık sokmak için ve öteden beri Allah ve Resûlüne karşı savaşanlara üs olsun diye bir mescit yapanlar vardır. Bunlar, “Bizim iyilikten başka hiçbir kasdımız yok” diye de mutlaka yemin ederler. Ama Allah şâhitlik eder ki bunlar mutlaka yalancıdırlar.
İslâm tarihinde “Dırâr Mescidi” diye bilinen bir mescid, bazı münafıklarca, Kuba mescidi civarında; bu mescidi gözden düşürmek için inşa edilmişti. Münafıklar, bu işe hıristiyan bir rahip olan Ebû Âmir’in teşvikiyle girişmişlerdi. Ebû Âmir, Hz. Peygamber ile uzun müddet savaştıktan sonra Suriye’ye kaçmıştı. Münafıklar, Ebû Âmir’in bir ordu ile gelip müslümanlarla savaşmasını bekliyorlardı. Yaptıkları bu mescidin, müslümanları bölmesini ve böylece ona yardım etmiş olmayı umuyorlardı.
Daha onlarcası Kuranda mevcuttur okur bilgilenirsek ögrenmiş oluruz.
Bizim birleşecegimiz yön kıblemiz kabedir, nasılki birleşecegimiz yer camidir, nasılki Cumalarda birleşiyoruz, nasıl ki iftarlarda hem zaman, hemde mekan içerisinde birleşiyoruz, bizim yegane birleşecegimiz yer Kurandır, hepmizi kurandaki kurallar bağlar, kurutluşumuz Kurandaki Allahın emirlerindedir, ipindedir, o zaman Kurana bağlanalım Ey, mümin kardeşim… selam ve saygılarımla…
www.vatandasfikri.com >> Fikri Adil
Kaynak:
i-Sırat-ı Müstekim 11 teşrinisani 1326
ii- A. Vahab Akbaş -M. Akif Ersoy Düzyazılar-
|