İNSAN ETKİSİZ DÜŞÜNME, NE KADAR DÜŞÜNMEDİR?
İnsan Etkisiz bir Düşünme, Düşünmeye ket Vuran Bir Düşümedir. Fikri adil
Bir düşünme şekli düşünün, olayları akla yatkın bir yaklaşımla açıklamak yerine doğadaki bir insan ve akıl ötesi bir efsaneye, olası, olmaması deneylenemez metafizik bir olasılığa, kadere veya fiziksel denetlenemeyen ve deneylenemeyen yöntemlerle düşünmeyi düşündüğümüzü düşünün… Hayatın bir amaçla meydana getirildiğini açıklayan görüş bu amaca doğru gidildiğini iler sürer… Hayatın ilk nedeni ve son nedeni bellidir, biz insanlar burada ne kadar etkiliyiz, ne için yaratılmışız, etkisizsek neden düşünme ve yapma, icat, buluş yeteneği, yapma, yapmama iradesi ile donatılmışız? Bunlar üzerine düşünmemiz gerekmez mi? Aksi halde neden belli, sonuç belli gibi bir düşünme biçimini bir de sosyal, ekonomik hayata, bilimsel çalışmalara aktarırsak, aktarmışsak başarısızlığımızın nedeni bu olabilir mi?
Ben bir neden için buradayım, bu neden ise burada iyi yaşamak ve iyi yaşamanın yolları nedir, ne yaparsak doga ve bizim için iyi olur?? Yerine… Son belli ise bir şey yapmaya gerek yok, düşünsel mesajı veren öğretilere, düşünürlere biraz daha dikkatli, kuşkulu yaklaşmak zorundayız diye düşünerek… Başka bir düşünüz biçimine geçelim mi?
İnsan bilgilerle, kavramlarla düşünür, düşünceyle, deneyimle davranır. Fikri Adil
İyi olanı tercih etmemek ahlaksızlık demiştir, filozoflar, iyi nedir, kültüre ve zamana göre değişebilmektedir… Bunun için… Bütünden parçaya doğru mu düşüneceğiz, yoksa parçadan bütüne doğru mu? Bence bunu şöyle ifadelendirirsek daha iyi olacağı kanaatindeyim, yerel ve evrensel, yerel parça, evrensel bütün olarak ele alırsak…. Nerede parça, öncelikli yerel düşüneceğiz, nerede bütün, evrensel öncelikli düşüneceğiz? Bu aşağı yukarı bellidir… Ben sadece beni ilgilendiren meselede benci düşünebilirim, ama işin içine ailem, milletim, vatandaşım girmişse… Örnegin ben kendi kişisel bir sorunumu nasıl toplumsal sorun olarak düşünemezsem, benim yerel bir durumumu evrensel olarak ele alarak düşünemem… Böyle bir düşünme biçimi bizde düşünsel karışıklıkla, düşünsel yorabileceği gibi fiziksel olarak da zorluklarla, sorunlarla karşılaşmamıza neden olacaktır… Örnegin başka bir ülkenin bir şehrini, ülkemizin şehri gibi düşünür, oraya sürekli müdahale edersek, oranın devleti, halkı bu duruma tepki gösterecek ve barış içinde yaşamamız tehlikeye girecektir… Aynı şeyi kültürel değerler acısından yaparsak, bizim değerimizi onlara dayatırsak, yada onlar bize değer dayatırsa, sorun yaşamak kaçınılmazdır… Bunu içindir ki…
Oysa iyi iyidir, kötü kötüdür, iyi mutluluğun nedenidir, hizmet eder, kötü mutsuzluğa, yerel farklar dikkate alınarak, iyiliğe, faydaya, mutluluğa neden olanlar iyi… Kötülüğe, zarara, mutsuzluğa neden olanlar kötüdür… Etik, ahlak, adaletsizlik, zulüm, kötülük, iyiye ve kötüye olan bakış açısı, adalet, erdem ve yardım gibi konular aslında neredeyse her toplumda aynı algılanır hale gelmeye başlamıştır…
Biraz düşündüğümüz de, iletişim, ulaşım, etkileşim, imkanları göz önüne alındığında, nerdeyse, tüm canlıların bir biriyle ilişki içinde oldukları görülür… Nil ve Amazon nehirlerinin kirlenmesi, yağmur ormanlarının kesilmesi, buzulların erimesi binlerce kilometre uzakta yaşayan beni, bizi etkiler artık bunu biliyoruz değil mi? Bunun içindir ki ahlaki inançlara, düşünsel değerlere tüm kültürler çevreye karşı yükümlülüğü de eklemeliler, eklemeliyiz.. Her zaman, her canlıya karşı iyi niyetle davranmayı ve “bize nasıl davranılmasını istiyorsak insanlara/onlara öyle davranmalıyız” kuralı ile düşünmeli davranmalıyız…
“Davranmak için düşünmek, düşünmek için bilmek gerek. Fikri Adil”
İnsan bir arayış içindedir, ne kadar ret eden bir öğretiye sahip olsa da, hep fiziki ve zihinsel arayışı devam edecektir. Bu arayış aslında maddi arayış kadar manevi arayıştır da, bu arayış fiziksel arayış kadar metafiziksel bir arayış da kapsar… Bunun içindir ki nasıl geçmişi yok sayarak düşünemezsek, geçmiş yoksa, anılar yoksa, neredeyse biz yoksak, an, yani şu an, yoksa biz zaten yaşamıyoruz demektir… Yarınsızlık yani gelecek olmadığını düşünerek de yaşayamayacaksak, bunları birbirine sağlıklı, sağlam bir şekilde düşünsel ve davranışsal olarak bağlamalıyız değil mi?
İşte gerçek düşünme, geçmiş tecrübelerin, bilgilerin ışığın da, anı yaşıyarak, geleceğe doğru yol alarak düşünmektir, diyebiliriz… Bizim yaptığımız hata, ya çokça tarihsel geçmişten etkilenmek, yada anı yaşarken geleceği düşünmemektir… Başka bir hatamız ise düşünsel ve yaşamlar araçların, değerlerin öneminin farkındalığımızın zayıf olmasıdır… Nede zayıftır derseniz?
Düşünmemek üzere hazırlanan ortamlarda yaşamaktayız, bunun bilinçli bir şekilde hazırlandığını düşünüyorum, nedeni şu olsa gerek… İster dini otoriteler, ister siyasal otoriteler, ister ekonomik otoriteler, yaptıkları yanlışların, düşüncelerin, yorumların, ahlaksızlıkların, adaletsizliklerin, davranışların sorgulanmasını istememektedirler… Dolayısıyla üzerine düşünülmesini istememektedirler, üstelikte bunu çok önemli nedenlere dayandırdıkları savlarla ileri sürmektedirler… Ne yazık ki bizim de çoğunluğumuz bunu kabul ederek mevcut vasatlıklara, yanlışlara, zulümlere rıza gösterir durumda düşünüyormuşuz gibi yapmaktayız… Düşünüyor muyuz, etkisiz miyiz? İşin içinden çıkmadım varın birazda üzerine siz düşünün… Düşünsel, Davranışsal olarak etkili olduğumuzu rahat, rahat kabul edebildiğimiz, düşündüğümüz günlerde yaşamak dileğiyle… Selam ve Sevgilerimle…
Fikri Adil --- 26.1.19 – vatandasfikri.com
Kaynaklar
1-Mustafa Ajlan Abudak- Teleolojik Evrim.
2-https://ekstrembilgi.com/bilim/teleoloji-nedir/
3-https://limenya.com/deontoloji-ile-teleoloji-arasindaki-fark/https://limenya.com/deontoloji-ile-teleoloji-arasindaki-fark/
4-dusundurensozler.blogspot.com/2008/09/evrim-dncesinde-teleoloji.html
|